Draghi ve Yellen’in durumu sıkışık

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI [email protected]

Ayın ortasına geldik. Kaçınılmaz olarak bir “Merkez Bankaları gösterisi” daha izleyeceğiz. Görece daha küçük olanların gösterileri başladı bile. Esas büyükler olarak bilinen Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve ABD Merkez Bankasının (FED) gösterileri yeni başlıyor. Bu defa her iki gösteri de, sonuçları itibariyle, artık rutin haline gelmiş olan aylık toplantılardan farklı. Hem ECB’de hem de FED’de başkanlar biraz sıkışmış durumda. Sıkışma olgusu açısından benzerlik taşısa da başkanların sıkışma nedeni ve konumu farklı. Sonuçları da farklı olacak tabii.

Draghi’nin güncel sorunu Yellen’in bir süre önce karara ve takvime başladığı meselenin aynısı. Malum FED, uzun süre bilinmezlik bulutu içinde tuttuğu parasal genişlemeyi sonlandırma ve tersine çevirme meselesini geçen yıl sonunda karara bağlamıştı. Şimdilerde bunun gereklerini yerine getirmenin sıkıntısını yaşıyor. ECB ise böyle bir sürecin başlangıç noktasına gelip gelmediği konusunda karar verme noktasında. Bunca zamandır genişleyen para arzını “kırpmaya” (taper) başlayıp başlamayacağına karar verecek, kırpmaya karar verilmesi halinde bunun piyasalarda yaratacağı gürültüyle (tantrum) nasıl baş edeceğini tasarlayıp, politika haline getirecek.

Yellen’in güncel sorunu ise koltuğu koruma meselesi. FED Başkanı’nın görev süresi 3 Şubat 2018’de sona eriyor. Bir kez daha atanması mümkün kuşkusuz ama Başkan Trump’ın böyle bir atamaya sıcak bakmadığı da biliniyor. Soğukluğun nedeni de Trump’ın Yellen’in uyguladığı politikayı beğenmemesi. Yellen’in yeniden atanmaya teşne bir hali yok doğrusu. Tersine, Trump ile bir tür ters kulvarda hareket ermekte bir sakınca görmüyor gibi görünüyor. Yellen’in atanmaması durumunda kimin yeni başkan olacağı sorusu gelecek gündeme. Atamaya bağlı olarak ABD’de para politikasının ne yöne döneceği, yeni politikanın nasıl yürütüleceği ve en önemlisi FED ile Başkan Trump arasındaki koordinasyonun nasıl sağlanacağı gibi bir dizi soru çıkacak ortaya. Bunların hepsi yeni belirsizlik kaynağı olacak kuşkusuz. Yani, FED’in şimdiye kadar başımıza açtıkları yetmezmiş gibi bir de bu belirsizliğin getireceği yeni sorunlarla uğraşacağız.

Ben bu satırları yazarken Mario Draghi, ECB’nin politika kararlarını açıklama konuşmasını yapmak üzereydi. Yani, siz bu yazıyı okurken kararları ve buna ilişkin değerlendirmeleri biliyor olacaksınız. Bu yazının kararın ne olacağı ile pek ilgisi yok. Daha çok bu noktaya nasıl gelindiği ve bunun olası sonuçlarının ne olabileceği üzerinde durmaya niyetliyim. Avrupa’nın küresel krizden en fazla etkilenen grup olduğunu biliyoruz. Avrupa Merkez Bankası bu evrede iki aşamadan geçti demek mümkün. Draghi öncesindeki dönemde ECB’nin politika kararlarında Alman yöneticileri etkiliydi. Bunlar da, ünlü Alman tutuculuğu ile para politikasında sıkı duruştan yana bir tavrı benimsemişlerdi. Sonuçta, öteki merkez bankaları krizin getirdiği büyüme kaybına karşı parasal genişlemeyle büyümeyi uyarmaya çalışırken Avrupa Merkez Bankası tam tersini yapmayı, sıkı para politikasına sıkı sıkı sarılmayı tercih etmişti. Sonuç Avrupa’nın koyu bir deflasyona sürüklenmesi oldu. Bu durum Draghi ve ekibinin iş başına gelmesi ile aşıldı. Draghi ile birlikte ECB de parasal genişlemeye kaydı ve para arzını genişletmeye başladı. Özellikle Almanlar tarafından çok eleştirilen bu politikanın sonuçları geçtiğimiz aylarda iyice belirginleşti. Draghi’nin ifadesiyle deflasyon riski ortadan kalktı, Avrupa ekonomisi görece yavaş da olsa bir büyüme rayına oturdu. Aslında, bu günün meselesi bundan sonra başladı. Aktörler Avrupa’da sorun çözüldüğüne göre genişlemiş olan para stokunun azaltılması aşamasına gelindiğinden, ayda 60 milyar Euro çapında olan tahvil alımlarının geriletilmesine (tapering) başlanacağından kuşkulanmaya başladılar.

Avrupa’da yeni başlayan büyüme sürecinin henüz kırılgan olduğu biliniyor. Ortada bir enflasyon riski de yok. Kendi adıma, bu koşullarda parasal genişleme erken olur ve büyük olasılıkla ters teper diye düşünüyorum. Parasal genişlemenin kırpılmaya başlanacağı kuşkusu dahi risk algısını artırarak durgunluk eğilimini besleyecek, yeni başlayan büyümeyi ters yöne çevirecektir. Bunun önüne geçilmesi gerekir. Ancak, Avrupa Birliği içinde Draghi’nin genişlemeci tutumunu sürdürme isteğinin sonuçta sorun yaratacağını düşünen bir kesim de var. Draghi şimdiye kadar bu karşıtlığı daha çok sözel güdümlemelerle aşmaya çalıştı. Başarılı da oldu. Ekonomiyi hedeflediği konuma taşıdı sayılır. Bu aşamada ECB’ın ne yönde karar alacağı Avrupa motorunun istim tutup tutmayacağının belirlenmesine etkili olacak. Günün “mana ve ehemmiyeti” bu nedenle önemli. Büyük merkez bankalarının güncel sıkıntıları bunlar. Yellen’in sorunun çözülmesine daha bir süre var. Draghi’nin durumunun ne olacağına, şimdi ECB’nın kararını da bildiğinize göre, siz karar verin. Tabi buna göre başımıza neler geleceğini de düşünmeye başlayın.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018