Dünya şirketlerini yöneten Türkler bir sinerji yaratabilir mi?
Dünya Türk Girişimciler Kurultayı…
Bu yıl ikinci kez toplanıyor…
İlk toplantı 10 ve 11 Nisan 2009'da yapıldı…
80 ülkeden 2000'den fazla Türk girişimci ve yönetici katıldı…
Bu yıl da mekan, İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı…
18-19 Kasım'da gerçekleştirilecek kurultayı, Dünya Türk İş Konseyi düzenliyor…
Kısa adıyla DTİK…
DTİK, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) bünyesinde faaliyet gösteriyor…
Kurultay'ın ev sahipliğini DEİK yapacak…
Zafer Çağlayan'ın bakanlık görevini yürüttüğü Ekonomi Bakanlığı ile birlikte…
DEİK, 1988 yılında kuruldu…
Turgut Özal dönemini adeta karakterize eden dışa açılma hamlesinin bir aşaması olarak…
Kurucuların tamamına yakını iş dünyası örgütleri…
Üyeleri arasında tek tek girişimciler de var…
İcra Kurulu Başkanı ise Rona Yırcalı…
Rona Bey ile bir yemekte sohbet ediyoruz…
Birden fazla şapkası var…
DEİK İcra Kurulu Başkanlığı'nı saydık…
Balıkesir'in Sanayi Odası Başkanı…
Ve çok önemli bir şapka daha taşıyor:
Dünya Odalar Federasyonu (WCF) Başkanı…
Rona Yırcalı ile sohbetimizin konusu küresel gelişmeler…
Ve Türkiye'nin bu gelişmeler içinde nasıl pozisyon alması gerektiği…
Söz dönüp dolaşıp dünyadaki Türk girişimcilere geliyor…
Yırcalı, hem kendisinin hem de TOBB ve DEİK Başkanı Hisarcıklıoğlu'nun bu konuyu çok önemsediklerini belirtiyor…
Özellikle de Dünya Türk İş Konseyi'nin çalışmalarını…
DTİK'in hedefi belli:
Dünyanın dört bir yanındaki Türk girişimcileri ve yöneticilerin bir araya getirerek bir sinerji oluşturmak…
Rifat Hisarcıklıoğlu bunu bir çağrıya dönüştürmüş…
"Türkiye'nin bölgesel bir güçten yarı-küresel bir güce evrilmesinde Türk özel sektörü olarak görevimiz neyse yerine getirdik" diyor, "Türkiye küresel bir güç olma hikayesi yazacaksa, bizim teşebbüsümüz, cesaretimiz, tecrübemiz, bilgimiz bu hikayenin mürekkebi olacaktır…
Gelin çıtayı birlikte yükseltelim…"
2008'de kurulan DTİK'in Yüksek İstişare Konseyi Başkanlığı'nı Muhtar Kent yapıyor…
Kent, biliyorsunuz Coca Cola'nın Başkanı…
Milyarla ifade edilen müşteriye, 100 milyar dolara dayanan ciroya sahip dünyanın en büyük şirketlerinden, aynı zamanda en bilinen markalarından birini yönetiyor…
Muhtar Kent, son siyasi ve ekonomik gelişmeleri Türk iş dünyası açısından değerlendirirken, "Artık ülkelerin ve şirketlerin yönetiminde çok tutarlı ve isabetli stratejilerin son derece dinamik bir perspektifle uygulanabilmesini gerektiriyor…" saptamasını yapıyor…
Hangi stratejiler diye sorarsanız, yanıt hazır:
"Örneğin, jeopolitik stratejiler…
Demirperde'nin yıkılması sonucunda jeopolitik konumların hiçbir önemi kalmadığı iddia edildi. Oysa son yıllarda yaşanan uluslararası çekişmelerin odağında yöne jeopolitik stratejiler yer alıyor…
Çok uzağa gitmeyin…
Hemen yanı başımızda, Ortadoğu'da yaşananların jeopolitik hesaplarla ilgisiz olduğu düşünülebilir mi?"
DTİK'in misyonu açık ve net…
Yurtdışında dağınık örgütlenmiş Türk girişimcilerini bir araya getirmek…
Türkiye lobiciliğinin yurt dışında etkin olması için çaba göstermek…
Dünyadaki Türk profesyonellerin gücünden ve birikimlerinden faydalanmak…
Peki ama nasıl?
Aslında bir süredir ödevler belli…
Şimdi bu ödevleri çalışmak, kısa sürede hazırlamak gerekiyor artık…
Bunlardan biri dünya ile ticareti daha da artırmak…
Haklı olarak denilebilir ki, dünyadaki mevcut konjonktür riskler barındırıyor…
O zaman?..
O zaman ne yapıp edip, farklı pazarlara ulaşacağız…
Yani, "geleneksel pazarlarımız" arasına yeni yeni ülkeler katacağız…
Özellikle de yeni dönemde büyüyecek ekonomileri…
Moda deyimiyle, "yıldızı parlayacak pazarları"…
Yukarıda tablosunu görüyorsunuz:
Şimdilik, 'yıldızı parlayacak pazarlar'da Türkiye'nin esamisi okunmuyor…
Alın Çin'i ve Hindistan'ı…
Çin'in ithalatı içindeki payımız binde 16, Hindistan'ın ithalatındaki payımız ise binde 19…
Hisarcıklıoğlu, geçenlerde özel bir konuşmada Meksika örneğini vermişti…
Daha da çarpıcı:
100 milyonu aşan nüfusu ile gözlerin çevrildiği, hızla gelişmesi beklenen gözde bir pazar Meksika…
2010 yılında 310 milyar dolarlık ithalat yaptı…
Türkiye'den ithalatı sadece 146 milyon dolar…
Payımız yüzde ile değil, binde ile de değil, on binde 5…
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı'nın (TEPAV) hazırladığı çalışmalar da aynı gerçeğe işaret ediyor…
TEPEV Direktörü Güven Sak geçenlerde anlattı:
"Büyük resim Türkiye açısından önemli fırsatlar içeriyor…
Karamsar olmaya gerek yok…
Avrupa, Avrasya, Ortadoğu ve Orta Asya bölgesinin en hızlı büyüyen, en dinamik ülkesiyiz…
Bu süreçte ihracat pazarlarımızı çeşitlendirelim…
Avrupa'daki kriz derinleşirse ihracatı olumsuz etkileyebilir…
Arap Baharı da çeşitli sıkıntılar getirebilir…
Ama yarattığı yatırım ve turizm fırsatlarını değerlendirmemiz gerekiyor…
Ve olmadığımız pazarlara gidelim…
En büyük 50 ihracat pazarının 26'sında neredeyse yokuz…
Bu tabloyu en kısa sürede değiştirelim…"
Şimdi soru şu:
Yönelmemiz gereken yön belli olmasına belli de…
Bunu hızlandırmak için neler yapılabilir?
Örneğin, Hisarcıklıoğlu'nun bahsettiği Meksika'da yaşayan 400 Türk'ün buna ne katkısı olabilir?
Birinci yol ticareti artırmaksa…
İkinci yol yatırımı artırmak…
Doğrudan yatırımı…
Bir ülkenin dışarıda yaşayan vatandaşlarının yatırımları o ülkenin kalkınmasında önemli bir rol oynayabiliyor…
Bunun pek çok örneği var…
En dikkat çekicisi biraz önce konu ettiğimiz Çin'e yapılan yatırımlar…
Çin, 1978'den bu yana ekonomisini yabancı yatırıma açtı…
Ve bu süreçte yurtdışından çektiği trilyonlarca dolarlık doğrudan yatırımın önemli bir kısmını yine Çinliler tarafından yapılıyor…
Bir, Tayvan, Singapur gibi "Greater China" olarak adlandırılan bölgeden…
İki, denizaşırı ülkelerde yaşayan Çinlilerden…
Amerika gibi…
Büyük olasılıkla Çince bile bilmeyen Çinlilerden…
İlan edilen rakamlar az buz değil…
Çin'e yapılan doğrudan yabancı yatırım bu yılın ilk yarısında 60.9 milyar dolar oldu…
Geçen yıla göre yüzde 18.4 arttı…
Çin Ticaret Bakanlığı Sözcüsü Yao Cien açıkladı:
Sadece geçtiğimiz haziran ayında Çin'e gelen doğrudan yabancı yatırım miktarı 12.8 milyar dolar…
Dile kolay…
Bu miktar, Türkiye'nin bu yıl beklediği toplam yabancı sermayeye eşit…
Hatırlayacaksınız, YASED'in geçen haftaki toplantısında bu yıl Türkiye'nin 12 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye yatırımı çekmesinin beklendiği açıklanmıştı…
Çin'in doğrudan yabancı yatırımları çekme başarısının ardında pek çok neden var…
Dev bir pazara sahip olmak, yalnız tüm ülkede geçerli olan değil, bölgesel düzeyde de sağlanan teşvik ve vergi kolaylıkları gibi güçlü nedenler…
Ama Çin'in yatırım çekme başarısını araştıranların fikir birliği ettiği tek bir şey var:
Denizaşırı Çinlilerin anavatanlarına yaptıkları yatırımların etkisi…
Ne diyordu Muhtar Kent?
Dünya yeniden kuruluyor!
Krizler mi?
