Dükkânı kapatıp kemeri sıkmak
Sayın Başbakan önümüzdeki döneme ilişkin yapılacakları sayarken “dükkanı kapattık, debdebe ve şaşaa bitiyor” mealinde bir açıklama yaptı. Kendi adıma hem şaşırdım hem memnun oldum hem de biraz kaygılandım. Şaşırdım çünkü bu ifadede geçtiğimiz döneme ilişkin bir itiraf varmış gibime geldi. Memnun oldum çünkü israf hatasından dönüleceğinin ifade edilmesi gibi okudum yapılan açıklamayı. Kaygılanmamın nedeni ise eğer geçtiğimiz yıllarda çok sayıda örnekte ördüğümüz gibi, hazırlıksız programsız yaklaşımla bir “kemer sıkma” girişimi başlatılacaksa sonu hüsran olur diye düşündüm.
Yapılan açıklamada şimdiye kadar kamu harcamalarına bir debdebenin, bir ihtişamlı yaşam hevesinin egemen olduğu itiraf ediliyor. Son yıllarda olduğu gibi siyasetin daha kavgacı ve ayrıştırıcı bir zemine taşındığı bir dönemde tepede böyle bir kabul ve itirafın olması şaşırtıcı bir durumdur diye düşünüyorum. Aşırı boyutlara ulaştığı itiraf edilen kamu harcamalarında planlı, hedefli bir uygulamanın sonucu olarak söz ediliyor olsa yapılmak istenen bu girişim kabul edilebilir bir politika olarak tartışılabilir. Hele bunca durgunluk sıkıntısından sonra böyle bir harcama genişlemesinin gerçekleştirildiği ve ihtiyacın ortadan kalkmasıyla bu uygulamanın sonlandırılacağı söyleniyorsa bu pek ala zamanın ruhuna uygun bir canlandırma politikası uygulaması olarak da kabul edilebilir. Ama sanırım Sayın Başbakanın meramı bu değil. Bana sanki kamuda lüks modelleri pek de gerekli olmayan, taşıt vb türünde ürünlere karşı hevesin büyük boyutlara ulaştığı ve bunun sonlandırılması gerektiği ifade ediliyor gibi geldi. İlk bakışta bunun doğru ve zamanlaması tutarlı adım olduğu düşünülebilir. Söz konusu debdebe ve şaşaa merakı son bir iki yılın ürünü olsa başbakanın bu duruma son verme girişimi doğru bir hareket olarak değerlendirilebilir. Ama durum böyle değil. İktidarın kendi gücünden emin olduktan sonra böyle şaşaa ve debdebeyi çok ister bir konuma kaydığı biliniyor. Yani eğer sonlandırılması istenen bu son durumda bir “kamu israfı” varsa bu uzun süredir devem edegelen bir tercihin sonucu olduğunu kabul etmek doğru olur. Üstelik bu israfın salt taşıt aracı vb gibi ürünlerle sınırlı kaldığını düşünmek de pek doğru sayılmaz. İktidarın yol inşasından hava alanı yapımına, kanal açma ısrarından bina inşasına yayılan icraatına bakılırsa debdebe ve şaşaa merakının belli bir siyasi tercihten kaynaklandığı, epey yaygın olduğu ve uzun süredir devem ettiği söylenebilir.
Küresel krizin başından beri iktisat politikalarının görece gevşetilmesi gerektiğini savunduğum bilinir. Bu basit bir Keynesçi uygulamadır: En basit ve kaba ifadesiyle ekonomilerin durgunluğa sürüklenip, kendi refleksleriyle bu konumdan çıkamadıkları durumlarda para ve maliye politikalarının gevşetilip, kamu harcamalarına gaz verilmesiyle canlanmanın ilk ivmesinin sağlanabileceği düşünülür. Günümüzde bu Keynesçi reçetenin yaygın biçimde benimsenip uygulandığını söylemek de mümkün değil. Örneğin, küresel krizin başlangıcından sonra Avrupa Merkez Bankası bu politikanın etkinliğine ikna olmadığı için para politikasının gevşetilmesi uygulamasına katılmamıştır. Şimdilerde bu hareketsizliğin yanlış olduğunu, Avrupa’daki durgunluğu pekiştirdiğini düşünen ve gittikçe genişleyen bir çevrenin oluştuğu gözleniyor. Bu değerlendirmenin Türkiye ekonomisi açısından da geçerli olduğunu düşünüyorum. Türkiye ekonomisi henüz tam anlamıyla durgunluktan çıkabilmiş değil. Dolayısıyla, belli bir okumayla, Sayın Başbakanın “dükkânı kapatma” yaklaşımı, kamu harcamalarının kısılması, yani kemerin sıkılması, anlamına da gelebileceği için, durgunluğu pekiştirecek riskli bir tercih gibi görünebilir. Bu boyutuyla dükkan kapatma girişimi kaygı yaratır ve ileriye dönük beklentileri bozabilir. Ekonomi yeniden durgunluğa dönebilir. Bu tabii yapılmak istenen girişimin yanlış ve sakıncalı olduğuna işaret eder.
Böyle bir kaygı ve bozulmaya yer olmadığını düşünüyorum. Kimsenin “kemer sıkmaya” niyeti yok. Keynesçi politika reçetesinde kamu harcamalarının genişletilmesinden kast edilen şey planlı bir yaklaşımla sonuçta güçlü bir talep zinciri yaratabilecek alanlardaki harcamaların büyütülüp, hızlandırılmasıdır. İktidarın böyle bir niyete ve yaklaşıma sahip olduğunu söylemek zor. Zaten Sayın Başbakanın böyle bir niyeti de yok. Dükkanın kapatılması bu tür harcamalara dönük bir uygulama değil. Bu durumda ekonomi yeniden duraklayacak diye bir kaygıya da yer yok. Sanırım Başbakan ufak bir gösteri yapacak. Onun da bir sakıncası olacağını sanmıyorum.