Dünya ve Türkiye ekonomisi: 29 Ocak 2025 perspektifi

Şevket SAYILGAN / Ekonomist
Şevket SAYILGAN / Ekonomist [email protected]

Küresel ve yerel dinamikle­rin kesişiminde bir analiz.

29 Ocak 2025 itibarıyla dünya ekonomisi, pandemi sonrası dö­nüşüm, teknolojik devrim ve ik­lim kriziyle şekillenen yeni bir dengede ilerliyor. Türkiye ise ya­pısal reformlar ve jeopolitik ko­numuyla bu süreçte kendine öz­gü bir yol çiziyor. İşte kritik baş­lıklar:

Küresel ekonomide yeni normaller

1- Yavaşlayan büyüme ve re­kabet dengeleri

ABD ve Çin arasındaki tekno­loji ve ticaret savaşları, 2025’te yapay zekâ ve yarı iletken üreti­minde stratejik iş birliklerini zo­runlu kılıyor. Çin’in nüfus yaş­lanması ve konut sektöründeki kırılganlıklar, büyümesini %4,5’e düşürürken, Hindistan %6,2 bü­yüme ile dikkat çekiyor.

Avrupa Birliği, yeşil dönüşüm ve enerji bağımsızlığı için 2030 hedeflerini hızlandırdı. Ancak yüksek borçlu Güney Avrupa ül­kelerinde işsizlik ve sosyal har­camalar hâlâ baskı unsuru.

2- Enerji ve iklim politikaları

Petrol fiyatları, OPEC+’ın kontrollü üretimi ve elektrik­li araç penetrasyonunun %35’e ulaşmasıyla varil başına 70-85 USD bandında dengelendi. Kar­bon vergisi, AB’nin ithalatta uy­guladığı sınır düzenlemeleriyle küresel ticareti yeniden şekillen­diriyor.

3- Teknoloji ve iş gücü dönü­şümü

Metaverse ve genişletilmiş ger­çeklik (XR) teknolojileri, uzak­tan çalışma kültürünü kalıcı hale getirdi. OECD raporlarına göre, iş gücünün %40’ı “hibrit model­le” çalışıyor.

Türkiye ekonomisi: Reformlar ve riskler

1- Enflasyonla mücadelede kritik adımlar

2023’te %65’e ulaşan enflasyon, Merkez Bankası’nın bağımsız ka­rarları ve mali disiplinle 2025’te %44’e geriledi. TL’deki dalgalan­malar, döviz korumalı mevduatın kademeli kaldırılması ve rezerv artışıyla kontrol altına alındı.

2-Yapısal reformlar ve üre­tim hamlesi

“Yeşil Sanayi Devrimi” kapsa­mında güneş enerjisi ve batarya üretiminde bölgesel bir üs hali­ne gelen Türkiye, otomotiv ve sa­vunma sanayii ihracatını 75 mil­yar dolara çıkardı.

Turizm, 2024’te 60 milyon zi­yaretçi ve 55 milyar dolar gelirle rekor kırdı. Ancak jeopolitik ge­rilimler (örneğin Suriye ve Doğu Akdeniz) sektörde tedirginlik ya­ratıyor.

3-Jeopolitik konum ve dış po­litika

Türkiye, Ukrayna Savaşı’nda arabuluculuk rolüyle Batı ile iliş­kilerini onardı, ancak S-400 ve F-16 satın alma müza­kereleri devam ediyor. Asya’da Çin’in Kuşak ve Yol Projesi’ndeki katı­lım, altyapı yatırımları­nı hızlandırdı.

Kırılganlıklar

-Dış Ticaret Açığı: Enerji ithalatı azalsa da yüksek teknoloji ürün­lerindeki bağımlılık cari dengeyi zorluyor.

-Genç Nüfus: 25 yaş altı nü­fusun dijital becerilerle donatıl­ması, start-up ekosistemini can­landırdı (Türk unicorn sayısı 7’ye yükseldi).

-Yapısal reformların geciki­yor olması

-AFTA (Avrasya Finans ve Ticaret Anlaşması): Türkiye’nin Asya ve Orta Doğu ile imzaladığı serbest ticaret anlaşmaları, ihra­catta çeşitlilik sağlıyor.

