Düşük büyümeye karşı nasıl bir ekonomi politikası yanıtı?

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU [email protected]

 

 

Yılın üçüncü çeyreğinin son ayının ortasına gelmek üzereyiz. Yılın ikinci çeyreğinde yüzde 2.9 oranında büyüdüğümüzü yeni öğrendik. Bu oran yılın ilk çeyreğindeki yüzde 3.3'lük orandan düşük. Üçüncü çeyrek büyümemizin de düşük olacağına ilişkin ilk sinyallerin gelmesiyle politika alternatifleri tartışılmaya başlandı. Bunlar neler olabilir?

Önce ikinci çeyrek büyümesine ilişkin dikkatimi çeken birkaç noktanın altını çizeyim. Birincisi, 2012'nin ilk yarısında yakaladığımız yüzde 3.1'lik büyüme oranı, yüzde 4.5-5 aralığında olan potansiyelimizin oldukça altında. İkincisi, özel kesimin yatırım harcamalarında ikinci çeyrekte azalma var; bir yıl öncesine kıyasla yüzde 7.9. Yüksek bir oran. Yılın ilk yarısı olarak bakıldığında da aynı olumsuz durum geçerli: 2011'in ilk yarısına kıyasla yüzde 3.5 oranında daha az yatırım yapmış özel kesim. Şaşırtıcı değil; bir süredir işadamlarına yönelik yapılan anketler ekonomiye duyulan güvende erozyona işarete ediyorlardı. Üçüncüsü, yılın ikinci çeyreğinde özel kesim tüketim harcamaları da bir yıl öncesine kıyasla azaldı. Özel tüketim harcamalarında azalmanın, yatırım harcamalarındaki azalmadan daha seyrek gözlendiğinin altını çizmek gerekiyor. Dördüncüsü, ikinci çeyrekte ekonomimizin küçülmemesinin tek nedeni, ithalata kıyasla ihracattaki önemli artış. Net dış talebin büyümeye katkısı 5.7 puan oldu; oldukça yüksek. Ancak, bu katkıya külçe altın ihracat ve ithalatının etkisini hariç tutarak bakmakta yarar var.

Potansiyelimizin oldukça altında kalan büyüme performansımız beraberinde büyümeyi hızlandırıcı ekonomi politikası tartışmalarını da getirdi. İlk dile getirilen yine para politikasında gevşeme isteği oldu. Burada atlanan önemli bir nokta var. Para politikası temmuz ayının sonlarından bu yana gevşiyor. Merkez Bankası'nın (MB) gerçek politika faizi olan 'bankaları ortalama fonlama maliyeti' yılın ilk yedi ayında ortalama yüzde 8.6 oldu. Oysa ağustos ayının başından bu yana ortalama fonlama maliyeti yüzde 6.7'ye düştü. Eylül ayının ilk haftasında ise 6.3 dolaylarındaydı. Pazartesi günü yüzde 6.2 oldu.

Kısacası, MB zaten politika faizini önemli ölçüde düşürdü. Burada elbette akla hemen şu soru gelebilir: "Politika faizinin oynayabileceği aralığı faiz koridoru belirliyor. Koridorun üst sınırı ise yüzde 11.5. Bu durumda, politika faizi her an yüzde 11.5'e ya da biraz altına çıkabilir. Bu bankalar açısından bir belirsizlik. Öyleyse bankalar kredi maliyetlerini bu olasılığı da dikkate alarak yüksek tutarlar mı?" Haklı bir soru. Ancak, hem enflasyonun (son ay hariç) MB'nin istediği doğrultuya yakın gitmesi hem de büyümenin öngörülenin altına düşmesi, politika faizinde ani bir artış olasılığını azaltıyor.

Geriye sadece Avrupa nedeniyle uluslararası finansal piyasaların karışması nedeniyle oluşacak kurda ani bir sıçramaya karşı, MB'nin politika faizini aniden yükseltmesi olasılığı kalıyor. Avrupa Merkez Bankası'nın tahvil alımı kararı bu olasılığı azalttı. Siz bu yazıyı okuduğunuz sıralarda açıklanacak Almanya Anayasa Mahkemesi kararı da olumlu yönde olursa, yani mahkeme kalıcı Avrupa istikrar mekanizmasının (ESM) kuruluşuna izin veren yasayı iptal etmezse, söz konusu olasılık iyice azalacak. Geriye İspanya'nın ve İtalya'nın ama özellikle İspanya'nın bu fona başvurup vurmayacaklarına ilişkin belirsizlik kalacak.

Elbette finansal piyasalar açısından başka belirsizlikler de var: Mesela Avrupa'da tek elden finansal sistemin düzenlenmesi ve denetlenmesi yolunda nasıl adımlar atılacak? İtalya'da gelecek yıl yapılacak seçimlerin sonucu ne olacak? ABD'de borçlanma sınırı tartışması yeniden gündeme gelecek. Bu sınır yükseltilebilecek mi? Ama Almanya Anayasa Mahkemesi'nin kararının olumlu çıkması ve ardından sorunlu ülkelerin fona başvurmalarının da gerçekleşmesiyle, MB'nin politika faizini aniden yükseltme olasılığı pek kalmayacak. Bu durumda, bir süredir önemli ölçüde düşen politika faizinin kredi faizlerine de yansıması beklenir.

Peki, para politikası daha da gevşeyebilir mi? Faizlerin daha da düşmesi olasılığı elbette var; daha çok enflasyonda bundan sonraki gelişmelere bağlı. Ham petrol fiyatlarının ve gıda fiyatlarının yüksek düzeylerde seyretmeleri, enflasyonda beklenen düşüşe bir miktar engel oluşturabilir. Öte yandan kredi arzı artış hızını biraz daha yükseltmek için zorunlu karşılık oranlarında indirim de düşünülebilir. Burada oynama alanı var. Buna karşılık, maliye politikasında ise pek manevra alanı görünmüyor. Zira Sayın Bakan zaten bütçe açığının hedeflenen düzeyi aşacağını açıkladı. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Havuz problemi 01 Ağustos 2018
Elbette zor ama mümkün 20 Haziran 2018
Bazı basit gerçekler 06 Haziran 2018