Dünya bir yana, biz bir yana

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

Şubat ayına dünya ekonomisine yönelik kötü sinyaller ile kapattık. OECD, Avrupa Komisyonu, IMF ve IIF (Uluslararası Finans Enstitüsü) peş peşe yayınladıkları raporlarla 2009 yılı büyüme tahminlerini aşağı çektiler.

Bu dört kurum arasında en iyimser olan OECD'nin ve en kötümser olan IIF'in tahminlerini eleyip IMF ve Avrupa Komisyonu'nun tahminlerine baktığımızda ortaya iç karartıcı bir tablo çıkıyor.

IMF ve AB Komisyonu'nun tahmin ortalamalarına göre 2009 yılında ABD ekonomisi %1,6 daralacak. Avro bölgesi ve Japonya'nın küçülmesi ABD'ye göre daha sert düzeyde gerçekleşecek. Avro bölgesi %1,9 oranında daralırken, Japonya %2,5 oranında küçülecek.

AB'nin büyük ekonomileri arasında en sert daralmanın %2,8 ile İngiltere'de görülmesi bekleniyor. Avrupa'nın ihracat şampiyonu Almanya'nın %2,4, Fransa'nın ise %1,8 küçüleceği tahmin ediliyor.

Parasal ve mali genişleme yoluyla ekonomik durgunluğa karşı verilen savaş 2010 yılından itibaren gelişmiş ülkelerin performansının bir miktar ayrışmasını sağlayacak.

Alınan radikal önlemler sayesinde ABD ekonomisinin 2010 yılında %1,7 oranında büyümesi bekleniyor. Buna karşı Avro bölgesindeki canlanmanın %0,3 gibi sınırlı bir düzeyde kalacağı tahmin ediliyor.

Japonya için tahminlerde Avrupa komisyonu ve IMF ayrışıyor. Avrupa komisyonu Japonya'nın 2010 yılında %0,2 küçüleceğini tahmin ederken IMF %0,6 büyüme öngörüyor.

2009 ve 2010 yılında gelişmiş ekonomiler için yapılan tahminler Türkiye için karanlık bir tablo çiziyor. İhracatımızın %60'ını, doğrudan yatırımların %80'ini, yurtdışı borçlanmalarımızın %75'ini sağladığımız Avrupa'nın 2009-2010 yıllarını kapsayan bir durgunluğa girmesi Türkiye için önemli bir tehlike oluşturuyor.

Türk sanayinin büyümeye duyarlı sektörlerde yoğunlaşması dünya ekonomisindeki daralmanın daha yoğun olarak hissedilmesine yol açıyor.

Otomotiv, beyaz eşya, televizyon, tekstil-konfeksiyon gibi büyümeye duyarlı tüketim mallarına odaklanmış sanayicimiz Avrupa ekonomisindeki daralmayı %2-3 oranında değil %20-30 oranında hissediyor.

Ekonomiyi küçültücü bir diğer etken yurtdışı sermaye hareketlerindeki daralma. Gelişmiş ekonomilerdeki durgunluğun yanı sıra gelişmekte olan ülkelere sermaye akışındaki azalma da Türkiye ekonomisini olumsuz etkiliyor. IIF tarafından yapılan tahminler gelişmekte olan ülkelere yönelik para akışının 2008 yılında 2007 yılına göre yarı yarıya, 2009 yılında ise 2008 yılına göre üçte iki oranında azalacağı yönünde.

Söz konusu tablo yüksek boyutlu cari açık veren ve dış borcu fazla olan Türkiye gibi ekonomilerin 2009 yılı ödemeler dengesinin finansmanında zorlanacağını ve Dünya Bankası, IMF gibi uluslararası  finans kurumarından destek almaya ihtiyaç duyacağını gösteriyor.

IMF ile yeni bir stand-by düzenlenmesine gidileceğini öngördüğümüz, bankacılık dışı özel kesimin ve bankacılık sektörünün borçlanmalarını %80 oranında çevireceklerini varsaydığımız baz senaryomuza göre Türkiye 2009 yılında 20 milyar dolarlık bir finansmana ihtiyaç duyacak.

IMF ile yapılacak 20 milyar dolarlık bir stand-by düzenlemesi, ve 2009 yılı içinde sağlanacak 8 milyar dolarlık bir finansman Türkiye'nin finansman açığının 12 milyar düzeyine gerilemesini sağlayacak.

Hükümetin piyasalara güven verici politikalar uygulaması durumunda söz konusu açığın döviz kurlarında bir sıçramaya yol açmadan, rezervlerin azalması yoluyla intizamlı bir şekilde çözüleceğine inanıyoruz.

Ancak, Ocak ayında yaşanan gelişmeler iyimserliğimizin sınırlarını zorluyor. Hükümetin IMF ile müzakere sürecini iyi yönetememesi bizi hayal kırıklığına uğratıyor. IMF ile yeni stand-by için imza aşamasına gelindi derken, orta vadeli mali reformlar üzerinde anlaşılamaması nedeniyle müzakerelere ara verilmesi kafaları bulandırıyor. 

Ekonomik reform sürecine yürekten inanan bir iktisatçı olarak Ocak ayında yaşanan gecikmeler nedeniyle görüşümü değiştirmiyorum. IMF ile yeni bir stand-by düzenlemesinin eninde sonunda yapılacağına inandığım için Türk Lirası yatırım araçlarını tavsiye etmeye devam ediyorum. 

Ancak piyasaların uzun süre bekleyeceğine inanmıyorum. Hükümetin IMF olmadan yola devam etmek gibi radikal bir karar alması durumunda ortalık karışabilir. Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olabiliriz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019