2025 ve sonrası fırsatlar

-Dış piyasaların yavaşlayan sürecine rağmen aktivitesini de­vam ettiriyor olması ihracat pa­zarları açısından olumlu etkisini sürdürüyor,

-2025 yılı Trump etkisi ile Türkiye’nin de içinde bulunduğu üst gelişmekte olan grubun ABD ve AB den yeni sanayi malı tale­binin gelme beklentisi,

-Trump etkisinin bölgesel je­ostratejik riskleri bitirme bek­lentisi,

-İç piyasalara yansımamakla birlikte Türkiye’nin dış piyasalar nezninde kredibilitesinin artma­sına yönelik göstergelerin olum­lu seyrini devam ettirmesi (Mer­kez rezerv artışı, cari açık fazla vermesi),

-Enflasyonda düşüş trendi­nin yavaş da olsa devam ediyor olması,

-Suriye pazarının ilave fırsat­lar yaratma beklentisi,

-TCMB’nin 2025 ilk çeyrekle birlikte faiz indiriminin hızlan­ma beklentisi,

-Dış piyasalar da emtia ve enerji fiyatlarının stabilitesinin 2025’te de devam etmesinin bek­lenmesi,

Tehditler

-Mevcut jeostratejik riskle­rin dönemsel hareketliliğinin fi­nansal volatiliteyi artırıyor ol­ması,

-Carry trade etkisinin Tür­kiye için sermaye girişini etkile­mekle birlikte sürdürülebilirlik riski taşıması,

-Yavaşlayan ekonominin faiz dışında bir politika ile kalıcı dü­şük enflasyon yaratması konu­sundaki güvensizliğin güçleniyor olması,

-Reel sektörün yaşanılan da­ralmaya yapısal çözümler tale­binden çok TCMB’nin faiz indi­rimi konusunda baskı yaratması,

-Hane halkının enflasyon beklentisinin düşmemesi

-İhracat fiyatlaması konu­sunda alternatif çözümlerin ge­tirilememiş olması 2025 yılında ihracat gelirlerini tehdit ediyor olması, ayrıca tüketim malı itha­latını arttırmaya başlaması,

-Mikro ölçekte işletmelerin kapasite dolduramama, yatırım­larının yetersiz aktivite ile yöne­tiliyor olması,

-Global borçluluk oranı ve büyümelerde yavaşlama finansal riskleri yükseltiyor,

-2025 ile mevcut ekonomi politikasının enflasyona yönelik sonuçlarının yavaşlaması (baz etkisinin yılın ikinci yarısında ters yönde çalışması) ayrıca tü­ketim ve talebin istenilen seviye­ye düşürülemezken, üretim süre­cinin hızlı yavaşlamasına çözüm getirilememesi,

-Trump ile korumacılık uy­gulamalarının dünya ticaretinde daralma beklentisi

-Trump ile yeni jeostratejik gerilim noktalarının ortaya çık­ma beklentisi (Çin Tayvan),

-Uluslararası ekonomik ve si­yasi örgütlerin yapısal sorun ya­şama riski (Nato, Kyto protoko­lü, AB),

-Türkiye’nin iç siyasetinde potansiyel kriz noktalarının be­lirginleşmesi (Etnik süreç, huku­ki gerginlik, Anayasa değişikliği, erken seçim),

-İklim değişikliğinin pazar, üretim, yatırım faaliyet riskleri yaratması (firma sorgu),

-Sürdürülebilirlik ve İşletme faaliyetleri ilişkisinin (yeşil mu­tabakat) dönüşüm maliyetleri (Firma sorgu),

-Dijitalleşme, yapay zekâ uy­gulamaları ve dtomasyon yatı­rımlarının iş planlarına girmekte gecikmesi (Firma sorgu),

Sonuç: 2025’ten ötesi için senaryolar

Türkiye, enflasyon kontrolü ve teknoloji odaklı üretimle 2025’te 1,5 trilyon dolar GSYİH’ya ula­şabilir. Ancak küresel resesyon veya iklim kaynaklı tarım krizi, bu hedefleri sekteye uğratabi­lir. Dünya ise “yeni soğuk savaş” dinamikleri ve iklim mültecile­ri gibi yeni sorunlarla sınanıyor. 2025, Türkiye’nin küresel değer zincirinde yükselişi için bir fır­sat penceresi. Ancak bu pencere, ancak siyasi istikrar ve yapısal reformlarla açık kalabilir.

Son söz: “Bir toplum gerçek­lerden ne kadar uzaklaşırsa ger­çeği söyleyenlerden o kadar nef­ret eder.” George Orwell

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar