Dünya ekonomisi köşeyi döndü mü?
Geçen haftaki yazımda 2018 yılına “oyunbaz” piyasaların damga vurabileceğini belirtmiş ve yılın ilk haftasında piyasaların gündemine giren bir konuya dikkat çekmiştim. 2018 yılına girilirken yapılan tahminlerde 1.25 dolara yükselmesi beklenen ve yılın ilk günlerinde 1.21 dolara yükselen euronun bu seviyede tutunamaması hemen farklı yorumlara yıl açmış ve ABD’deki gelişmelerin 2018 yılında dolarda yeni bir yükselişi gündeme getirebileceği konuşulmaya başlanmıştı. Şimdi bir hafta sonra euro 1.22 dolara erişmiş durumda ve bu kez 1.25 dolar sınırının bile zorlanabileceği ve doların diğer paralar karşısında da değer kaybetmesinin söz konusu olduğu konuşuluyor. Gelecek hafta ne konuşulacağını tahmin etmek hiç de kolay değil.
Bu ortamda dünya ekonomisiyle ilgili olarak yapılan iyimser değerlendirmelere güvenmenin ne kadar doğru olduğunu düşünürken, analizlerine değer verdiğim Allianz baş ekonomi danışmanı Muhammed El Erian da bu kervana katıldı dünkü Financial Times gazetesinde yayınlanan yazısında.
Dünyadaki büyüme kalıcı mı?
El Erian, küresel ekonomide sistemik önem taşıyan ABD, Çin, Avrupa ve Japonya ekonomilerinin aynı anda vites değiştirerek hızlanmasının uzun zamandan beri ilk kez yaşandığına dikkat çekiyor ve bunun bir paradigma değişikliği olarak algılanabileceğini belirtiyor. Yıllardan beri özellikle gelişmiş ekonomilerde yetersiz büyümeden söz edilirken şimdi tüketimle, yatırımla ve ticaretle desteklenen geniş cepheli ve senkronize bir büyümeden söz etmenin mümkün olduğu kaydeden El Erian bu olumlu gidişatın geleceğini bundan sonra atılacak adımların belirleyeceğini vurguluyor.
El Erian, özellikle gelişmiş ülkelerde gerekli yapısal reformların yapılması, daha dengeli bir talep yönetimi uygulanması ve bu ülkeler arasında iyi bir koordinasyonun sağlanması halinde dünya ekonomisindeki hızlanmanın kalıcı olabileceğini ileri sürüyor. Bu olumlu senaryonun gerçekleşmesi halinde borsalardaki ve varlık fiyatlarındaki yükselişin de sağlam bir temele oturacağını belirtiyor.
El Erian dünya ekonomisindeki bu olumlu gidişatı bozabilecek gelişmeleri de göz ardı etmiyor. Sistemik önem taşıyan ekonomilerde atılacak yanlış adamların olumlu tabloyu bozabileceğini düşünen El Erian, Kuzey Kore ya da Orta Doğu’da savaş çıkması gibi ekonomi dışından gelebilecek şokları da unutmamak gerektiğini vurguluyor.
Risk faktörleri hangileri?
Bizi farklı bir paradigmayı düşünmeye iten bu analizi dikkate almak gerekiyor ama ben bugünün dünyasında her an her şeyi değiştirebilecek risk faktörlerini göz ardı etmenin ya da hafife almanın doğru olmadığını düşünüyorum.
* Bir kere borsalardaki ve varlık fiyatlarındaki aşırı yükselişin aynı zamanda ciddi bir gerilim yaratmış olduğunu ve otomasyonun da hız kazandırdığı borsalarda tek bir beklenti dışı gelişmenin bile büyük düşüşlere yol açabileceğini unutmamak gerekiyor. Şu anda borsalara yatırım yapan herkes aslında bu olasılığın farkında ve bu da tehlikeyi büyütüyor.
* İkincisi, küresel likiditenin sınırsız olduğu ortamdan normalleşmeye geçiş sürecinde atılacak yanlış adımların ve hesapta olmayan gelişmelerin bir anda tahvil piyasalarından başlayarak tüm sisteme yayılan olumsuz etkiler yaratabileceğini hesaba katmak gerekiyor.
* Üçüncüsü, şu anda özellikle ABD’de ve dünya ekonomisinde sağlanmış görünen senkronize büyümenin tabana yayılmış bir büyüme olmadığı ve bu büyümeden aslan payını gene küçük bir azınlığın paylaşacağı anlaşılıyor. Bunun çeşitli ülkelerde popülist akımları beslemesi de yüksek bir olasılık.
* Dördüncüsü, El Erian’ın yazısının sadece bir paragrafında değindiği ekonomi dışı risk faktörlerinin hiç de hafife alınamayacağını düşünüyorum. Şu ana kadar yaşanan gelişmelere olumlu etki yapmış görünen Trump faktörünün başlı başına bir risk oluşturduğunu ve giderek yaygınlaşan ‘tek adam’ rejimlerinin de bu riski artırdığını unutmamak gerekiyor.