Draghi'nin sorunu bir değil bin!
Global piyasalarda çeşitli riskler mevcut. Örneğin gelişmekte olan piyasalar ‘herkesin bildiği’ bir sorun. Çin ise ‘herkesin yeni uyandığı’ bir sorun. ABD ‘şimdilik unutulmuş’ bir sorun. Japonya kuru düşüp endeksi yükseldiği için ‘düzeliyor’ var sayılan bir sorun. Euro bölgesi ise ‘yokmuş gibi’ yapılarak atlatılmaya çalışılan bir sorun.
Bölgenin temel sorunlarından önce kısa vadede tüm yükü omuzlamak durumunda kalan ECB’nin neler yapacağına veya neler yapması gerektiğine bir göz atmakta fayda olduğunu düşünüyorum. ECB'nin harekete geçme konusunu, global etkileri aynı önemde olmamakla beraber, Fed’in tapering (yani varlık alımlarını azaltması) konusuna benzetiyorum. Eylül ayında Fed'in harekete geçmemesi sadece o gün için fiyatlamaları etkilemesine rağmen ana trendi değiştirmemiş ve portföylerini bu gerçeğe göre düzenleyenler karlı çıkmıştı. Marta kadar veya son ana kadar bekleyelim diyenlerin ise bugün olan biten yüzünden haksız şekilde Fed'i suçladığını görüyoruz. ECB harekete geçmemek ve sıra dışı önlemler almamak için direnç gösterebilir.
Bölgenin en önemli 3 sorunu
1- Almanya'da dezenflasyon dahil bölgenin genelinde bir problem olduğunu görebiliyoruz. Bu konuyu daha önceki yazılarımda da işlediğim için detaylandırmıyorum. Ancak borcun yüksek olduğu bir ortamda deflasyonun kontrolü ele geçirmesi ekonomiye çok ciddi hasarlar verebilir. Hiçbir merkez bankası bu riski göze alamaz.
2- Bankalararası borçlanma piyasasında son 8 ayda ciddi bir hareket göze çarpıyor. Dalga boyları büyürken (çeşitli bahaneler bulduk diyelim) oranın ortalaması da yukarıya doğru hareket ediyor. Faiz oranı yüzde 0.075 düzeyinden yüzde 0.145 düzeyine geldi ki ECB'nin bunu not ettiğinden eminim.
3- ECB geniş anlamda para arzı M3 verisinde detayları paylaşıyor. Bankalar kredi vermiyor ve piyasa hızla daralıyor. Kredi verilmemesinin nedeni de faizlerin yüzde 0.25 gibi yüksek! bir oranda bulunması değil. Hem bankaların bilançoları kredi verebilecek kadar temizlenmiş değil hem de hala kredi alacak şirketlerin bilançosuna olan güven tam sağlanmış değil. Üstelik de likiditesi olan banka Alman bankaları ama krediye ihtiyacı olanlar sorunlu ülkelerin şirketleri.
Normalin dışına çıkmalı
ECB’nin bir faiz indirimi dezenflasyon ve bankalararası piyasadaki sorunun çözümüne yardımcı olabilir ancak kredi problemi faiz indirimi ile çözülemez. Banka kredileri ABD'ye göre çok daha ufak bir finansman piyasasına sahip Euro Bölgesinde büyük önem taşıyor. Bu nedenle ECB ‘normalin dışında’ bir uygulamaya gitmek durumunda. Bu uygulamaya geçildiğinde şayet FED stratejisinde bir değişiklik yapmadı ise Euro değer kaybetmeye başlayacaktır.
Öte yandan özellikle bono piyasasında yaşanan gelişmelere baktığımızda sorunlu ülkelerde ciddi bir rahatlama yaşandığı görülüyor. Söz konusu tahvillerde alım dalgasının nasıl başladığını hatırlıyorsunuzdur. ECB öne süreceği şartları kabul edecek her ülkenin bonolarında sınırsız alım yapacağı bir program, OMT’yi açıkladı ve ilk aşamada spekülatif saldırıyı durdurdu. Ardından LTRO adı verilen uzun vadeli likidite programları ile ucuza borçlanan bankalar arbitraj imkanlarından faydalanmak için sorunlu ülke tahvillerini almaya başladı.
Son dönemde iyi gelen verilerle beraber tahvil getirilerinin net bir düşüş kaydettiğini gördük. Bu hareketin geçici olduğuna inanıyorum. Avrupa’nın borç yükü çok yüksek, finansal anlamda birliği kurulmuş değil, ortak bir Eurobond uygulamasına geçilemedi ve sorunlu ülkelerde yeni kemer sıkma politikaları artık siyasi olarak mümkün değil. Euro bölgesi de tıpkı bir gelişmekte olan ülke gibi enflasyon yaratarak veya borçlarını silerek veya yıllarca zayıf büyüme yüksek işsizlik gerçeği ile yaşamak zorunda kalacak. Son olarak jeopolitik bir konuya kabaca değinmek istiyorum. Rusların ilk başkenti olan Kiev şu anda Ukrayna’da olan bitenin de merkezi. Söz konusu ülke etnik olarak ve dil bazında ikiye bölünmüş durumda ve kış olimpiyatlarından sonra Rusya’dan önemli bir stratejik adım görebiliriz. Konu jeopolitik önemi açısından hak ettiği ilgiyi görmüyor.