Düşen vergi gelirleri sıradan gelişmeler değil

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN [email protected]

 

Haziran vergi gerçekleşmeleri bir yapısal reform gerçeğini tekrar gündemimize taşıdı. Kurumlar vergisi %-98.7, dahilde alınan KDV %-26.6, genel bütçe vergi gelirleri toplamı %-10.7, damga vergisi %-5 ve ithalde alınan KDV %-4.2 gerileyince; ekonomide yapılması gerekenlerin nasıl da bir bütüncül yaklaşıma gereksinim duyduğunun tarihsel bir ispatı daha yaşandı. Vergi reformu dendiğinde, ekonomide üç temel taşı yerinden oynuyor:

1) Uluslararası rekabet gücümüz,
2) Kayıt dışılığımız,
3) Bütçe dengemiz.

2011 yılı Haziran'ında 3.1 milyar TL fazla veren bütçe, 2012 Haziran'ında 6.3 milyar TL açık veriyor. Ve 4.7 milyar TL faiz dışı fazla da yerini 4.4 milyar TL faiz dışı açığa terk ediyor.
Hükümetin mücadelede başvurduğu en güçlü silah, teşvik mekanizması; yatırımlara ivme kazandırıp, üretim ve istihdamı kuvvetlendirmeyi hedefliyor. Burada dillere pelesenk olmuş sektörel yönlendirmelerle, bölgesel öncelikler öne çıkıyor. Araştırma ve geliştirme, lojistik ve enerjide yüksek dışa bağımlılığımız cari açığımızla bir potada eritiliyor. Sonuç, pek güler yüzle olmasa da, çaldığımız her kapının ardında bizleri karşılıyor. En başta dolaylı dolaysız oranındaki adaletsizliğin ortadan kaldırılması konusu geliyor. Bunu basitlik, anlaşılırlık, vergi kayıp ve kaçaklarının en aza indirgenmesi; toplam milli geliri optimum düzeyde tutularak tabana yayılmasını sağlama almayı amaçlanıyor. İhtiyaç, buluşların anası olma özelliğinden hiç bir şey kaybetmeksizin etkinliğini sürdürüyor. Küresel sistemik krizden çıkış, gelişmekte olan ülkelerin büyüme ivmesine yüksek ihtiyaç duyuyor. Gelişmiş ülkelerde yaşanan güven bunalımı, bu ülkeler gurubunun reformist adımlarını finansal vitrine taşıyor. Julia Cagé ile Lucie Gadenne, "The fiscal cost of trade liberalisation" çalışmasında 1975-2005 döneminde öne çıkmış 110 farklı finansal gerçekleşmeyi sorguluyor. Bulgularını; gelişmiş, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeler grupları içinde gelişmişlik ölçütüne göre gruplandırarak üç farklı sınıfta yorumluyor: Ticari serbestleşme küreselleşmenin gündeminde yer alan en temel olgu olma özelliğini koruyor. Küreselleşmenin hız kazandığı 1980'li yılların sonrasında ticari vergi gelirlerindeki artışı sağlama alabilen sadece gelişmişler olurken, gelişmişlerle gelişmekte olanlar grubu arasındaki farklılıklar, yaşanan her küreselleşme sancısıyla biraz daha derinlik kazanıyor. Ticari vergiler ile serbestleşme arasındaki köprüde, gelişmiş ülkelerle az gelişmişler aynı özellikle gelir kaybı yaşarken, gelişmişler bu işten yegane karlı çıkan tarafa oluyor. Pek de garip olmayan bir küreselleşme etkisiyle, gelişmiş ülkeler ticari bilgi birikimlerini gelişmekte olan ülkelere transfer ederken, karşılığını ticari vergi gelirlerini artırarak alıyorlar.

Oyunun kuralları gelişmekte olan ülkeler lehine yeniden yazılıyor. Çoğunluğun azınlığı göz ardı ettiği sistemin tahtı sallanıyor. Gelişmiş ülkelerin mevzuat ve denetim eksikliği tamamlanana kadar geçen sürede, gelişmiş ülkelerin yüksek büyüme hızlarıyla elde edecekleri gelirler, vergi reformlarını sağlıklı temeller üzerinde yükseltmek için kullanılmadıkça, dünya ekonomisinin geleceğini güvence altına alındığını söylemek mümkün olamayacak elbette.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar