Durumu idare etme kararlılığı!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Basına yansıyan haberlere bakılır ise Almanya ve Fransa başbakanları, euroyu ve Avrupa Birliği'nin finansal istikrarını korumak konusunda kararlı olduklarını, birlikte hareket edeceklerini belirtmiş. Uzunca bir süredir eyleme dönüşemeyen benzer nitelikteki söylem enflasyonu nedeniyle bu tür mesajları pek ciddiye almıyoruz. Durum böyle olunca itibar kaybı büyüyor, belirsizlik ve kırılganlık artıyor, beklentileri yönlendirerek günü kurtarmak zorlaşıyor. Avrupa Birliği için zorunlu bir yol ayrımı söz konusu; ya sorunlar ağırlaştıkça ayrılıkcı hareketler daha yoğun bir şekilde devreye girecek ve para birliği de tehlikeye girecek; ya da Avrupa Birleşik Devletleri olma yönünde kararlı adımlar atacak, sorunların çözümüne yönelik olarak ortak politikaları tüm alanlara yayacak ve küçük hesap yapmayacaklar. Bugün için AB yetkililerinin söylemi ne olur ise olsun uzunca bir süredir bu yol ayrımında bekledikleri, artan belirsizlik nedeniyle seçim yapamadıkları ve kararlı olamadıkları dikkat çekiyor. Bu aşamada sormak gerekiyor, Merkel ve Sarkozy hangi konuda kararlı ve birlikte hareket edecekler, öyle ise neden ve neyi bekliyorlar?.. Ayrıca gerçekten kararlı olsalar ve birlikte hareket etseler bile başarı şansının giderek azaldığını da unutmamak gerekiyor...

Yetkililerin neden kararsız kaldıklarını ve söylemi eyleme dönüştüremediklerini tahmin etmek çok zor değil. Her iki seçeneğin de çok ciddi maliyeti var ve tahammül sorunlarının zorlanacak oluşu hareket yeteneğini sınırlıyor. Küresel düzeydeki sosyo ekonomik koşulların Avrupa Birliği üzerindeki etkisi mevcut stratejinin başarı şansını sınırlıyor. Uzmanlık alanı durumundaki sınai üretimde rekabet gücünün hızla azalması ve faaliyet gelirlerini eriterek borçları büyüterek finansal kırılganlığı artırması bu süreçte belirleyici bir rol oynuyor. Homojenliğin zenginlik ve refahta eğil de sefalette olabileceği anlaşılınca AB projesiin gerçekçi olmadığı açığa çıkıyor, ayrılıkçı hareketlerin güç kazanması önlenemiyor.

Son haftalarda sıkça dile getirilen Avrupa Merkez Bankası'nın tahvil alımları konusu ve kurtarma paketinin büyütülmesi için euro tahvil çıkarılması konusundaki tartışmalar gerçeği görmemize yardım ediyor. Eğer Avrupa Birliği kendi vizyonu çerçevesinde ilerlemeye devam etmiş olsa idi bugünün gündemi çok daha farklı olur idi. Ortak güvenlik politikası, ortak dış politika ve yine ortak maliye politikası hayata geçmiş olsa ortak akıl bir şekilde devreye girerdi, kısır tartışmalar yaşanmaz, küçük hesaplar yapılmaz idi. 1990'ların başında iki Almanya'nın birleşmesi sürecinde yaşananları AB genelindekiler ile karşılaştırdığımızda daha iyi anlayabiliyoruz!.. İki Almanya'nın birleşmesi sırasında Bundesbank'ın yaptıklarını Avrupa Merkez Bankası nedeni yapamıyor? Veya birleşmenin finansmanında büyük rol oynayan Treuhand idaresinin ihraç ettiği tahviller dikkate alınır ise bugün neden benzeri bir formül harekete geçemiyor? Yanıt belli bugünün küresel koşullarında AB üyelerinin çıkarları ayrışıyor ve bu eğilimi terse çevirmek mümkün olamıyor.

1999 yıl başında para birliği devreye girdi, ortak güvenlik politikası yoğun bir şekilde gündeme girdi. Fakat 11 Eylül 2001 tarihindeki terörist saldırı ve devamında yaşananlar nedeniyle tam entegrasyon konusu rafa kalktı, zira çok büyük fedakârlıklar yapılsa bile getirisi olmayacaktı, başarı şansı kalmamıştı. Toparlanmak için gündeme gelen ortak Anayasa benzeri "Convention" çalışmaları ve referandumdan çıkan hayırlar her şeyin değişmesini kaçınılmaz hale getirdi. Durum böyle ounca ortak para euro ve onu çıkaran Avrupa Merkez Bankası'na ilişkin spekülasyonlar kaçınılmaz hale geldi. Gerçekleri gizli tutup, beklentileri yönlendirerek günü kurtarmak zorlaştı.

Merkel ve Sarkozy renk vermemek ve sorunların ağırlaşmasını seyrederek beklemekte kararlı olabilir, birlikte hareket edebilirler. Bu süreçte ayrılıkçı hareketler güçlenir, boşluklar dolar ve hayalleri yok eden spekülatif ataklar daha yıkıcı hale gelebilir. Salt euroyu ve finansal istikrarı korumak adına gündeme gelen söylemlerin etkisi azalır, tepkiler yıkıcı hale gelebilir. "İdare-i Maslahat" Osmanlı'yı bitirdi, bugün de başta AB olmak üzere gelişmiş ekonomileri tehdit ediyor... Gerçekleri görmezden gelmek ve geniş kesimlerin durumu fark etmesini engellemenin bedeli ağırlaşıyor; birikmiş maliyetleri yıkıcı olmaya başlayacağı bir döneme giriliyor.

Kısa vadeli düşünmeyi ve kendi çıkarına odaklanmayı alışkanlık haline getiren finansal piyasalar düşüncemize katılmayabilir. Avrupa Merkez Bankası'nın tahvil alımları ile euronun ve finansal istikrarın korunabileceğini iddia edebilir. Fakat olumsuz rekabet koşullarının yaratmaya devam edeceği işsizlik ve finansal tahribata ek olarak parasal genişlemenin yaratacağı enflasyon onlar görmezden gelse bile gerçektir ve yıkıcıdır. Ayrılıkçı hareketler ve korumacılık yanı sıra ekonomik daralma, küreselleşmenin bilinen ve beklenen sonuçlarındandır. Eğer böyle olmasa idi küreselleşmenin bayraktarlığını yapanlar eşanlı olarak yeni dünya düzeni çabası içinde olmazlar idi...

Durumu idare etmek konusundaki kararlılık, kararsızlıktır, basiretsizliktir. Gerçekleri görmezden gelmenin bir sonucudur ama aynı zamanda yeni gelişmelere ve değişime yönelik sancılı bir başlangıçtır...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar