Dünyada özelleştirmenin dünü-bugünü-yarını

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan [email protected]

1980 yılından bu yana dünyada önemli artış gösteren 30 yılı aşkın özelleştirme döneminde üç evre ile karşılaşıyoruz.

Birinci evre; 1980-2000 yılları arasında Thatcher ve Reagen’ın öncülüğünün hakimiyetinin gündemde olduğu, liberalleşme esaslı, kamu mülkiyetinin daraltılmasını, koşulsuz devrini esas alan dönem. İkinci evre; 2000-2008 arasındaki ilk evrede yaşanan sorunları gözeten, kamu mülkiyetinin koşullu devredildiği, mülkiyet kadar işletme  haklarının da  gözetildiği “teknik” özelleştirme dönemi. 2008 sonrası günümüze kadar süren üçüncü evre ise krizle birlikte iflaslar ve kapanmalar karşısında iktisadi mülkiyetin sıkça kamulaştırmalara yol açması. Bu dönemde kamu zararını kapatmak için satış yapmak yerine kamu-özel ortaklıklarını deneyen modellerin gündeme geldiğine tanık oluyoruz.

2008 yılında dünya genelinde 275 milyar dolarlık özelleştirme yapılırken, 2011 yılında 100 milyar dolara gerilemiş. Buna karşılık 2008 yılında 325 milyar dolarlık, 2011 yılında 175 milyar dolarlık özelleştirmelerin üzerinde kamulaştırma yapılmış.

34 ülkeli OECD’de kamu mülkiyetine baktığımızda ulaştığı boyutun çok yüksek olduğunu görüyoruz. OECD ülkelerinde 2111 kamu mülkiyetli organizasyon bulunuyor. Bunların değerleri 2.2 trilyon dolar ve çalışan toplamları 5.9 milyon. Buna OECD üyesi devletlerin duran varlıklarını da eklersek 45-50 trilyon dolar rakamıyla karşılaşırız. Bu da kamu hakimiyetinin boyutunu ve özelleştirmelerin bu boyut içersinde küçük kaldığını bize gösterir.

Aslında özelleştirme konusunu, gelişmiş ülkeler bile “zihni model olarak” tam çözmüş değil, ABD’de 10.3 trilyon değerinde gayri menkul cinsinden duran varlık bulunuyor. Sayıları 1 milyonu bulan kamu binalarının da birçoğu kullanılmıyor. Kötü çalışan 40 milyar dolarlık posta kuruluşu ve Amtrak isimli etkin olmayan demiryolu kuruluşu ile verimsiz enerji santralları da kamu mülkiyetinde olmayı sürdürüyor. Benzeri sorun taşıyan yükler Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde de söz konusu...

Peki önümüzdeki dönemde dünya özelleştirme hareketinde neleri beklemeliyiz?

Üç beklenti söz konusu olacak gibi görünüyor. Bunlardan birisi; devletlerin elindeki büyük kuruluşların azınlık hisselerinin devri. Buna örnek olarak Fransa’da Renault ve Thales’teki mülkiyet gösteriliyor.İkincisi; AB’nin yeni üyeleri 15 Doğu Avrupa ülkesinde kapalı olan yüzlerce sanayi işletmesinin özelleştirilerek yeni girişimcilerce ele alınıp üretime geçmeleri. Üçüncüsü ise kriz sonrası zorunlu kamulaştırılan kuruluşların yeniden özelleştirilmesi. Buna örnek olarak da 2012’de ABD’de 1.8 milyar dolarlık AIG Sigorta’daki kamu payının özelleştirilmesi gösteriliyor.

Yeni dönemde Amerika’da kullanılabilir toprakların beşte birinin kamu mülkiyetinde olması ve büyük kaya gazı rezervine sahip olunması, yıllık işletme kar payının 150 milyar dolar hesaplanması, özelleştirme yapmadan da bu ülkenin gelir gider dengesini sağlayabileceğini gösteriyor. OECD ülkelerinin elindeki 9 trilyon dolarlık işletilebilir varlık ise bu ülkelerin toplam kamu borçlarının yüzde 18’ine denk geliyor. Bunlar da yeni dönem açısından önemli konular olarak karşımıza çıkıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar