Dünya çapında bir sanatçı sizi ararsa…
Düşünün; dünya çapında bir sanatçısınız. Yeryüzünde konser vermediğiniz memleket pek az. Takviminiz aylar öncesinden belli. Ama gözden uzak bir memlekete bir vesile yolunuz düşeceği vakit telefona sarılıp, "Sizin şehrinize geliyorum, isterseniz Türk Kültür Merkezi'nde ücretsiz bir konser vereyim" diyorsunuz.
Muhtemelen karşıdaki muhatabınız önce "işletildiğini" sanıyor! Sonra işin aslı ve ciddiyeti anlaşılınca da minnet duyguları, bir "gerçek sanatçı" ve "büyük insan"a olan saygı ve sevgiyle harmanlanıyor. "Zirveye çıkmak kabiliyet, zirvede kalmak karakter meselesidir" diyenler doğru söylemiş.
Gülsin Onay'ı ilk ve tek kez 2008'de Moskova'da, Kremlin Sarayı'ndaki "Christmas at the Kremlin" müzik festivalinde dinlemiştim. Dünyanın sayılı Chopin icracılarından biri olarak Rusların da büyük saygı duyduğu, göğsümüzü kabartan piyanistimizi gururla alkışlamıştık.
İngiltere'de, Cambdrige'te yaşayan Gülsin Onay'a geçen ay matematik profesörü eşi Tony Scholl gelip diyor ki: "Aralık başında Zagreb'te üç günlüğüne bir konferansa katılacağım. Benimle gelmek ister misin?"
"Zevkle!" diyor Gülsin hanım, sonra hemen internete girip Zagreb'te ne var-ne yok araştırırken, Yunus Emre Türk Kültür Merkezi olduğunu tesadüfen öğreniyor. Hiç üşenmeyip önce bir e-mail atıyor, "Eşimin işi vesilesi ile geliyorum, arzu ederseniz bir minik konser verebilirim" diyor.
Konu Zagreb'deki görevine yeni başlayan Büyükelçi Babür Hızlan'a iletilince, kalan çok kısa zamanda hemen hummalı bir çalışma başlıyor. Gülsin Onay'a bu jesti için canı gönülden teşekkür ediliyor, onun konser için uygun olan tek gününde güzel bir salon bulunmaya çalışılıyor, ama küçük Zagreb'in kısıtlı imkanlarında daha fazla konuk ağırlanacak boş bir salon bulunamayınca, Yunus Emre Kültür Merkezi'nin küçük ama gayet zarif salonunda seçkin bir davetli topluluğu Gülsin Onay'ın resitalini dinleme şansına sahip oluyor.
4 Aralık akşamı bu güzel konserin "perde arkasını", unutulmaz bir resitalde Chopin'den hocası Ahmet Adnan Saygun'a kadar seçkin bestecilerin eserlerini dinledikten sonra, ayaküstü sohbetimizde Gülsin Onay'dan dinledik. Yine mahcup ve son derece samimi bir üslupla, neşeyle anlatıyor, etrafına pozitif enerji, ışık saçıyordu.
Özellikle "babalık" görevi ağır basıp da çocuğunuza, "Hayatta işte böyle biri ol; yeteneklerin el vermese de davranışlarınla, duruşunla" diye parmakla "rol model" olarak göstereceğimiz insanların kıtlığını yaşadığımızı bir memlekete sahibiz maalesef.
O yüzden Gülsin Onay gibi yetenekleri kadar insanlığı da "büyük" olanların sayısı artsın istiyoruz. Egolarının esiri olmadan, büyüklüklerini, yeteneklerini "gösterişli bir madalyon" gibi değil, "zarif bir broş gibi" taşımayı başaran güzel insanlar çoğalsın…