Drone: Fırsat ve tehdit
Dün ABD’de milyonların izlediği futbol şampiyonası (Super Bowl), tam da Silikon Vadisi’nin ortasında, Santa Clara’daki Levi Stadyumu’nda yapıldı. Santa Clara, ABD’de bu yıl birbirini izleyecek drone (insansız küçük hava aracı) film yarışmalarından birinin örgütlendiği adres. Futbol şampiyonası gibi ulusal bir heyecan ve yarışma etkinliğinde, böyle bir merkezden drone’lar uçup film çekimi yapmayacak mıydı?
Hayır... Amerikan Federal Havacılık Dairesi (FAA), şampiyona ve final sırasında tüm bölgeyi drone’lara yasakladı. Hem de 32 mil (48km) çapında bir alanda... Çünkü sadece ABD’de, sadece geçen yıl 1 milyon drone satılmış. Drone uçurmak için FAA izni gerekli. Sadece geçen bir ayda 300 bin lisans başvurusu yapılmış.
Drone konusu, hem fırsat hem tehdit: İleri bilgi toplumlarının gündelik yaşamına şeylerin interneti, büyük veri gibi ucu bucağı görünmeyen bir sorun olarak girdi. Öyle ki, drone kullanarak film çekimi yapanların yarışması için bu yıl, dünya çapında 18 tane film festivali sırada. Bunlardan en medyatik olanı New York’ta 4-6 Mart’ta yapılacak. Londra onu izleyecek 23 Mayıs’ta. Fransa, İtalya, Almanya, Polonya gibi başka ülkelerde de bu yıl drone film festivalleri yapılacak.
Bu festivallere iki ana tür filmle katılmak mümkün: 5 dakikayı aşmayan filmle, veya 1 dakikayı aşmayan özçekim (selfie) filmiyle. Sadece tek şu örnek bile, film festivallerinin yenilikçi özelliğini gösterecek: Bir dağcı, drone’unu öyle bir ayarlıyor ki, adam dağa tırmanırken drone da tepeden onun filmini çekiyor. Bu, daha önce örneği olmayan yepyeni bir filmcilik tarzı olarak gündelik hayata giriverecek. Bu tür çekimler “ezelden beri” yapılırmış gibi gelecek.
Drone sadece sanatsal amaçlı değil, gerçek ihtiyaçlar için çözüm sağlıyor: Ulaşımı uzak ve zahmetli yerlere tıbbi malzeme, aşı, kan vb. ulaştırmak için örneğin. Kuzey Denizi petrol platformları, Afrika’dan Papua Yeni Gine’ye, Avustralya’ya kadar zor coğrafyalar, Himalaya’lara tırmananlara destek olan sağlık merkezleri, ayrıca, tabii ki doğal âfetlerde, her çeşit habercilikte.
Bu nimetlerin yanı sıra drone’lar, FAA istediği kadar lisans diye ısrar etsin, oyuncak olarak kullanılıyor. Hele ülkemizde, açık havalı AVM’lerde çoluk çocuk, doğru dürüst bilmeden, sorumluluğunu hissetmeden, kalabalıkların içinde bunlarla rastgele oynuyor. Bir gün bir kaza olduğunda kim sorumlu olacak?
Böyle bir kaza, geçen gün New York’un simge binalarından Empire State’te oldu bile. Bir drone, binanın 40’ıncı katına çarpıp, 35’inci kat pencere pervazına düştü. Oradan taa aşağıya kaldırıma düşebilirdi. Ve birinin, birilerinin başına. Olay üstelik gece olmuş. Sorumsuzluğa bakar mısınız?
Alplerde kayak yarışmaları sırasında benzer bir olay, kaza olmadan atlatıldı. Bir TV kayıt drone’u, şampiyon kayakçı Marcel Hirscher kayarken yanı başına düştü. Kayakçı dengesini kaybedip yere kapaklandı.
Geçen yıl da bir drone, Beyaz Saray’ın bahçesine düşmüştü.
Küresel güvenlik konularındaki araştırmalarıyla tanınan Oxford Research Group’un “Drone’ların İngiliz Hedeflerine Karşı Devlet-dışı Unsurlar Tarafından Saldırı Amaçlı Kullanılması” raporu, uzun başlığından da anlaşılacağı gibi, drone’ların tehdit potansiyelini vurguluyor.
Hollanda ise, en akla hayale gelmeyecek bir önlemi geliştirme peşinde: Kartalları, drone yakalamak için eğitmek. Şaka gibi, ama Hollanda’da şaka olmaz. Denemelerde, plastik malzemeden mamûl bir ufak drone’u kartal yakalıyor. Ama daha büyükçe, karbondan yapılma drone’lar kartala “fazla” geliyor. Bu arada, denemeler sırasında kartallara zarar verilmediğini özenle vurguluyorlar. Malûm, oralarda hayvan hakları, insan hakları kadar önemli.