Dünya piyasalarında finansal tsunami sürüyor
Global piyasalar kredi krizinde bir yılı geride bırakırken, ekonomik görünüm belirsizliğini ve kırılganlığını sürdürüyor. Finansal kurumların zararları artmaya devam ederken, kredi piyasalarında ise güven tam olarak tesis edilmiş değil.
Geçtiğimiz hafta finansal kurumlara bağlı çalkantılar devam etti. Lehman Brothers'ın iflasından sonra ABD'nin en büyük sigorta kurumu AIG'in nakit sıkışıklığı içinde olduğu açıklamasının hemen akabinde kurtarılması, her şeye rağmen, bazı finansal kurumların "iflas etmek için çok büyük" olduğu görüşünü teyit etti. Buna ilaveten Barclays Bank'in Lehman'ın Kuzey Amerika yatırım bankacılığı ve sermaye piyasası işlerini 1.75 milyar $'a satın alacağı belirtiliyor. Ayrıca Lloyds İngiltere'nin en büyük konut kredisi sağlayıcısı HBOS'u 12.2 milyar pounda satın aldı. Bunun dışında Morgan Stanley'in Wachovia ile birleşme görüşmeleri yaptığı ayrıca Washington Mutual'ın da satışının gündemde olduğu belirtilmekte. Dolayısıyla halihazırda piyasada ucuza alınabilecek firmalar olduğu ve bir alıcı pazarı oluştuğu değerlendirilmektedir.
FED, Amerikan Hazinesi'nin de desteği ile AIG'ye 85 milyar $'a kadar kredi sağlayacağını buna karşılık %79,9 hisse ile şirketin kontrolünü devralacağını açıkladı. AIG'nin elindeki varlıkları düzenli bir şekilde elden çıkartarak almış olduğu krediyi 2 yıl içinde geri ödemesi bekleniyor. Bu kurtarma operasyonu doğrudan "millileştirme" olarak görülüp önceki haftalarda gerçekleştirilen Fannie Mae ve Freddie Mac'in operasyonundan farklı değerlendirilmektedir. ABD hükümeti toplam 5,3 trilyon $ ile ABD konut kredilerinin yarısını sağlayan veya garantileyen ve bunları finanse etmek için menkul değer ihraç eden kamu destekli Fannie Mae ve Freddie Mac kuruluşlarını geçiçi olarak "koruması altına almış" idi.
Beklentiler ABD'de finansal sektördeki kayıpların ve iflasların süreceği yönünde; özellikle finans devi AIG'in kurtarılma ihtiyacı içine girdiği göz önüne alındığında piyasadaki daha küçük ve zayıf oyuncuların finansal durumları konusunda endişeler sürmektedir. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde finansal sistemde konsolidasyon gündemde olmayı sürdürecektir. Keza aynı şekilde, HBOS gibi büyük bir finansal kurumun zorluk içine girmesi de İngiltere finansal piyasanın genel görünümü hakkında olumlu bir mesaj vermemektedir. Ayrıca ABD'de kredi sıkışıklığı devam etmekte olup konut piyasasında bir düzelme işareti henüz görünmemektedir. Ekonomik temellere ilişkin görünüm de hâlâ zayıf olup işsizlik %6.1 ile son beş yılın en yüksek seviyesindedir. Mevcut konut fiyatlarında yıllık düşüş %17 olup, halihazırda 11 ayda satılabilecek konut miktarına eşit miktarda stok mevcut. Sadece bu görünüm dahi kredi krizinin sonunun henüz yaklaşmadığını göstermekte. Düşen varlık fiyatları ile birlikte kredi sıkışıklığı ekonomik büyümede aşağı yönlü risklere işaret etmekte. Konut fiyatları istikrara kavuşmadan düzelmenin zaman alacağı değerlendiriliyor.
Geçtiğimiz hafta, gerek bankalar gerekse hükümet yetkilileri tüm çabalarını finansal piyasalardaki düşüşü sınırlamaya yoğunlaştırdılar. Öncelikle FED, finansal sisteme borç verirken talep ettiği teminatların kapsamını önemli ölçüde genişletti. İkinci olarak dünyadaki başlıca merkez bankaları para piyasalarını stabilize etmek için önemli miktarlarda likidite enjeksiyonu yaptılar.
