Dünya Kupasında ilk maçların ardından

Cem TOP
Cem TOP SPOR ANALİZ cem.top@dunya.com

11 Haziran'da start alan Dünya Kupası olanca hızıyla devam ediyor. Gruplarda ilk maçların tamamlanmasından sonra sanıyorum tüm kamuoyu, oynanan futbol ile ilgili iyi-kötü bir fikre sahip oldu. Açık olmak gerekirse, vuvuzelanın kulak tırmalayan gürültüsü kimi maçlarda şahit olduğumuz "önce defans" anlayışıyla birleştiğinde kupa eziyete de dönüşebiliyor. Ateşli bir futbolseverin istisnasız tüm maçları izleyeceğini varsayarsak 64 doz vuvuzelaya maruz kalması olası. 64 maç deyip geçmeyin, birer buçuk saatten hesaplarsanız 96 saat ettiğini ve bunun da aralıksız 4 gün maç seyretmek gibi bir anlama geldiğini görürsünüz. Bu kadar vuvuzela dinlemek futbolsevere reva mı diye FIFA'ya sormak lazım? Sayelerinde "Tezahürat" nedir onu bile unuttuk.

Temel konumuz olan futbola dönecek olursak, bu dünya kupasının akıllara kazıyacağını düşündüğüm önemli konulardan biri fizik güç ve mücadelenin artık yeteneğin önüne geçtiği gerçeği. Eğer bu iki vasfı (yetenek - fizik güç) bir potada eritebilen takımlardan biriyseniz otomatikman kupanın en büyük favorilerinden birisiniz demektir. Şu ana kadar Almanya dışında bu özelliklere sahip bir takım izlemediğimizi söylememiz sanıyorum ne denli "vasati" bir turnuvaya şahitlik ettiğimizi açıklayacaktır. Grupları ve takımları ayrı ayrı değerlendirerek analizimize devam edelim:

A Grubu

Ev sahibi Güney Afrika, Carlos Alberto Parreira'nın mazide kalan oyun anlayışını başarıyla sahaya yansıtsa da ilerleme şansı verdiğim ülkelerden değil. Bir takımın hücum açılımı sadece beklerini ileri sürmekten ibaret olunca "hayal kırıklığı" da kaçınılmaz oluyor. Uruguay yetenekli ayaklara sahip olduğunu ispatlarcasına Forlan, L.Suarez gibi futbolcularını parlattı. Dengeli görüntüsüyle Meksika, turnuvanın çekinilmesi gereken ekiplerinden biri. Kaptan Torrado da tam bir lider. Fransa'da tüm eleştiri okları teknik direktör Domenech'in üzerinde. Bu kadar yetenekli bir kadroya böylesi kötü bir futbol oynatmayı becerilmek de önemli bir iş(!).

B Grubu

Bu grupta Güney Kore şimdiden takdirleri üzerinde toplamış gibi. Büyük yıldızlara sahip olmasalar da oynadıkları akıllı futbol ve takımdaşlık duygusu en büyük silahları. Arjantin için Maradona üzerinden iki farklı görüş öne sürülüyor. Bu görüşlerden bir tanesi Maradona'yı handikap olarak görürken, diğeri Maradona'ya rağmen kadronun yukarılara doğru tırmanacağını iddia ediyor. Tangocuların potansiyeli yadsınamaz. Nijerya atletik takımını bitirici forvetlerle taçlandıramamış ekiplerden. Fizik bakımdan dünyanın her takımına kafa tutabilirler ama ya gol? Yunanistan içinse değişim vakti gelmiş görünüyor. Bu değişimin de teknik kadroda yaşanması gerektiği muhakkak.

C Grubu

Bu grubun sürpriz takımı Amerika Birleşik Devletleri. Açıkçası inatçı ve yıldırıcı bir futbol oynuyorlar. Altidore ve Onyewu çok önemli silahlar. İngiltere yaşadığı kaleci faciasının ardından toparlanacaktır. Adet olduğu üzere herhangi bir takımı grogi vaziyette yakalayacak olurlarsa "acımasız" bir galibiyet alabilirler. Slovenya'nın tüm çabası grubun sürpriz takımı olmak. Valter Birsa, Slovenya'nın oyun planında çok kilit bir konumda. Robert Koren de son derece formda. Cezayir, kupanın yetenekli ama fizik açıdan yetersiz takımlarından. Beklenmedik sonuçlara imza atabilmeleri için kondisyon probleminin önüne geçmeleri gerekiyor.

