Dur bakalım ne olacak?
Ünlü bir fıkradır. İçinde müstehcen unsurlar barındırdığı için buraya yazmak yerine bilenlerin bilmeyenlere anlatmasında yarar var. Çünkü, bekleme zamanı geçti. Zira, Cem Yılmaz'ın en iyi filmlerinden bir tanesi olan GORA'nın klişeleşen repliklerinden bir tanesi ile devam edersek; "Bir cisim yaklaşıyor…"
Önce sözü, dünyanın en iyi ekonomistleri arasından gösterilen Daron Acemoğlu'na bırakalım: "AB ekonomisinin içinde bulunduğu durumdan çıkması güç gözüküyor. Önlerinde iki seçenek var. Ya 1840'larda olduğu gibi tamamen birleşecekler ya da daha gevşek bir ortaklık stratejisine (Türkiye-AB arasındaki gümrük birliğine benzeyen) dönecekler. Lakin her iki seçeneği de tercih etmek istemiyorlar. Bu da krizi derinleştirecek. Türkiye'de reel faizler düşerken, gayrimenkul fiyatları çok arttı. Bu durum daha önce nerede yaşanmış ve sonuçları ne olmuştu? ABD ve AB. Benzer bir krize Türkiye'nin dayanma gücü olduğunu düşünmüyorum."
Acemoğlu'nun söylediklerini destekleyecek bir iki kelam da kendi işimiz olan otomotivden örneklerle biz edelim.
Benim ekonominin gidişatına ilişkin çok önemli bulduğum bir gösterge bulunuyor. O da ağır ticari araç satışlarıdır. Bir ülke ya da bölgede ağır ticari araç satışları yükseliyorsa o ülkede ekonominin önümüzdeki 6 ay 1 yıllık süreçte büyüyeceğine deyim yerindeyse bahse bile girilebilir.
Tabii tam tersi de söz konusu. Doğuş Otomotiv CEO'su Ali Bilaloğlu ile yaklaşık 3.5 yıl önce yaptığımız bir sohbette, kendisi ağır ticari satışlarındaki durumu işaret ederek, önümüzdeki dönemin zor geçeceğini söylemiş nitekim kriz de fazla gecikmeden patlamıştı.
Ağır ticarinin önemi nedir?
Aslında cevap çok basit. Ağır ticariyi kullanan sektörler ekonominin can damarlarına kan pompalayan sektörlerdir. Lojistik, inşaat, ağır sanayi. Buralardaki firmalar kendi 1-2 yıllık projeksiyonları doğrultusunda ticari araç siparişi verir ya da durdurur. Eğer ağır ticari araç satışları artarsa bilin ki firmaların geleceğe yönelik beklentileri yükseliş yönündedir. Azalıyorsa da karamsarlık bulutları yukarıda dolaşıyor denilebilir.
Bugün geldiğimiz noktada ise otomotiv pazarını en yakından ilgilendiren bölge olan AB'de çarklar durmuş vaziyette. Zaten kötü olan bir ekonomide ki en kritik verilerden biri olarak değerlendirdiğimiz ağır ticari araç satışları yılın ilk altı ayında yüzde 4 gerilemiş durumda. Bu rakamın hali hazırda çok kötü geçen bir 2011 yılına göre olduğunu da hatırlatalım. Zira, 2010-2011 kıyaslamasında bu rakam zaten dip yapmıştı.
Dolayısıyla AB pazarında yeni bir çıkışın çok uzak olduğunu belirtmek mümkün.
Peki Türkiye'de durum nedir?
2012 ilk 6 ayda Türkiye'deki ağır ticari pazarındaki gerileme yüzde 22 oldu.
Bu bence yeterli bir sinyal lakin okumasını bilene…
Biraz da ihracat…
Yan tarafta rakamlar mevcut. İhracat daralıyor. Hem mal sattığınız ülkelerde iç pazar daralıyor hem de ihracatçının kur avantajı da eriyor. Bu durumda ihracatta iyimser bir tablo yakalamak çok güç.
İçeriye döndüğünüz vakit ise Volkswagen'in satış rakamları geleceği net bir şekilde ortaya koyuyor. Kur desteğini de arkasına alan VW, bugün Türkiye'de tarihi rekorlara koşuyor. Ama bu durumu sadece kur desteği ile açıklayamazsınız. Avrupa'da pazarın daralması, Rusya, Türkiye gibi ülkeleri VW için bir vaha haline getirdi. Büyük konuşmak istemiyorum ama tahminim bugünlerde, Doğuş Otomotiv oldukça karlı satınalmalara imza atıyordur. VW'yi diğer üreticilerin de izleyeceğini tahmin ediyorum.
Kazanan, distribütörler ve tüketici olacaktır ama ne feda edilerek…
Bu sorunun da yanıtı basit. İthalat-ihracat arasındaki denge giderek ithalat lehine gelişir. Sonra yeniden cari açık/vergi/destek/teşvik konuşmaya başlarız.
O yüzden devir "Dur bakalım ne olacak?" noktasını aştı.
Zira bir cisim yaklaşıyor.