Dünyanın risk anlayışı bizimkinden çok farklı!
Risk deyip geçmeyin. Risk kavramı günümüzde çok önemli hale geldi. Özellikle son yıllarda bu kavram hayatımızın her alanında daha da gündeme oturdu.
Artık teoride risk yönetimi çok ilgi görüyor. İnsanların, ailelerin, şirketlerin, devletlerin ve hatta ülkelerin karşılaşabileceği çok farklı riskler var. Hele de günümüzde yaşanan politik, doğal ve ekonomik olaylar nedeniyle bu riskler daha da önemli hale geliyor.
Şirketlerde risk konusu giderek daha çok önemseniyor ve çeşitli yönleriyle risklerin belirlenmesine ve dolayısıyla yönetilmesine özel önem veriliyor. Öyle ki; bazı şirket gruplarında sayısı neredeyse 100’e ulaşan risk konuları üzerinde çalışılıyor. Aslında risklerin önlenmesinin iki amacı var. Birincisi, daha olaylar veya sorunlar yaşanmadan risk olasılıklarını ortadan kaldırmak. İkincisi de risklerin ortaya çıkması halinde muhtemel zararlarını en aza indirmek.
Bu riskler çok çeşitli olmakla beraber; ekonomik, çevresel, jeopolitik, sosyal ve teknolojik açılardan gruplandırılabiliyor. Nitekim Dünya Ekonomik Forumu (WEF) da gruplandırmayı bu şekilde yapıyor ve bu beş grubun altında toplamda otuza yakın alt risk konularını sıralıyor.
Bilindiği üzere; Dünya Ekonomik Forumu (WEF) her yılın ocak ayında İsviçre’de yapılan ünlü Davos toplantılarını organize ediyor. Güçlü bir uluslararası inisiyatif.
WEF, 2015 yılı Dünya Risk Haritası’nı çıkarmış. Geçtiğimiz yılın Temmuz-Eylül döneminde sayısı 900’ ulaşan WEF’in çok tarafl ı komite üyelerinin küresel risk algılarını araştırmış. Çıkan sonuçları da bu yılki Davos Toplantısı öncesi Küresel Riskler 2015 raporu olarak yayımlamış.
WEF’e göre küresel risk, çok sayıda ülkede veya sektörde gelecek on yılda çok ciddi olumsuz etkiler yaratan bir olgu veya belirsizlik olarak nitelendiriliyor. Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra geçen 25 yılda devletler arasındaki çatışma riskinin tüm dikkatlerin merkezine oturduğuna dikkat çekiyor. Bununla beraber anılan raporda; sibernetik saldırıları içeren teknolojik risklerde, ekonomik gerçekliğe yönelik haberlerde, jeopolitik alanlarda ciddi gelişmelerin olduğu ifade ediliyor. Rapor, olasılık açısından 10 küresel riski, aynı zamanda kategorize ederek, şöyle sıralıyor:
1. Devletler arası çatışmalar (jeopolitik risk kategorisinde)
2. Olağanüstü iklim olayları (çevresel risk kategorisinde)
3. Ulusal yönetimlerin çöküşü ((jeopolitik risk kategorisinde)
4. Devletlerin çöküşü veya krizler (sosyal risk kategorisinde)
5. İşsizlik veya düşük istihdam (ekonomik risk kategorisinde)
6. Doğal afetler (çevresel risk kategorisinde)
7. İklim değişikliğine uyum yetersizliği (çevresel risk kategorisinde)
8. Su krizleri (sosyal risk kategorisinde)
9. Veri (data) hırsızlığı (teknolojik risk kategorisinde)
10. Siber saldırılar (teknolojik risk kategorisinde)
Aynı raporda etkileri açısından riskler ise şöyle sıralanıyor:
1. Su krizleri (sosyal risk kategorisinde)
2. Bulaşıcı hastalıkların yayılması (sosyal risk kategorisinde)
3. Kitle imha silahları (jeopolitik risk kategorisinde)
4. Devletler arası çatışmalar (jeopolitik risk kategorisinde)
5. İklim değişikliğine uyum yetersizliği (çevresel risk kategorisinde)
6. Enerji fiyat şokları (ekonomik risk kategorisinde)
7. Kritik bilgi altyapısının çökmesi (teknolojik risk kategorisinde)
8. Mali krizler (ekonomik risk kategorisinde)
9. İşsizlik veya düşük istihdam (ekonomik risk kategorisinde)
10. Bio çeşitlilik kayıpları ve ekosistem çöküşleri ((çevresel risk kategorisinde)
Açıkçası dünya bunları konuşuyor, bu konudaki kaygıları dile getiriyor. Özellikle teorik temelli bu gerçeğin pratiğe geçirilmesi için ciddi çalışmalar yapılıyor.
Açıkçası dünyanın gerçek büyük ülkeleri ve etkili çevreleri bu risklerin farkında. Türkiye ise, bu risklerin hemen hepsiyle burun buruna olduğu halde başka gündemlerin peşinde.
Keşke dünyayı biraz daha iyi okuyabilsek… İçeride yaşanan anlamsız ve kısır çekişmelerden uzaklaşabilsek… Bu yıl ev sahipliği yaptığımız G 20 gündemlerini anlayabilsek ve de uygulayabilsek…