Dünya, İran olaylarını yeni medya sayesinde izliyor

Garbis KEŞİŞOĞLU
Garbis KEŞİŞOĞLU DÜNYA'DA MEDYA [email protected]

Sözü gecikmeden çarpıcı iki yeni kavrama, "sosyal medya "ve" vatandaş gazeteciliği"ne getireceğiz; fakat önce küçük bir hatırlatma:

Geçenlerde DÜNYA'da yayınlanan "Google, Twitter ve ‘geciken' gazeteler" başlıklı yazımda, Amerika ve Avrupa'daki büyük gazetelerin son on yılda "yeni (dijital ) medya"ya gerektiği ölçülerde önem vermemelerinin faturasına dikkat çekmiştim... Bu faturanın, küresel ekonomik krizle birlikte ağır bir şekilde önlerine konduğunu belirtmiştim.

Önemle altını çizmeye çalışmıştık ki; Twitter, Facebook, You Tube ile yeni jenerasyon cep telefonlarının, birkaç yıl içinde "geleneksel medya"nın sonunu getirebileceği hesaplanıyordu.

Sosyal iletişim ağı "Twitter" (cıvıldamak) çok kısa bir sürede sosyal bir salgın halinde dünyayı sardı. Twitter şimdiye kadar insanların birebirlerine ne yaptıklarını sormaları temelinde ve genellikle de flört amaçlı kullanılıyordu. Ancak o arada bazı ileri görüşlü editörler, mahalli haberlerde Twitter'ın 140 harfi aşmayan "Tweets" adlı mesajlarını kullanmaya başladılar. Geleneksel veya "eski" medyanın yöneticileri, çok zaman olduğu gibi, bu teknoloji tabanlı yeni sosyal olayı, çığ gibi büyüyen Twitter tehlikesini küçümseme gafletine düştüler.

Diğer taraftan dünyanın her köşesinden gönderilen videoları değerlendiren You Tube da, baş döndürücü bir hızla gelişiyordu. You Tube'da okuyucu / tüketici, aradığı her şeyi bulabiliyor ve en önemlisi canlı olarak seyredebiliyordu.

İran olayları ve "sosyal medya"nın iletişim modeli

İran'daki başkanlık seçiminden sonra yüz binlerce protestocunun sokaklara dökülmesi üzerine Amerikan gazete ve televizyon kanalları, ağır toplarını Tahran'a gönderdiler.

Eski bir dış muhabir olan New York Times'in genel yayın müdürü Bill Keller da Tahran ve İsfahan'da, olayları yerinde yaşayıp yansıtmak uğruna bir muhabir gibi çaba gösterdi.

CNN ise bir numaralı muhabiri, İran asıllı Christiane Amanpour'u kalabalık bir ekiple seçimleri takip için Tahran'a göndermişti.

Geleneksel medya başlangıçta mutluydu... Tahran'dan yapılan canlı yayınlar, Amerika ve Avrupa'da heyecanla izleniyordu. Ta ki İran yönetiminin durumdan rahatsız olup da yabancı muhabirlerin sokakta çekim yapmalarını yasaklamasına kadar... Buna ek olarak gazeteci vizelerinin iptal edilmesi ve basın mensuplarının otel odalarından çıkamaması üzerine, geleneksel medya adeta kilitlendi, aciz duruma düştü. İste tam bu noktada mucizevi bir medya devrimi gerçekleşti ve günümüzün yeni haberleşme mecrası olan "sosyal medya" müthiş bir patlama yaparak şaşırtıcı bir etkinlikle devreye girdi:

Binlerce İranlı genç, Twitter sayesinde 140 harfi aşmayan kısa mesajlarını Amerika'ya yağmur gibi yağdırmaya başladı. İnanılmaz bir "cıvıltı" idi bu!..

Başta CNN ve Fox News olmak üzere belli başlı televizyon kanalları bu mesajlar, sayesinde Tahran ve daha da önemlisi Meshed, İsfahan, Ahvaz, İsfahan gibi büyük şehirlerdeki olayları anında öğrenebiliyordu.

Bu arada cep telefonlarıyla çekilen kısa videolar da göz açıp kapayıncaya kadar You Tube'a ulaşıyordu. Böylece, haber almada yeni bir çığır açıldı. İran olayları, Amerika'da "birinci Twitter devrimi" olarak niteleniyor. Google, "yeşil devrim"in sembolü haline gelen Twitter'a ulaşan Farsça mesajları anında İngilizce'ye tercümesi için yeni bir programı acilen devreye soktu.

Los Angeles ve çevresinde kümelenmiş olan İran diasporası da tercümeler için devreye girip, televizyon kanallarına katkıda bulunmaya başladı.

Mesaj ve videolar sansürü nasıl aşıyor?

İran'daki "sansür" uzmanları, ellerindeki son model Nokia - Siemens web trafiğini izleme sistemine rağmen, mesajların ve videoların İran'dan çıkmasına engel olamıyor. Gençler sansür uzmanlarıyla alay edercesine, daima onlardan bir adım önde oluyorlar. İnternette adeta bir kedi - fare oyunu oynanıyor...

Ama bu iletişim devrimi, bir anda ve kendiliğinden gerçekleşmedi. Anlaşılıyor ki bütün bunlar için Amerika'daki İran diasporası da seçimlerden önce büyük hazırlıklar yapmış...

Los Angeles'teki İranlılar'ın televizyon kanalı, 20 dakikalık video çekimi yapabilecek on bin dolma kalemi, seçimlerden önce Tahran'a göndermiş...

Videolar genellikle iste bu dolmakalem- kameralar ve cep telefonlarıyla çekilip You Tube'a aktarılıyor. You Tube ve Twitter'a ulaşımı engelleyemeyen sansür yönetimi, şaşkın vaziyette...

