Dünya piyasalarının uzun vadeli görünümü üzerine...
Alper KOÇ /Yatırım Finansman Menkul Değerler
2007 sonlarından itibaren dünya piyasalarının içinde bulunduğunu düşündüğümüz uzun vadeli düşüş trendi içerisinde, Mart 2009'da başlayıp hâlâ devam eden orta vadeli yukarı yönlü düzeltme süreci için son haftalarda yapılan yorumlara baktığımızda, genelde ABD başta olmak üzere bir takım gelişmiş piyasalarda bundan bir kaç ay önce son derece kötümser olan bakış açılarının son tepki hareketlerinden sonra değiştiğini, artık diplerin görüldüğünü, bundan sonra eski diplerin tekrar görülmeyeceğini ve 2010 senesinden itibaren küçük çaplı da olsa büyümelerin başlayacağını, finans piyasalarında da bu beklentilerin 2009 senesi içerisinde, dalgalanmalarla birlikte satın alınacağı görüşlerinin hakim olduğunu görmekteyiz.
Oysa ki, bugünlerde bilhassa ABD ve Avrupa'nın merkez ülkelerindeki piyasaların uzun vadeli resmine, makro ekonomik temelli açıklamalardan ziyade teknik analiz yaklaşımıyla ve dünyanın genelinde mevcut "duygusal trendin yönü" açısından baktığımızda ise, görünümün her ne kadar kısa-orta vadeli iyileşme içerisinde olduğu gözükse de, uzun vadede yükseliş trendinden çok düşüş trendinin ilerleyerek devamını işaret ettiğini görmekteyiz. "Dünyada Duygusal Trendin Yönü" konusu bir sonraki sonraki yazımızın konusu olacak. Konumuzla alakası olduğunu düşündüğüm için geçmişte okuduğum bir hikayeyi bugünkü konumuzla ilişkilendirmek istiyorum;
Afrika'nın ormanlarıyla ve doğal ortamıyla ünlü bir ülkesinde yıllardır avcılıkla uğraşan bir köylü, sahip olduğu tecrübesiyle çevresinde ün salmış. Bir gün civar köyden bir genç ustanın yanına gelmiş,"Usta ben gelecekte çok iyi bir avcı olmak istiyorum ama bunun çok uzun yıllar eğitim ve tecrübe gerektiren bir iş olduğunu da biliyorum, senin ününü de çok duydum, o yüzden bu işi senden öğrenmek istiyorum, beni usta bir avcı olarak yetiştirir misin?" diye sormuş. Gencin samimi yaklaşımı ustanın hoşuna gitmiş ve "Yarın sabah güneş ağarmadan şu uzakta gördüğün dağın eteğindeki ağaçların orada buluşalım" demiş. Genç adam bu duruma çok sevinip o gece heyecandan uyku dahi uyuyamamış ve ertesi sabah güneşin ağarmasını beklemeden ustanın dediği yere gitmiş ve ustasıyla buluşmuş. O gün güneşin batmasına yakın bir vakte kadar çayırlarda, ovalarda dolaşmışlar durmuşlar. Sonunda küçük bir göl kenarında bir ceylan sürüsü görmüşler. Sürünün biraz uzağındaki ağaçlıkların olduğu yere gitmişler ve usta çırağına, "Bugün sana ilk dersini öğreteceğim, şimdi sessizce beni izle" demiş. Çırak heyecanla ustayı izlemeye koyulmuş. Usta ceylan sürüsüne doğru tüfeği doğrultup nişan almış ve beklemeye koyulmuş. Çırak beklemiş beklemiş, ustada hareket yok, aradan 10-15 dakika geçmiş, usta kıpırdamadan beklerken bir anda tüfeği gürültüyle ateşlemiş, o anda ceylan sürüsü son hızla bir yöne doğru kaçmaya başlamış. Çırak bakmış, içlerinden herhangi birinin yere düşmediğini görmüş ve ustasına dönüp muzipçe "Usta ben yere düşen bir ceylan göremedim, galiba olmadı" demiş. Usta soğukkanlılığını bozmadan çırağına dönüp gülümsemiş, "O ceylan sürüsünün en arkasında koşanı görüyor musun, sürüyle arasındaki mesafe açılmaya başladı. O aslında artık ölü bir ceylan, çünkü onu boynundan vurdum ama öldüğünün farkında değil, birazdan iyice yavaşlayacak ve yere düşecek" demiş. Hakikaten de birazdan ceylanın hızı iyice yavaşlamış ve sonrasında yavaşça yere düşüp oracıkta son nefesini vermiş.
Kıssadan hisse: Dünün hayali olarak algılatılan, bugünün gerçeğine dönüşebildiği gibi, bugünün gerçeği olarak algılatılan da yarının hayaline dönüşebilir..!