Dünyada paradigma değişiyor

Emrah LAFÇI
Emrah LAFÇI Ekonominin Doğası [email protected]

Bu köşede daha önce jeoekonomik ayrışmadan, near-shoring, friend shoring gibi kavramlardan ve bağlantı sağlayan ülkelerden bahsetmiştim. Bu konu sıcaklığını korumakla birlikte her geçen gün önemini de artırıyor.

Özellikle jeopolitik risklerin her geçen gün realize olmasıyla birlikte dünya ekonomisi, ticareti, finansal mimarisi de değişime uğruyor.

Ortadoğu’da yaşanan gerginlikler bir taraftan petrol fiyatları üzerinde risk oluştururken diğer taraftan da ticaret gemilerinin rotalarını değiştirmelerine sebep oluyor. Süveyş Kanalı ve Kızıldeniz’den geçmek yerine gemiler Güney Afrika’nın güneyinden dolaşmayı tercih ediyorlar.

Bu durum da tedarik sürelerini uzatırken taşıma maliyetlerini de yukarı çekiyor. Doğal olarak savaşla hiç bağlantısı olmayan insanların da günlük hayatlarını etkiliyor. Zira dünyada doğuyla batı arasında kolay kolay geri dönülemeyecek düzeyde ticaret bağları var.

Bazı sektörlerin kayrılması yeni değil

 Sadece Ortadoğu değil aynı zamanda Çin – Amerika gerginliğinin görünür hale geldiği Güney Çin Denizi’nde de sular hep sıcak. Gerek Tayvan üzerinden gerekse Filipinler üzerinden iki super güç zaman zaman karşı karşıya geliyor. Özellikle ABD’de seçimlerin olduğu bu yıl bahsettiğim gerginliklerin artma ihtimali de yüksek. Sadece siyasi gerginlikler değil, ekonomik restleşmeler de bütün dünyayı etkiliyor.

Bu konuda en büyük savaş elektrikli araçlar ve ekipmanları üzerinden veriliyor. ABD, Çin’den yapılan elektirkli araç ithalatının gümrük vergilerini %100’e yükseltti, Avrupa bu düzeyde olmasa da benzer bir önleme hazırlanıyor. Tabii bu durumların çoğu da benzer şeklide bir karşılık buluyor Çin’den.

Serbest ticaretin bütün dünya hasılası üzerindeki olumlu etkisinden de mahrum kalınmış olunuyor. Batı’nın bu konudaki ana argümanı Çin’li şirketlerin Çin hükümetinden aldığı desteklerle düşük fiyatlı satış yapmaları ve dünya fiyat dengesini bozmaları. Bu yaklaşımın serbest rekabet sınırları içinde olmadığını ileri sürerek de tarifeleri yükseltmek için gerekçe bulmuş oluyorlar. Fakat gelişen ülkelerin belli sektörlerinin devletler tarafından kayrılıp sübvanse edilmesi yeni rastlanan bir durum değil. Çin de doğal olarak kendinde böyle bir hak görüp sübvasiyonlarına devam ediyor.

Ticaret yön değiştiriyor

Değişim aslında hissedilenden de büyük. ABD’nin toplam ithalatı içinde Çin’in payı 2017’yle 2023 arasında 8 puan düşmüş, diğer taraftan Çin’in ihracatı içinde ABD’nin payı da 4 puan düşmüş durumda.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası Batı ticaret sisteminden tamamen çıkması da ticaretteki ayrışmanın en önemli sebeplerinden.(Ayrışma kelimesini “fragmentation” yerine kullanıyorum.) Dünya mal ticaretinin dünya üretimine oranı %45 seviyesinde. Soğuk savaşın başlangıcında bu oran %16’ymış. Dolayısıyla jeoekonomik ayrışmanın bütün dünya ekonomisi üzerindeki etkisi geçmişle kıyaslanamayacak kadar büyük.

Bu, bir taraftan gerginliklerin de belirli bir seviyede sınırlı kalmasını sağlıyor. Özellikle çok uluslu şirketlerin dost olmayan ülkelerde yatırımları olduğundan ve bu ülkeleri pazar olarak gördüklerinden, ülke hükümetlerinin aldığı kararların uygulanması da eskisi kadar kolay olmuyor.

Doların hakimiyeti sorgulanıyor

 Bağlantılı olarak bir başka gündem de uluslararası arenada doların hakimiyeti. Ticarette ve doğrudan yatırımlardaki hızlı değişimi bu alanda göremiyoruz. Hala ticaretin finansmanının %80’I dolar cinsinden yapılıyor. Merkez bankası rezervlerinin %60’I hala dolar cinsinden. Ama yavaş da olsa bir değişimin olduğunu gözden kaçırmamak gerek.

Ticaretin finansmanında Renbinmi’nin kullanımı Çin bloku olarak sayılan ülkelerde 2022’den sonra ikiyi katlanarak %4’den %8’e gelmiş durumda. Diğer önemli bir veri de Çin’in banka dışı kuruluşlarının sınır aşan ödemelerinde Renminbi’nin payının 2023’de %50 seviyesine yükselmesi. Bu rakam 15 yıl önce %0’dı. Rezervler konusunda da benzer bir eğilim var.

Merkez bankaları rezervlerini mümkün olduğunca altın cinsinden tutmaya çalışıyorlar. Olası bir yaptırım riskine karşı korunma amaçlı. Rusya’nın başına gelenden çıkan derslerin de bu alanda etkisi büyük. Çin’in rezervlerinde altının payı 2015’de %2’yken, 2023’de bu oran %4.3 seviyesinde. Aynı dönemde rezervler içindeki ABD tahvillerinin payı da %44’ten %30’a gerilemiş durumda. Dünyada paradigma yavaş da olsa değişiyor. Kimileri kaybederken kimileri de kzanan tarafta yer alacak.

* Yazıdaki verilerin büyük kısmı IMF Başkan Yardımcısı Gita Gopinath’ın Stanford Institute for Economic Policy Research’te yaptığı Series on the Future of the International Monetary System (IMS) kapsamındaki konuşması ve sunumundan alınmıştır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bir beka meselesi: ekonomi 12 Aralık 2024