Dünyanın her tarafında bilgisayar uzmanlar, İranlılar'ın mesaj ve videoları geçebilmesi için seferber olmuş durumda. İranlılar, dışarıdaki "proxy web sunucuların" internet adreslerinden (I P) yararlanarak kendi IP numaralarını gizleyebiliyor. Bunun için Greg Walton'un Psiphon ile Toronto Üniversitesi'nde geliştirilen "Tor" projesinden istifade ediliyor.

Ayrıca Amerika'daki Çinli elektronik mühendislerinin geliştirdiği ve karşı tarafın internet numarasının derhal kaybolduğu "Freegate" portalı kullanılıyor. Çinliler İngilizce ve Çince olan bu portala şimdi Farsça'yı da ilave etmişler. Freegate portalını son günlerde 400 bin İranlı‘nın kullandığı tespit edildi. Bunların internet adreslerini sistem, mesaj ve videoların geçilişi sırasında anında siliyor ve Böylece geçen kaynak belirlenemiyor... İste size, daha çok demokrasi için uluslararası dayanışma!

You Tube, gelen videolardaki kanlı sahneleri de, haber değeri vardır diyerek derhal programına alıyor.

Amerika'daki CNN'de bu videoların bir kısmını "i Report" programında değerlendiriyor. İran'dan gelen "tweet"leri Amerikan Dışişleri Bakanlığı, çok yakından izliyor. O kadar ki, Twitter'in yıllık bakım için portalı bir gün kapatacağı haberini alan bakanlık, kuruculardan Jack Dorsey'i arayarak bakımın ertelenmesini talep etti. Bu durum, Amerikan Dışişleri'nin istihbarat yönünden Twitter'a ne kadar önem verdiğini açıkça ortaya koydu.

BBC'nin Farsça televizyon kanalı da, İran'dan gelen mesaj ve videolardan geniş şekilde istifade ediyor. Bu kanal, sansürü asabilmek için üç ayrı uydudan yararlanıyor. Çünkü halen Tahran'da bulunan gazeteci ve muhabirlerin sansürü aşıp da bağlı bulundukları merkezlerine haber ve görüntü gönderme imkanları neredeyse yok gibi...

"Sosyal medya" ve "vatandaş gazeteciliği" yeni çığır açtı

İran olayları, sosyal medya ağlarının önemini bir kez daha ortaya çıkardı. Ve geleneksel medyanın, günümüzün teknolojik olanaklarıyla donanmış "yeni medya"nın desteği olmaksızın ayakta durabilmesinin pek mümkün olmadığı kanıtlandı. Amerika'da Massachusetts eyaletindeki meşhur MIT Üniversitesi'nin medya laboratuvarının eski genel müdürü Prof. Nicholas Negroponte, 1995'de teknolojinin gelişmesine paralel olarak herkesin sadece kendisinden bahseden bir dijital gazete yayınlayabileceğini belirtmişti. Herkesin kendi yaşamı başkalarını o kadar ilgilendirmediğinden, bloglar sanki yeterli okuyucu bulamıyor. İran'daki seçimler gibi toplumları tümüyle ilgilendiren olaylarda, vatandaşlar birer "Gazeteci" haline gelebiliyor ve çok iyi bir performans sergileyebiliyor. Böylece "vatandaş gazeteciliği" diye adlandırılabilecek yeni bir kavram ortaya çıkıyor. İsterseniz siz buna "halk gazeteciliği" de diyebilirsiniz.

Baskıcı rejimlerde geleneksel medyayı susturmak, kolaylıkla sağlanabiliyor. Ama ellerinde kameraları olan ve teknolojik olanaklardan yararlanmasını bilen yüz binlerce, milyonlarca "vatandaş / gazeteci"yi nasıl sansür edeceksiniz?

Amerikan CNN'i, ülke yönetimlerinden gelebilecek her türlü tehlikeyi göze alarak video çekimlerini ve Twitter mesajlarını gönderenlerin "tarihe tanıklık ettiklerini" defalarca belirtti. Bize kalırsa onlar, tarihe yalnız tanıklık değil, öncülük de ediyorlar. Ve milyonlarca İranlı‘nın sesini hiçbir ücret talep etmeden tüm dünyaya duyuran "yeni medya" böylece "ifade özgürlüğü" konusunda da çığır açmış oluyor.

Medya imparatoru Rupert Murdoch, 1993'de Çin'de televizyon kanalı kurmak için temaslarda bulunduğu günlerde, sunu söylemişti:

"Telekomünikasyon teknolojisinin gelişmesi, dünyanın her yanındaki totaliter rejimler için tehlike oluşturacaktır." Demek ki boşuna "basın imparatoru" olunmuyor; günümüzde en çarpıcı şekliyle İran'da gerçeklesen kehaneti, Murdoch'un ne kadar ileri görüşlü olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Yeni medya, özellikle Twitter, Facebook, You Tube gibi sosyal iletişim ağları ve yeni nesil cep telefonlarıyla hayatimizin bir parçası haline geldi...

Her an, her yerde, günümüzün dijital koşullarında esaslı bir hayat öpücüğüne ihtiyaç duyan "geleneksel medya"nın yöneticilerinin, İran örneğiyle yüzümüze çarpan yeni medya gerçeği karşısında hiç gecikmeden bir kez daha durum değerlendirmesi yapmaları gerekiyor: Yeni "iş planları" ile yeni medyadan nasıl faydalanabileceklerini acilen saptamalılar...

Kim bilir, belki o zaman, Üsküdar'ı geçmekte olan atın kuyruğuna son anda tutunabilirler!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar