Dünyayı izleyip erken uyanıp harekete geçmek
Avrupa Birliği Komisyonu kararıyla "AB bankacılığına eş değer listesi"ne aldığı 17 ülke arasında Türkiye yer almıyor. Bu listenin dışında kalmamız bize kredi açan Avrupalı bankaların krediler için daha çok sermaye payı ayırmaları gerekiyor. AB Komisyonu, bu kararını, 2008 krizi sonrası işi sıkı tutma isteğine bağlı olarak almış. Bugün Türk bankalarının “eş değer listesi"nde yer almamış olması bütünüyle liste dışında kalacağı anlamına gelmiyor. Ama geçici de olsa sorun yaratabilecek gibi görülüyor...
2008 krizinde Avrupa’da bankalar batarken, Türkiye bankaları sağlam ve sağlıklı yapılarını sürdürdüler. Ayrıca, Türk bankacılık sistemi içerisinde yabancıların, çoğu Avrupalıların olmak üzere, yüzde 25 payları bulunuyor. Borsa İstanbul’da da yabancı hisse sahipliği yüzde 42 seviyesinde. Bu da gösteriyor ki AB Komisyonu'nun eşdeğerlik kararı hazırladığı sırada biz erken uyanıp, karar öncesi içinde bulunduğumuz bankacılık yapısını ve bankalarımızın “2008 krizini sağlam yapısıyla geçişini” anlatmış olmamız gerekirdi. Bankacılık otoritemiz ve AB Bakanlığımız bu konuda müdahil olmalıydı. O nedenle şimdi vakit kaybetmeden bankacılık sektörümüzün bankacılıkta AB eş değerlik listesine girebilecek durumda olduğunu AB Komisyonu'na anlatarak listede yer almamızı vakit kaybetmeden sağlaması gerekir.
Bu da gösteriyor ki hem doğrudan ilişki içerisinde olduğumuz, tam üyelik görüşmelerini yürüttüğümüz AB’de yapılan çalışmaları yakından izleyip, erken uyanarak, hakkımızı aramamız gerekiyor hem de AB dışında yakın komşularımızda ve dünyanın diğer ülkelerinde bizi ilgilendiren çalışmalara karar öncesi müdahil olmanın yollarını aramanın zorunluluğu ortaya çıkıyor.
Bugün artık sık sık tekrarlandığı gibi birçok alanda, özellikle finans ve ticaret alanında “dünya bir büyük köy” durumunda. Bunu bilmek bizim dünyayı ve dünyanın karar verici kurumlarını çok yönlü, sürekli olarak izlememiz gerektiğini gösteriyor. Bunları izlemede geç kaldığımız her alanda “olumsuzluklar” yaşayabiliyoruz. AB bankacılık sektörüyle eşdeğer ülkeler dışında kalmamızda bunun bir örneği olarak karşımıza çıkıyor.
AB'nin bankacılık eş değer listesindeki 17 ülkeye baktığımızda, ülkemiz bankacılığının bu listedeki birçok ülkeden, AB bankacılık sektörü açısından “eşdeğerliği” çok daha fazla hakkettiğini görüyoruz. Ayrıca, biz AB ile tam üyelik müzakeresini yürüten bir ülke olarak da “eş değerlik” listesinde yer almayı hakkeden bir ülke olarak değerlendirilmeliyiz.
Bu konuda bizim AB Bakanlığımız ve bankacılık otoritelerimizi harekete geçirmenin yanı sıra, ülkemizde bankalarda önemli paya sahip olan, İspanyol, Fransız, İtalyan bankalarını da AB konusunda uyarı yapmaları için harekete geçirtmeliyiz.
Kısa sürede AB bankacılık eş değer listesine girerek, uğrayacağımız zarardan kurtulmalıyız. “Zararın neresinden dönülse kardır” atasözümüze bağlı olarak yapmamız gereken, hiç vakit kaybetmeden bu olmalıdır...