Bankalararası para piyasalarında likidite sıkışıklığı hafta başında çok yüksek seviyelere çıktı; ABD Doları gecelik borçlanma faizleri salı günü %6.44 ile önceki günlere göre 3 kat artarken, söz konusu seviye Ocak 2001'den beri görülen en yüksek seviye oldu. Azalan risk iştahı ile hisse senedi piyasalarına satış gelirken, aynı vadede risksiz Hazine bonosunun getirileri %1.5'den %0,05'e kadar geriledi.
Finansal çalkantıların yoğunlaştığı pazartesi ve salı günleri FED 120 milyar $, Avrupa Merkez Bankası 100 milyar Euro, İngiltere Merkez Bankası 25 milyar pound ve Japonya Merkez Bankası 14 milyar $ tutarında likidite enjeksiyonu gerçekleştirdiler. Perşembe günü kredi piyasalarındaki likidite sıkışıklığını önlemek için FED, diğer başlıca merkez bankaları ile gerçekleştirdiği takas limitini geçiçi olarak 67 milyar $'dan 247 milyar $'a yükseltti. Bu şekilde, FED dünyanın başlıca merkez bankalarına, bu ülkelerin kendi ticari bankalarından gelen dolar taleplerini karşılayabilmeleri için, ihtiyacı olan dolar likiditeyi, diğer para birimleri karşılığında sağlayacak. Yeni limitin Ocak 2009'a kadar sürmesi planlanıyor.
Bu haberin ardından, hükümetin daha kapsamlı ve kalıcı bir kurtarma planı üzerinde çalıştığı belirtildi. Potansiyel planın, problemli, likit varlıkların finansal kurumların bilançolarından çıkartılmasına yönelik olduğu değerlendiriliyor. Haberle birlikte son bir hafta önemli dalgalanmalar yaşayan hisse senedi piyasaları da başta ABD olmak üzere olumlu etkilendi.
Geçtiğimiz hafta en büyük bankalar da güçlerini birleştirdiler; 10 banka birbirlerine likidite sağlamak amacıyla 70 milyar $ tutarında fon oluşturdular. Söz konusu 10 bankanın 9'a düşeceği; Bank of America'nın Merrill Lynch'i satın alacağı belirtiliyor. Lehman'ın iflas sürecinde hükümetin kurtarmaya yanaşmaması, özel sektörü en azından kendi aralarında işbirliği yapmaya zorladığı öne sürülen görüşler arasında.
Bu süreçte piyasalar finansal sistemi desteklemek için FED'den faiz indirimine gitmesini bekliyorlardı. Ancak FED faizleri %2'de sabit tutarken finansal piyasalardaki problemlerin derinleştiğini teyit etti ve ekonomik görünümün zayıfladığının altını çizdi. FED'in faiz oranlarında bir düşüşü tercih etmemesi bankanın finansal piyasalarda bundan böyle yaşanacak fonlama sorunlarını likidite programlarının kapsamını genişleterek çözmeye kararlı olduğu şeklinde algılandı. Sorun "kredinin fiyatından" ziyade "krediye erişebilme" olarak değerlendirilmektedir.
Sonuç olarak finansal piyasalarda alınan tedbirlere rağmen sıkıntılar sürmekte. Yetkililerin girişimleri ile en kötü senaryo olarak belirtilen finansal sistemde bir çöküş olasılığı bertaraf edilmekle birlikte, bozulan ekonomik görünüm ile birlikte uzun sürebilecek bir kredi krizi de oldukça olumsuz bir görünüm çizmektedir.
Son olarak, süregelen olumsuzluklar arasında, olumlu olarak değerlendirebileceğimiz tek konu son dönemde petrol fiyatlarında kaydedilen gerilemedir. Petrol fiyatları 15 Temmuz'da zirveye çıktğı 147 $ seviyesinden yaklaşık %33 düşerek 98$ seviyesine geldi. OPEC'in üretimini kısması, stoklardaki son haftalardaki azalamalar ve fırtına mevsimine rağmen talepteki azalışla sonucunda petroldeki geri çekilme piyasalardaki "ayı piyasası" görüşünü teyit etmekte.
Ancak diğer taraftan emtia fiyatlarındaki düşüş sonucunda enflasyon görünümünün iyileşmesi ve gerek tüketici gerekse firma üzerindeki maliyetlerin azalması önümüzdeki dönemde merkez bankalarına reel ekonomiyi desteklemek için daha fazla manevra alanı imkanı sağlayacaktır.