D Grubu

Almanya hakkında fazla ahkam kesmek gereksiz. "Makine düzeni" dediğimiz sisteme yaratıcı dokunuşlar yaparak çok önemli bir takım meydana getirmişler. Bu takım turnuvanın önemli favorisi. Gana, her maça fizik avantajla çıkıyor ama rakip kalede bir türlü ataklarını olgunlaştıramıyor. Bitirici oyuncu eksiği dikkat çekiyor. Sırbistan için beslenen umutlar ilk maçtan sonra yerini hayal kırıklığına bıraktı ancak potansiyeli yüksek oyuncularıyla her an patlama yapabilirler. Avustralya'nın talihsizliği, ilk maçını Almanya ile oynaması oldu. Gruptan çıkmaları düşük ihtimal olsa da gol ve puan sevinci yaşamadan evlerine dönmeyeceklerdir.

E Grubu

Hollanda'nın başını çektiği bu grupta pozitif futbol oynayan ülkeler toplanmış gibi. Van Marwijk'in öğrencileri ilk maçlarında Danimarka engelini kayıpsız geçtiler. Arjen Robben de takıma katıldığında önleri daha açık olacak. Sürpriz bir sonuca imza atan Japonya, tıpkı Güney Kore gibi canını dişine takarak oynuyor. Hiçbir takıma kolay teslim olmazlar. Bekleneni veremeyen Kamerun'da takım içi problemler ve organizasyon sıkıntısı göze çarptı. Futbolları umut verici değil. Danimarka, güçlü rakibine yenilmiş olabilir ancak grubun diğer takımlarını yenecek güçte oldukları unutulmamalı. Christian Eriksen daha fazla şans bulmalı.

F Grubu

İtalya'nın defansif sıkıntılar yaşayacağı pek çok otorite tarafından turnuva öncesinde dillendirilen bir konuydu. Açıkçası bu handikapları çokça baş ağrıtabilir. Paraguay, hazırlık maçlarında çizdiği olumlu grafiği İtalya önünde de devam ettirdi. Kupanın sürpriz ekiplerinden olabilirler. Yeni Zelanda, futbola yabancı olmadığını kanıtlamak istercesine arzulu. Bu istek onları ne kadar ileri götürecek hep birlikte göreceğiz. Slovakya'nın futbolseverlere "Joga Bonito" izleteceğine dair ümitlerimiz azalmakla birlikte devam ediyor. Weiss, Sestak, Vittek, Hamsik ve Stoch'a bir şans daha vermekte fayda var.

G Grubu

Brezilya gruba ilk maçtan ağırlığını koymak istedi ama ummadığı kadar organize bir Kuzey Kore savunması ile karşılaştı. Samba rüzgarı Portekiz ve Fildişi gibi daha sert rakiplere karşı da esemeyebilir. Portekiz'in eski ritmini kaybederek turnuvaya geldiğini iddia edenler yavaş yavaş haklı çıkıyorlar. Liedson ve Deco'nun sorumluluk alarak oynamaları Ronaldo'nun yükünü hafifletebilir. Fildişi Sahili Drogba'nın dönüşüyle artık daha tehlikeli bir takım. Özellikle Brezilya ile oynayacakları maçı futbolseverler kaçırmasınlar. Kuzey Kore takımı haddini bilerek oynuyor. Brezilya maçında daha çok savunmada kaldılar ve diğer maçlarda da bu görüntüleri muhtemelen değişmeyecektir.

H Grubu

Grubun ve Dünya Kupasının en büyük sürprizlerinden birini İspanya'yı mağlup eden İsviçre yaptı. Bu karşılaşmada Eren Derdiyok performansıyla dikkat çekti. Bu defansif kurguyla turnuvada ilerlemeleri mümkün. Büyük favori İspanya, mutlaka toparlanarak çıkışa geçecektir. Bunun için Fernando Torres de ileri uçtaki yerini almalı. Honduras - Şili ikilisinden Şili, ikincilik için iddialı ekiplerden bir tanesi. Alexis Sanchez'i futbolseverlerin dikkatle izlenmesi gerekiyor. Honduras ise mücadeleci yapısıyla maçlara tutunmaya çalışacak ama muhtemelen onlar da gol kısırlığı yaşayacaklardır. Açıkçası David Suazo'nun bir an evvel takıma monte edilmesi gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Derbi kadar zor 03 Mart 2016
Düğüm çözülecek mi? 25 Şubat 2016
Skandalın daniskası 23 Şubat 2016
Maçın şifresi: Savunma 18 Şubat 2016
Öp Quaresma’nın elini 16 Şubat 2016
Taktik savaşı 11 Şubat 2016
Maça geç kaldılar 09 Şubat 2016
Ciddiyet şart 02 Şubat 2016