Dünya ihracatında yerimiz
Dünya Ticaret Örgütünün 2000 ve 2010 dünya ihracat tabloları, Türkiye'nin dünya ihracatındaki artışın 2.3 kat üzerinde bir artış yakalayarak 40. Sıradan 7 sıra yükselerek 33. Sıraya yükseldiğini ortaya koyuyor. Buna karşın dünya nüfusu içersinde yüzde 1 olan payımıza karşın, dünya ihracatında buna ulaşamadığımızı binde 7 seviyesinde kaldığımızı görüyoruz. Son on yılda geleneksel pazarımızda yer almaya devam ederken, bazı yeni pazarlar ve komşularla ticarette önemli gelişmeler sağlamış durumdayız. Ancak, Dünya ithalatında yüzde 19.4 payı olan Amerika pazarında binde 3 gibi çok düşük bir paya sahip olmamız önemli bir eksik olarak karşımıza çıkıyor.
Dünya Ticaret Örgütünün rakamları 2000 ve 2010 yılları arasında dünya ihracatının 6.4 trilyon dolardan yüzde 136 artışla 15.2 trilyon dolara yükselirken Türkiye'nin ihracatı aynı dönemde 127.7 milyar dolardan yüzde 316 artışla 113.9 milyar dolara yükselmiş durumda. Ülkemiz bu sonuçla dünya ihracatındaki artışın 2.3 kat üzerinde bir artış göstermeyi başarmış.
Bu başarıya karşın Türkiye 15.2 trilyonluk dünya ihracatından yüzde 1'in üzerinde pay alan ülkeler arasında yer alamıyor. Türkiye'nin payı 2000 yılında binde 42 seviyesinde iken iki kat artarak binde 84 seviyesine yükselmiş durumda. Ancak, DTÖ tablosunda binde 7 olarak yer alıyor. Oysa Türkiye'nin dünya nüfusu içersindeki payı yüzde 1'in az da olsa üzerinde. Türkiye'nin nüfusu oranında dünya ihracatından pay alması için 154 milyar dolar seviyesine ulaşması gerekirdi. Bu Türkiye'nin en yüksek ihracat yapan ülkeler listesinde ilk 30 içersinde yer alması sonucunu beraberinde getirirdi.
Türkiye'nin son on yılda DTÖ ihracat sıralamasında 40. Sıradan 7 basamak yükselerek 33. Sıraya yükselmesi geleneksel pazarı Avrupa'ya ihracatını sürdürürken, bunun yanına yeni pazarlar eklemesi ve komşularla ticaretini de yüzde 30'lar seviyesine çıkarmasından kaynaklanıyor.
Bu olumlu gelişmeye karşın Türkiye, dünya ticaretinde önde gelen ülkelerden sadece Almanya'ya önemli ihracatta bulunurken, Çin, Rusya ve Amerika gibi ülkelere yeterince ihracat yapamıyor. Özellikle Amerika birçok ülkeyle imtiyaz tanıyan anlaşmalar yapar, QEZ anlaşmalarıyla kotasız ve gümrüksüz mal alımları yaparken, Türkiye'den ithalata hem kota hem de önemli gümrük vergileri uygulamaktadır. Bu Türkiye'nin dünya ithalatı içersinde yüzde 19.4 paya sahip olan Amerika'dan sadece binde 3 gibi yok sayılacak bir pay alması sonucunu ortaya çıkarıyor. Eğer stratejik işbirliği içersinde olduğumuz Amerika'yla özel bir Serbest Ticaret Anlaşmasıyla üçüncü ülke konumundan çıkmamız bu ülkeye ihracatımızı toplam ihracatımızı önemli ölçüde artırabilecektir. Bu olumsuzluğun ortadan kaldırılması için bu ülkeyle ekonomik işbirliğini geliştirecek müzakereler gerekmektedir. Bunu başarmamız bizi DTÖ ihracat listesinde ilk 20'lerin içersine sokabilecektir. Aynı şekilde Çin'le ve Rusya ile açık veren dış ticaretimizde yapmakta olduğumuz TL ile ticareti geliştirme anlaşmaları gibi özel çalışmalar da bu iki büyük ülkeye ihracatımızı artıracak sonuçlar verebilecektir.
DTÖ'nün 2000-2010 yılı tablolarında gelişmelere baktığımızda ülkemizin hızlı yükseliş gösteren petrol ve doğalgazı olan ülkelerin hemen arkasında gelişme gösteren petrol-doğalgazı olmayan ülkeler arasında yer aldığımızı görüyoruz. Bunda bir yandan hem ortalama yüzde 5 civarında büyüyen ve üretimini geliştiren bir ülke olmamızın etkisi bulunuyor. Bir yandan da işadamlarımızın rekabetçi üretimle dünya pazarlarına açılma gayretlerinden kaynaklandığını biliyoruz.
DTÖ Dünya ihracat tabloları, bizim son on yılda önemli bir ilerleme kaydettiğimizi gösterirken, Diğer yandan önümüzde aşılması gereken engeller bulunduğunu, bunlar için yeni çalışmalar yapmamız gerektiğini ortaya koyuyor.
Doğaldır ki, Sanayi Stratejisinde hedeflenen ihraç ürünlerimiz içersinde orta ve yüksek katma değerli ürünlerin sayılarını artırdıkça, DTÖ ihracat listelerinde önümüzdeki yıllarda daha üst sıralara yükselmemiz mümkün olacaktır.