Dünya Türkiye’den ibaret değildir
Günümüzde bir ülkenin liderlerinin beyanları anında bütün dünyaya ulaşıyor, değerlendiriliyor, yankılanıyor. Bu beyanlara bakarak ülkeler birbirlerinin niyetlerini, neler yapmak isteyip istemediklerini saptamaya, kendi politikalarını ona göre belirlemeye çalışıyorlar. Son haftada dış dünyadaki etkileri hiç düşünülmeden yapılan iki beyana şahit olduk. Her ikisi karşısında hamaset duyguları kabaran, sevinen ve gururlanan nüfus kesimleri olabilir. Muhtemelen her iki beyan da daha çok iç siyasi ihtiyaçlara cevap vermek için yapılmıştır. Ancak, söylenen sözler sadece ülke içinde kalmayıp, anında bütün dünyaya da yayıldığı için, bizleri pek de memnun etmeyecek sonuçları olabilir.
İlk beyandan başlayalım. Biliyorsunuz, uluslararası derecelendirme kuruluşu Moody’s Türkiye’nin kredi notunu düşürdü. Bunun ekonomimizi etkileyecek sonuçları olacağını, bu konularda bilgisi olan herkes ifade ediyor. Kendilerinin ulusal ekonomileri tek tek inceleme ve derecelendirme kabiliyeti olmayan birçok fon ve şirket, yatırım kararları verirken, derecelendirmede uzmanlaşmış kuruluşların raporlarına bakıyor. Bu rapor, biz istemesek de birçok kuruluş tarafından kaale alınacaktır. Bu kuruluşların değerlendirmelerinde hatalar olabilir mi? Tabii ki olur. Neticede, bir ülkeye takdir edilen kredi notu bir yorumdur, birçok unsurun değerlendirilmesinin bir sonucudur. Raporu hazırlayanlar muhtelif etkiler altında da kalabilirler. Nitekim, aynı işi yapan farklı kuruluşların bir ülke ekonomisini değerlendirmeleri her zaman aynı olmuyor. Ancak, bu kuruluşların aşağılanması, biraz para karşılığında istenilen raporu yazdıklarının iddia edilmesi inandırıcı değil; bu kuruluşlardan ziyade, o iddiaları ortaya atanlar hakkında olumsuz kanaatlerin oluşmasına yol açıyor.
İkinci beyan, Kurtuluş Savaşımızın başarıyla sonuçlanmasını tescil eden, Birinci Dünya Savaşı sonrası imzalanan ve yenik devletlere çok ağır müeyyideler yükleyen diğer anlaşmalardan ayrılan, bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti kurulmasını mümkün kılan Lozan Anlaşması’nın kötülenmesi; tatmin edici olmadığının, ülkemizi toprak kayıplarına uğrattığının ısrarla dile getirilmesidir. Kısa süre önce aksi yönde verilen beyanatlar bir yana, bu sözler sonuçları çok ağır olabilecek niteliktedir. Bir kere, Yunanistan’la aramızda kurulan ve neredeyse yüz yıldır zar zor korumaya çalıştığımız bir dengeyi benimsemediğimiz gibi, bölgesel barışı tehdit edecek bir niyetin ifadesi diye yorumlanabilir. Sonra, Lozan’ı değiştirme kapısını açmayı düşündüğümüz gibi (yanlış olduğunu ümit ettiğim) bir izlenim yaratıyor. Şu sırada bu kapıyı biz açarsak, istemediğimiz değişiklikleri içeren yeni bir bölgesel düzeni kabul etmeye mecbur edilebileceğimiz pek düşünülmüyor. Halbuki, büyüklerimizin sözlerinin aksine, şu sıralarda birçok bakımdan güçlü bir konumda bulunmuyoruz.
Başta büyüklerimiz, sözlerimizi seçerken, hepimiz dünyanın Türkiye’den ibaret olmadığını hatırlamak durumundayız. Yoksa sonunda en çok biz üzülürüz.