Dünya Bankası'da kervana katıldı
2012 yılında dünya ekonomisinin yavaşlayacağı, yavaşlamanın gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ayrımı gözetmeksizin tüm ülkelere yayılacağı tahmin ediliyor. Bu konuda önemli bir fikir ayrılığı yok. Kimse dünya ekonomisi hızlanacak demiyor. Yavaşlamanın gelişmiş ülkelerde daha yüksek oranlı gelişmekte olan ülkelerde daha sınırlı olacağı konusunda da ciddi bir ayrılık yok.
Fikir ayrılıklarının ortaya çıktığı nokta öngörülen yavaşlamanın dozu ile ilgili. Bazıları 2012 yılında hem ulusal ekonomilerde hem de dünya ekonomisinde ağır dozlu bir yavaşlama olacağını öne sürüyor. Kimileri de yavaşlama olacağını kabul ediyor ama bunun dozunun yüksek olmayacağını düşünüyor, Bunlar ne dünya ekonomisinin ne de ulusal ekonomilerin 2008-2009 dönemindekine benzer bir daralma-küçülme döngüsüne düşmeyeceğini öngörüyorlar.
Bizim için de benzer değerlendirmeler var. 2012 yılında Türkiye ekonomisinin çok sert bir yavaşlama yaşayacağını ve bir olasılıkla yeni bir kriz ortamına savrulacağını düşünenler var. Bunların arasında uyumsuzluklar var ama 2012 yavaşlamasının krize giden yolu açacağı konusunda anlaştıkları görülüyor. Buna karşılık 2012 yılında ekonomideki yavaşlamanın görece sınırlı kalacağını, bundan bir kriz dinamiği üretmenin mümkün olmadığını savunanlar da var.
* * *
Bu yoğun tartışma ortamında ortaya çıkan ilginç bir noktaya işaret etmek istiyorum. Genel değerlendirme ve yorumlarda da durum böyle ama özellikle Türkiye ile ilgili görüşlerde en uçta, en karamsar ve en kaygılı pozisyonlarda uluslararası kurumlar yer alıyor.
Yanlış hatırlamıyorsam bu durum geçen yaz sonunda yayınlanan bir IMF raporu ile başladı. Türkiye ekonomisinin 2012 yılında çok sert bir yavaşlama yaşayacağı öngörüsünü ilk kez IMF dile getirdi. Bu noktaya kadar içeride de tartışmalar yapılıyordu tabii ama geliştirilen senaryo ve öngörüler görece daha iyimserdi. Yavaşlama olacağı tahmin ediliyordu ama bunun görece yumuşak olacağı düşünülüyordu. IMF'nin tahminleri hafif can sıktı.
IMF'nin hemen arkasından OECD raporu geldi. OECD 2012 yılında Türkiye ekonomisinde IMF'nin tahmin ettiğinden de sert bir yavaşlama olacağını tahmin ediyor, bunun kriz sonrasında gösterilen performansı sürdürülemez hale getireceğini söylüyordu. Türkiye ekonomisinde 2012 yılında bir iktisadi kriz olasılığı olduğu daha net bir ifade ile OECD tarafından dile getiriliyordu. Can sıkıntısının dozu arttı tabii.
Uluslar arası kurumların yayınladıkları raporların esas can sıkan yanı öne sürdükleri görüş öngörülerinin biraz havada kalıyor olmasıydı. Başka bir deyişle, bu kurumlar sert bir yavaşlama hatta kriz öngörüyorlardı ama bu görüşlerini dayandırdıkları bulgu ve argümanları ikna edici değildi. Her iki kurum da zayıf kanıtlardan büyük senaryolar üretiyordu. En azından benim değerlendirmem böyleydi.
* * *
Bu hafta bu kervana Dünya Bankası da katıldı. Ocak ayında yayınlanan "Küresel İktisadi Olasılıklar" (Global Economic Prospects) başlıklı raporda dünya ekonomisinin ve ulusal ekonomilerin 2012 performanslarına ilişkin değerlendirmeler var. Öncekilerin değerlendirmelerinden çok farklı değil bunlar. Küresel ölçekte bir yavaşlama öngörülüyor, yavaşlamanın gelişmiş ülkelerde daha güçlü olacağı söyleniyor. Euro bölgesinde 2012 yılında büyümenin negatif olacağı tahmin ediliyor.
2012 yılında neden böyle bir tablo yaşanacağı sorusuna verilen cevapta bilmediğimiz bir şey yok. Kamu açığı, kamu borçlanma düzeyleri , dış dengesizlik, finansman imkanlarındaki olası daralma vb 2012 de görülecek olan yavaşlamanın nedenleri olarak sıralanıyor.
Laf gelişmekte olan ülkelere gelince rapor bunların 2008 den daha sert şoklarla karşılaşabileceğine işaret ediyor. Neden diyince yine aynı ya da benzer nedenler sıralanıyor. Türkiye de bu grupta yer alıyor. Ancak 2012 yavaşlamasından en sert biçimde etkilenecek ülkeler arasında baş köşeye oturtuluyor. Neden diye bakındığınızda iş biraz sarpa sarıyor. Çünkü 2012 yılında etkin olacak sorunlardan dış dengesizlik hariç hiç birisi Türkiye'de yok. Dahası, sayılan bu nedenlerden bir çoğunda Türkiye ekonomisi olumlu yönde ayrışmış durumda.
Öncekiler gibi Dünya Bankası raporu da zayıf kanıtlardan büyük senaryolar üretme hastalığı ile malul gibi görünüyor. Yaşayıp görelim bakalım.