Dünya sebze-meyve piyasası ve biz
Dünya sebze-meyve pazarına ürün sürme adına iklim-toprak ve girişimci açısından önemli imkanlarımız olmasına karşın, ihracatımızla ancak dünya pazarında yüzde 1-1.5 Pazar payı olan “Geriden gelen ülkeler” arasında yer alabiliyoruz.
Dünya sebze-meyve üretimi 1.3 milyar ton,Türkiye’nin sebze-meyve üretimi ise 40 milyon ton . Ancak, 5 temel üründe ihracatımız üretimimizin yüzde 5’i seviyesinde kalıyor. Bu da ülkemizin Dünyada Ticarete konu olan yaklaşık 160 milyar dolarlık sebze-meyve ticaretinde 1 milyar dolarlık ihracatıyla 160’ta birlik bir paya sahip olabiliyor.
Dünyada son 4 yıldır sebze-meyva ticaretinde üç grup yer alıyor. Bu üretimden çok Pazar paylarına dayanan bir gruplandırma.
“Pazarı ben belirlerim” diyen 6 gelişmiş ülke İtalya, İspanya, Avusturya, Amerika, Meksika ve Holllanda’nın dünyadaki Pazar payları yüzde 7 ile 13 arasında değişiyor.
“Yerleri belirlenmiş pek değişmeyen” 9 ülke Yeni Zelanda, Macaristan, Şili Fransa, Belçika, Costa Rica, Ekvator ve Arjantin’in yer aldığı imkinci grubun yer aldığı ülkelerin Pazar payları ise yıllara göre değişse de yüzde 3.5 seviyesinde.
Bizim de içinde bulunduğumuz “Arkadan gelen ülkeler” olarak isimlendirilen Güney Afrika, Fas, Kenya, Mısır ve Türkiye’nin yer aldığı ülkelerin Pazar payları ise yüzde 1-1.5 seviyesinde kalıyor.
Peki dünya pazarında hangi gelişmeler, belirleyiciler söz konusu?
-Taze-meyve üretim sektöründe ürün tüketim trendleri değişmiyor. Ancak, üretimde yenilikler katma değeri artırıyor.Örneğin standart domates fiyatını korurken, chery, kokteyl ve romato tipleri pazarda daha yüksek fiyat buluyor.
-Türketici için işlevsellik önem kazandığı için ambalajlama ve paketlemenin önemi artıyor. Ambalajın önemi seçimde yüzde 50’ye ulaşıyor. Paketlemenin önde gelen yaratıcı ülkesi İtalya olarak öne çıkıyor.
-Lojistiğin de önemi büyük. Bu alanda bizim eksikliğimiz olan deniz taşımacılığı ve Akdeniz limanları öne çıkıyor.
-AB’nin desteklediği “Günde 5 kez meyve sebze yiyelim” daha sağlıklı yaşam kampanyası alım cazibesi, fiyat imkanı avantajını getiriyor.
-Rekabet artarken ürün olgunlaşıp pazara çıktığında yerini bulmak durumunda. Üretimin ancak, Pazar esaslı olması gerekiyor. Pazarda talep değişimini gözetmeyen hiçbir ürünün pazarda mutlak anlamda yer bulması sözkonusu olmuyor.
-Ürün yelpazesini pazarlamacılar genişletiyor. Onların kabul etmediği ürün pazarda yer bulamıyor.
-Markalaşma çok önemli ve tekelleşmeyi ortaya çıkarıyor. Örneğin, Chiquita muz New-York borsasına kayıtlı bir marka ürün olarak, 4 ülkede 150 bin dekarlık alanda üretilip 60 ülke pazarında satılıyor.
-Kalite ve standart önem kazandığı için, Eurepgap ve Woldgap belgelerine sahip olmak, pazarda avantaj sağlıyor.
-Ülkemiz, konunun uzmanlarına göre, iklim-toprak- girişimci üçlüsünün buluşmuş olması nedeniyle, “Şanslı” bir ülke olmasına, 8 üründe dünyada ilk 10’da bulunmasına karşın, pazardaki payı, üretim kalitesi nedeniyle, bu “şansına uygun değil”. Onun için dünyadaki trendlere bağlı yapmamız gerekenler var...