Dünya Türkiye’yi konuşuyor!..

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Geride bıraktığımız hafta içinde başta döviz olmak üzere finansal piyasalarımızda yaşanan eğilimler, etkili ve yetkili kesimlerin durumun ciddiyetini kavramak konusunda çok yetersiz kaldığını teyit ediyor. Güven bulanımı hızlanan bir şekilde derinleşiyor, artan kırılganlık endişesi yalnız ülkemizi değil diğer gelişmekte olan ekonomileri de olumsuz yönde etkiliyor. Türkiye merkezli finansal sarsıntılar küresel düzeyde alarm zillerini çaldırıyor.
Başta kırılgan beşli olmak üzere gelişmekte olan ekonomilerdeki eğilimler ile Amerikan Doları’nın diğer önemli paralarına karşı değerinde yaşanan değişim arasında anlamlı bir ilişki var. Dolar değer kaybettiğinde söz konusu ekonomilere ilişkin iyimserlik ağır basar iken, aksi durumda riskten kaçınma eğilimi geride bıraktığımız haftaya kadar artıyordu. Fakat bu durumun süratle değişmeye başladığına tanık olunması belirsizliği belirgin bir şekilde artırıyor. Doların değer kaybetmesine rağmen Türk Lirası üzerindeki baskıların artması, devamında sermaye piyasalarında satış baskısının yükselmesi ve bu olumsuzluğun diğer gelişmekte olan ekonomileri de etkilemesi eski alışkanlıkların artık işe yarayamayabileceğini düşündürdü. Artık günü kurtarmak için bile bir şeylerin mutlaka değişmesi gerekiyor!.. Durum böyle olunca ülkemize ilişkin bakış açısının hızla olumsuzlaşmasını önlemek pek mümkün olamayabilir gibi görünüyor. 

Olumsuzluk arttıkça sinirler geriliyor, yanlışlara karşı çok uzun süredir sessiz kalmayı benimseyenler bile eleştiriye başlayınca ihanetle suçlanmaktan kurtulamıyor. Başka bir deyişle küresel spotlar kendi gibi düşünmeyen herkesi ihanetle suçlamaya başlayan ülkemizdeki siyasi irade ve kendi bünyesindeki büyüme eğilimi sergileyen sıkıntılara odaklanıyor. Görünüm ile gerçekler arasındaki büyük farklılık açığa çıktıkça güven bunalımı derinleşiyor. Türkiye Cumhuriyeti belki tarihinin en ağır krizine doğru koşar adım ilerliyor… Brüksel görüşmeleri bu durumu değiştirmiyor, Davos kulisleri bu gündemle çalkalanıyor. Ülkemizin gelişen ve yükselen bir ekonomi kanaati güçleniyor ve beklentiler olumsuzlaşıyor. Bunların içeride görmezden geliniyor olması sonucu farklılaştırmıyor… 

Doların önemli paralara karşı değer kaybetmesi ve on yıl vadeli ABD Hazine faizlerinde yaşanan gerilemeye rağmen Türkiye başta olmak üzere kırılgan beşli ve diğer gelişmekte olanlarda gözlenen yıpranmanın sebebini yanlış yerlerde aramamak gerekiyor. Finansal piyasaların fiyatlayamadığı siyasi risk algılamasının büyüyor olması hesapları şaşırtıyor. Durum böyle olunca Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın da olumsuz baskıları kontrol altına alabilmesi pek mümkün olamıyor. Para Kurulu toplantısında şok faiz kararı alınmış olsa idi belki Başbakan memnun olmazdı, fakat sonuç da değişmezdi. Hacimli doğrudan döviz satış eğiliminin bile etkisiz kalması koşulların anormalleştiği ve itibar kaybının çok hızlandığını söylüyor.

Dış politikada yalnızlaşmanın, kendi gibi düşünmeyen herkesi karşısına alarak suçlamanın, kısır hesaplar uğruna yanlışlardan vazgeçmemenin bedeli çok ağır olabilecekmiş gibi görünüyor. Durum böyle iken riskten kaçınma eğiliminin durulmasını ve bir mucize gerçekleşmesini beklemenin bedeli hiçbir şeyin düzelmesine yardım edemiyor…

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar