Dünya coğrafyasında oturduğumuz mahalleyi bilmek...
Dünya coğrafyasında bizim oturduğumuz sınırdaşı olduğumuz Ortadoğu mahallesi, batılı enperyalistlerin, kendi çıkarları adına petrol alanlarını kontrol altında tutmak için geçen yüzyılda suni olarak cetvelle sınırlar çizerek ayırdığı bir yerdir. Ve petrol zenginliği ve suni sınırlar nedeniyle kendi içerisinde sürekli çatışmalar ve terör üretmiştir/üretmektedir.
Bu nedenle o suni sınırların çizilmesinden bu yana bir türlü oturmamıştır ayaktadır. Geçen yüzyılın ortasında buna bir de Batılıların desteğiyle kurulan İsrail’in bölgeye getirdiği sorun da eklenmiştir.
Bu coğrafi yapı sürekli olarak kendi içersinde çatışmaları, yeni yerleşim kavgalarını taşımaktadır, terör üretmektedir. Bu coğrafyaya sınırdaş olan bizim ülkemize düşen, doğru ve çatışmadan uzak politikalar izleyebilmektir. Mustafa Kemal’in söylediği gibi “Yurtta sulh, dünyada sulh” politikasını sürdürmek, zamana uygun geliştirmektir.
Bu politika bizi her zaman, bize sıçrayıp zarar verecek olan Ortadoğu’nun çatışmacı terör eylemlerinden uzak tutabilecek en önemli ilkedir. Biz, ne zaman bu ilkeden uzaklaşıp, Ortadoğu’daki ülkelerin aralarındaki meselelerde, ya da Batılıların taşeronlarıyla Ortadoğu’daki girişimlerinde taraf olmaya, yer almaya kalkarsak, başımıza gelmedik olaylar kalmıyor.
Bu dönemde yine böyle bir sorunla karşı karşıyayız. Irak ve Suriye’deki gelişmelere “Bize zarar vereceği düşüncesiyle” müdahil olduk. O ülkelerin iç işlerine yön venmeye kalktık. Suriye’de Esat’ın sonu için tarih verdik. Oralarda sürekli değişen Amerika, Rusya ve İran’ın politikalarını iyi izleyip ona göre politikalar geliştiremedik. Batılı ülkeler verdikleri hiçbir sözü tutmadıkları için 3 milyon Suriyeli mülteci ile baş başa kaldık.
Tabii baş başa kaldığımız sadece bu olmadı. Bunun yanı sıra içimizdeki terör örgütlerine IŞİD, YPG gibi dışardaki örgütlerinin eklenmesine ve ülkemizde kanlı terör eylemleri gerçekleştirmelerine imkan yaratmış olduk.
Öyle bir durumla karşı karşıya kaldık ki, birbiri ardında ülkemizde gerçekleştirilen terör eylemlerinin hangi örgüt tarafından yapıldığını, teşhiste bile şüpheler taşımaya başladık. Eylem tipleriyle örgüt tanımları yapar olduk.
Şimdi içerden THKP-C, PKK ve TAK terör örgütlerinin, dışarıdan IŞİD ve YPG gibi örgütlerin yurdumuzda kanlı terör olayları gerçekleştirmeleriyle karşılaşıyoruz. Önceki akşam maç çıkışında 38 kişinin öldüğü, yüzün üzerinde kişinin yaralandığı eylem son yaşadığımız olay oldu.
Bu olaylar bizim, yaşadığımız mahalleyi değiştiremeyeceğimiz için bölgeyle ilgili politikamızı gözden geçirip, yenilememiz gerektiğini gösteriyor.
Bu bir süredir bölgede müttefiksiz kalarak yürütmeye çalıştığımız politika yerine, sağlam müttefik arayışına girmemizi, onunla birlikte hareket etmemizi gerektiriyor.
Biz, “Yurtta sulh, dünyada sulh” ilkesini önde tutarak, Ortadoğu politikamızı yeni müttefiklerle yeniden inşa etmeliyiz. Bu politikamız komşuların ülke bütünlüğünü gözetmek olmalıdır. Onlarla barışa dayalı ilişkileri geliştirerek, terör örgütlerini dışarda tutup bize bulaşmalarının önüne geçebilmeliyiz. Bölgede taşların yerine oturmasına yardımcı olmak yönünde tarafsızlık içinde hakeret etmeliyiz. Hiçbir ülkenin iç işine karışmamayı ilke edinmeliyiz.
Dünya çoğrafyasında oturduğumuz çatışmalı, netameli mahalleyi bilerek hareket etmemiz gerekir. Ancak bu yolla ve uzun sürede terörden kurtulabiliriz...