Durum da vaziyet de...

Taylan ERTEN
Taylan ERTEN ANKARA'dan [email protected]

ANKARA'DAN / Taylan ERTEN [email protected] İronik bir "deyim" değerindedir: Durum iyi, vaziyet kötü... Yani, "görünür de mesele yok gibi, ama görünenin altında ne siz sorun ne ben söyleyeyim" anlamında... Yakın zamana kadar siyasi "durum" iyi kötü böyle gidiyordu. "Vaziyet" ise idare ediliyordu. Şimdi, "durum" da "vaziyet" de kötüleşiyor. Bugünlerin "vaziyeti" sadece iktidardaki AKP hakkında "laiklik karşıtı eylemlerin odağına dönüştüğü" iddiasıyla açılan "temelli kapatılma" istemli davaya bağlanırsa, son derece yanıltıcı olur. Bugünlerin tek özelliği, krizin "pik noktaya" erişmesinden ibaret. Sadece bir sonuç... Ya, öncesi? Kriz, Türkiye'nin "başına" bir anda gökten zembille mi düştü? Bu krizin "öznesi", "fiili" ve "failleri" ile bir oluşma; hatta bilinçli bir "oluşturulma" süreci yok mu? Elbette var ama "balık hafızalarda" kayıtlar silinmiş olabilir. Krizin başlama "vuruşunu" iktidar partisi Nisan 2007'de 11. Cumhurbaşkanı'nın seçim sürecinde yaptı. Gerisi aşama aşama bugünlere kadar geldi. DÜNYA Mikro Politika'da verdiğimiz kısa kronoloji aslında krizin "iskeleti"dir. Bu iskelet, "ete kemiğe" büründürüldüğünde; yani atılan her adım, varılan her sonuç, Türkiye'nin sistem ve siyasi dengelerinde yarattığı etkilerle birlikte ayrı ayrı; ama mutlaka "bütünlük" içinde hatırlandığında, o kısacık kronoloji, bugün ülkenin içine yuvarlandığı krizin tüm anatomisini "üç boyutlu" olarak resimler. Asıl sorumluları ve siyasi destekçilerini o resmin içinde görebilirsiniz. Yalnız siyasi değil... Kriz bir yönüyle siyasi. Ama, etki alanında ekonomi de var. Tetiklediği belirsizlik, ekonomiye ve iş dünyasına "karamsarlık" şeklinde yansıyor. Anadolu'da yaptığımız bir "nabız turu" karamsarlığın bileşenlerini açıkça ortaya koyuyor. İş dünyasında hissedilen algılama şu: AKP hakkındaki dava nasıl sonuçlarınsa sonuçlansın, bundan böyle "durum" da "vaziyet" de eskisi gibi olmayacak. Somut bir çözüm beklentisi yok. Krizin çözümü "sahipsiz" görünüyor. Bu noktada, Eskişehir Sanayi Odası Başkanı Savaş Özaydemir'in şu sözleri, Anadolu iş dünyasının "hissiyatını" çok iyi anlatıyor: "Karamsarlık bulaşıcı hastalık gibi yayılıyor." Bu hissiyat", Kocaeli Sanayi Odası Başkanı Yılmaz Kanbak'ın değerlendirmesinde "ümitsizliğe" dönüşüyor. "Kendi derdine düştüğü için ekonomide tedbir alamayan; bundan böyle de alamayacak olan bir iktidar ve "kendi kaderiyle baş başa" bir reel sektör. Ümitsizlik çözümsüzlükle birleşince, geriye "sağduyu" çağrıları kalıyor. Anadolu iş dünyasının "çaresizlikle" bulabildiği "formül" bu: Krizin "selametle" aşılabilmesi için iktidarıyla, muhalefetiyle, ilgili tüm kurumlarıyla herkesin "sağduyuda"; yani "akl-ı selim"de birleşmesi, çözümü ortak üretmesi. Pek olacak iş değil ama gene de bir ümit işte...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Atilla Karaosmanoğlu 13 Kasım 2013