Evet, yaşandı…
Yenileri de yaşanacak…
Dalgalanmalar, git-gel'ler, zikzak'lar, kapitalizm oldukça hep yaşanacak…
Ama öte yandan, dünya ekonomisi 2020 yılına kadar 20 trilyon dolar daha büyüyecek…
Bu da Kuzey Amerika ve Japonya'nın toplamından daha büyük bir yeni pazar demek…
2020 yılına kadar başka önemli gelişmeler de yaşanacak…
700 milyon kişi daha orta sınıf denilen soysa ekonomik gruba katılacak…
Bu da tüm Avrupa'dan daha fazla bir nüfus anlamına geliyor…
Ve bu yeni tüketici gücünün büyük kısmı da gelişmekte ülkelerde olacağını unutmamak lazım…
Aklı erenler, önümüzdeki 10 yılda dünyada önemli değişimler bekliyor…
Diyorlar ki, bu 10 yıl bir geçiş dönemi…
Bu süreçte, 'yeni normal' gerçekleşecek…
Esasen süreç çoktan başladı bile…
Ekonomik güç dengeleri yeniden şekilleniyor…
Tüm projeksiyonlar gösteriyor ki, ABD'nin dünya ekonomisindeki payı 2020'de yüzde 15'e gerileyecek…
ABD dünya liderliğini kaybedecek…
Ve Çin ekonomik büyüklükte ABD'yi geçecek…
Ancak hiç bir şey ak ve kara değil…
Çin'in geçeceği ABD, dünyada yine önemli rol oynamaya devam edecek…
Avrupa da öyle…
Kuzey Amerika, Pasifik ve her şeye rağmen Avrupa gelecek 10 yılda dünya ekonomisinin üç kutbunu oluşturacak…
Bu süreçte, Türkiye'nin de ekonomik ilişkilerinde her zamankinden daha aktif ve girişken olması gerekiyor…
Hem içeride, hem dışarıda…
Bütün hesaplarını 3 kutuplu dünyaya göre yapmalı…
Bugün, Dünya Türk Girişimciler Kurultayı ile ilgili bir basın toplantısı var…
Neler anlatılacak bilmiyorum…
Ancak şurasını biliyorum ki,
Türkiye'nin dünyadaki yeni dengeler içinde daha sağlıklı şekilde konumlanmasını sağlayacak her türlü katkıya ihtiyaç var…
Yurtdışındaki Türk girişimcilere, profesyonel yöneticilere, uluslararası şirketlerin en tepesinde yer alan karar vericilere ve tabii ihracatçılarımıza…
Eğer dünyada yeni bir 'Türkiye mucizesi' konuşulacaksa…
Bir bütün olarak Türk iş aleminin 'uçbeylerine' çok iş düşüyor…
En büyük 50 ihracat pazarının 26'sında yokuz (Milyon $)
Ülke Ülkenin 2010 yılı ithalatı Türkiye'nin 2010 yılı ihracatı Türkiye'nin payı (%)
Çin 1.396.003 2,269 0,16
Japonya 694.052 272 0,04
Güney Kore 425.212 304 0,07
Hindistan 326.647 606 0,19
Avustralya 201.643 336 0,17
Malezya 164.733 225 0,14
ABD 1.968.071 3.763 0,19
Kanada 391.924 480 0,12
Meksika 310.618 146 0,05
Brezilya 191.492 615 0,32
Şili 58.956 81 0,14
Arjantin 56.503 179 0,32
AB'ye en fazla ihracat yapılan sektörler
Sektör İhracat (Milyar $) AB'nin payı (%)
Hazır giyim 10.4 82
Otomotiv 10.1 75
Tekstil iplikleri 4.3 48
Elektrikli makineler 3.8 52
Sebze-meyve 3.2 52
Metal ürünler 1.8 40
Telekomünikasyon 1.7 88
Demir-çelik 1.7 16
Demir dışı metaller 1.3 61
Güç üreten makineler 1.3 61
MENA'ya en fazla ihracat yapılan sektörler
Sektör İhracat (Milyar $) MENA'nın payı (%)
Demir çelik 6.2 60
Elektrikli makineler 1.9 25
Petrol ürünleri 1.8 45
Tekstil iplikleri 1.7 18
Otomotiv 1.4 11
Mineral ürünler 1.4 38
Metal ürünler 1.3 30
B.Y.S. imalat 1.3 37
Tahıl gevreği 1.0 57
Sebze-meyve 0.8 14
İhracatta 45 ülke arasında 31. sıradayız İhracatta en iyi performans gösteren ülkeler (2008 Ç2'ye göre 2011 Ç2'de ihracat düzeyi)
1 - Avustralya 141
2 - Hindistan 140
3 - Endonezya 138
4 - Peru 138
5 - Çin 131
6 - Arjantin 131
7 - Brezilya 129
8 - Kore 125
...
29 - Japonya 96.3
30 - Portekiz 96.1
31 - Türkiye 96.0
32 - Almanya 95.2
Türkiye'nin dünya ticaretinden aldığı pay (%)
2009 2010
İhracat 0.82 0.76
İthalat 1.11 1.21