Dünya ekonomisinden üç olumsuz sinyal…
Dünyadaki gelişmeler, Avrupa, Çin’de yaşanması muhtemel olumsuzluklar, doların yükselme eğilimi, bu yıl ödenecek yüksek özel sektör borcu gibi sorunlar seçimler sonrasında vakit kaybedilmeden ekonominin gündemin ilk sırasına oturtularak çareler üretilmesini zorunlu kılıyor.
Bizim için bu yıl dünya ekonomisinde üç olumsuzluk gündemde. Avrupa ekonomisinde yavaşlama yaşanıyor, dolar değer kazanmaya ve faizler yükselmeye devam ediyor, ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşının anlaşmazlıkla sonuçlanması olasılığı arttığı için küresel risk artışı sürüyor. Dünya ekonomisindeki bu üç olumsuzluk sinyali, 2018 yılında 168 milyar doları aşarak kırdığımız Cumhuriyet tarihimizin ihracat rekoru sonrası bu yılı o kadar olumlu göstermiyor.
Avrupa ekonomisinde 2019 yılı büyüme tahmini yüzde 1.7 iken, 0.6 puan aşağıya çekilerek yüzde 1.1 beklentisine indirildi. Biz, 2018 yılında ihracatımızı 168 milyar dolara çıkarırken, Avrupa’ya ihracatımızı yüzde 13.7 artırarak 84 milyar dolara yükseltmiştik. Bu da Avrupa’nın toplam ihracat içerisindeki payının hemen hemen toplamın yarısı seviyesinde yüzde 47 oranında.
Sadece 4 Avrupa ülkesinin ihracatımızdaki payı Almanya’nın yüzde 9.86, İngiltere’nin yüzde 8.63, İtalya’nın yüzde 5.30, Fransa’nın yüzde 4.25. Bu dört ülkeye yüzde 27.94 olan ihracatımızın, bütün ülkelere toplam ihracatımızın dörtte birinden fazla. O nedenle bu yıl Avrupa büyümesindeki gerileme bizim ihracatımızı olumsuz etkileyecek bir veridir.
Dünya ekonomisinde bizi olumsuz etkileyecek bir gelişme de, doların değerlenmesinin devam etmesi ve faizlerin yükselmesi olarak yaşanıyor/ yaşanacak. Türkiye’nin 137 milyar doları kamunun, 306 milyar doları özel sektörün 443 milyar dolar dış borcu var. Özel sektör bu yıl bu borcun anapara olarak 64.6 milyar dolarlık bölümünü ödeyecek. En yüksek ödemenin olduğu ay ise 8.4 milyar dolarla mayıs ayı ödemesi olacak. Bu nedenle doların değerlenmeye devam etmesi ve faizlerin artması da bu yıl ekonomide yaşanacak ikinci olumsuzluk sinyalini oluşturuyor.
ABD-Çin ticaret savaşı sürerken, bu dünya ekonomisinin iki başat ülkesinde de bazı olumsuz gelişmeler söz konusu. Çin ekonomisinde beklenenin yaklaşık iki katına varan bir ihracat yavaşlaması olacağı tahminleri yapılıyor. Amerika’da ise tarım dışı istihdam artışının şubat ayında beklenenin çok altında kalmasına karşın, ücretlerde yıllık artışın yüzde 3’ün üzerinde seyretmesinin tedirginlik yaratığı belirtiliyor.
Bu üç olgu bu yıl için dünyadaki ekonomik gelişmelerin bize yansımasının olumsuz sonuçlar verebileceği beklentisini artırıyor. Bu nedenle 31 Mart seçimlerinin geride bırakılmasının ardından hiç vakit kaybetmeden yeniden ekonominin gündemde ilk sıraya çekilerek, yaşanabilecek olumsuzluklara karşı çare üretilmeye başlanması gerekiyor.