Düşen ihracat yükselemeyen KOBİ

Şefik ERGÖNÜL
Şefik ERGÖNÜL İHRACAT SOHBETLERİ [email protected]

 

 

İhracat rakamlarındaki yükseliş durdu ve bu kez aşağı yönde hareket görüldü.
Çok da tuhaf bir sonuç değil. Ticaret bu, hep olumlu gelişmeler yaşayacak değiliz ki iyi günümüz de olacak, kötü günümüz de.
Avrupa Birliği (AB) yönüne ihracat rakamlarında radikal düşüşler var.
iyi mi desem, kötü mü desem karar veremiyorum!

Yumurtaları aynı sepete koymamak penceresinden baktığımızda iyi gibi görünüyor. AB'nin ithalatı yüksek ve bizim ürünlerimize alışkın pazar olması penceresinden baktığımızda pek de iyi görünmüyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) alarm zillerini çalma kararı almış olsa gerek, bir mektupla, durumu nasıl iyileştiririz diye İhracatçı Birliklerinin görüşlerini almaya çalışıyor. AB pazarındaki daralmadandır diyenler çoğunlukta. Doğruluk payı oldukça yüksek olan bir yorum da, işin biraz kolayından alarak geçiştirmek gibi oluyor galiba.

Dostlarımızla paylaştığımız ve üzerinde ısrarla durduğumuz bir görüşümüz vardır ki o da şudur; " Türkiye'nin ihracat yapısı pasiftir." Dememiz o ki biz mal satmıyoruz, müşterilerimiz bizden mal alıyor. Başka bir deyişle bizler pazarlama yapmıyoruz, müşteri talebine karşılık mal sevk ediyoruz. Burada yeni pazarlara açılmayı başaran, yeni ufuklara yelken açıp oralarda müşteri bulan ve kendi pazarlarını kendileri yaratan ihracatçılarımıza da haksızlık yapmaktan kaçınmak gerektiğini de vurguluyoruz. Ancak bu şekilde çalışabilen ihracatçılarımızın sayısının ne kadar olduğu şüphelidir. Onların sayıları ne kadar arttırılabilirse, ihracat yapımızda da kırılganlıktan o kadar uzak oluruz.
Kimse bunu yapmaya çalışmıyor mu? Mutlaka yapılıyor ve bizler de buradan ara sıra yapılan iyi işleri dillendirmeye çalışıyoruz. Ancak yapılan her şey de " matluba muvafık " veya bugünkü deyişle " istenilene uygun " oluyor mu? Pek de yakın olmayan bir süre önce illerin ihracat potansiyelleri ve rekabet güçleri hakkında bir araştırma yaptırılmıştı, sonrası ne oldu bilemiyoruz. Araştırma sonucu bulunan potansiyeller ve belirlenen rekabet güçleri, o illeri nerelere getirdi bilmemiz güzel olurdu doğrusu.

Gelelim sözün özüne. Makro ölçekte yapılan stratejiler ve düzenlemeler çok gerekli ki bundan kuşku duymuyoruz. Ancak aynı şekilde mikro ölçekte, başka bir deyişle işletmeler seviyesinde, strateji kurma, planlama, uygulamayı izleme, değerlendirme ve koşullara göre yeniden düzenleme yapmak için bilgi ve insan kaynağı gerekli. KOBİ ölçeğindeki işletmelerimizin, üretimle ilgi sorunlarını, genellikle sektörün içerisinden yetişerek geldikleri için halledebiliyorlar. Ancak pazarlama ve satış konusunda tıkanıklıklar baş gösteriyor. Yurt içi pazarda bile bu sıkıntıyı çeken bir KOBİ sahibi ve yöneticisinin, uluslararası pazarlarda aynı sıkıntının daha şiddetlisini yaşayacağını bilmek için çok çaba gerekmiyor. Bir fuara katılarak hemen o ülkeden veya çevresinden iş alamayınca " o fuar işe yaramıyor " fikrine sarılan yöneticilerin kafa yapısını değiştirmeliyiz. İhracat için kendi kendini değerlendirmenin nasıl yapılacağını onlara öğretmeliyiz. İhracat yapıyor olsalar bile, bu çalışmayı ara sıra yaparak içerisinde bulundukları durumu gözden geçirip, gerekli düzeltmeleri yapabilmeyi öğretmeliyiz. İhracatın bir fikir ve bilgi alt yapısı gerektirdiğini ve bu işin sadece bir şeyi üretmekle olmayacağını öğretmeliyiz.
Bütün bunları öğretmeye çalışırken de öğreticilerin " kerameti kendinden menkul" kişiler olmaması için gayret göstermeliyiz. Ayrıca öğretmek güzel de öğrenilenin uygulaması nasıl olacak. Askerlikte " talim" yapılır. Öğretilenin alıştırmaları yaptırılır ve hatasız yapılmalarının sağlanması amaçlanır. Bu işi de bilenler bilmeyenlere yaptırır.
Sahi ya bir soralım etrafa, ihracatı bilenler, bilmeyenlere veya yeni yetişen gençlere ne kadar ve ne öğretiyor acaba?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
96 yılda ihracat... 29 Ekim 2019
Tahterevalliye Dikkat 15 Ekim 2019
İhracat ve Facebook 17 Eylül 2019
Promosyon mu o da ne? 10 Eylül 2019
Müşteriye Doğru Erişim 27 Ağustos 2019