Dow yeni zirve yapmış kimin umurunda?

Şant MANUKYAN
Şant MANUKYAN Ekofobi [email protected]

 

 

 
Obama kampanyasını 1%lik kesimi hırpalamak üzerine kurmuştu, vergilerin arttırılmasında da bu konu gündemi işgal etmişti. ABD endekslerinin yeni zirve yaptığı bu günlerde bu yükselişin gerçek bir "servet etkisi" yaratıp yaratmadığını görmek için kimin hisse tuttuğuna bakmamız yeterli. İlk bakışta hisse sahibi ABD'lilerin toplam nüfusa oranı 52% ve 1980lerde oran  30% civarındaydı.  Yani geniş kesimler yükselişten mutlu olmalı. Ancak Ed Wolff'un çalışmasında göre ortalama bir Amerikalı 9000 dolar, üst 10%'luk dilim 500bn dolar ve en üst 1%'lik kesim 3.5 milyon dolarlık hisse portföyü taşıyor. Daha da detaylandırdığımızda en üst 10%'lik kesim hisselerin 80%sine sahip. Yani Bernanke dolaylı olarak olsa da aslında 1%lik kesime çalışmış oluyorÖ. 401K'leri (emeklilik fonları diyebiliriz) son 10 yılda en iyi ihtimalle sabit kalan kesimlerin ise istihdam piyasasına dönmek zorunda kaldığını NFP verileri içinde 55 yaş üstü kesimin büyümesinden anlayabiliyoruz. Yani aslında servet etkisi yaratarak insanları harcamaya yöneltme stratejisinin hisse bacağı aslında çalışmıyor. Zaten zengin kesim endekslerin rallysi ile harcamalarını arttıracak türde bir tüketici profiline sahip değil. Aksine tasarrufa daha yakın bir kesim. Diğerleri ise çok az hisseye sahip olduğundan harcama profilleri endekslerin performansına bağlı değil. ABD ekonomisi için kritik olan hisse fiyatları değil konut fiyatları ve sektörü.Burada yaşanan toparlanmalar ise mortgage borçlarından, harcamalara, tasarruf oranlarından istihdama kadar pek çok noktayı doğrudan etkiliyor.Konut sektörüne baktığımızda  şimdilik olumlu bir trend görüyoruz. ABD 10 yıllık faizlerin artması ile bu sektörde bir yavaşlama olup olmayacağını önümüzdeki aylarda göreceğiz. Öte yandan Çin'de yumuşak bir iniş olacağını savunanların sayısı artarken gerek ekonomik veriler gerekse endeksin performansı bunun aksinin pekâlâ mümkün olduğuna işaret ediyor. Son gelen verilerde tüketici enflasyonu beklentilerin üzerinde olmasına rağmen bu ekonomik toparlanmadan ziyade gıda fiyatlarına bağlı bir yükseliş niteliğindeydi. Nitekim üretici fiyatları düşerken, perakende satışlar ve endüstriyel üretimin beklentilerin altında kaldığını gördük. Peki, Çin'de büyüme nereden geliyor? Bir kez daha sabit yatırımların beklentilerin üzerinde olması bu sorunun da cevabını oluşturuyor. Çin yatırımla büyüme modelinde tüketimle büyüme modeline geçmediği sürece kaçınılmaz bir krize doğru ilerliyor. Şayet büyüme modelini değiştirebilirse bu da en az birkaç yıl 7.5% büyüme hedefinin altında kalınması anlamına gelecektir. Uzun vadeli dinamikleri bir kenara bıraktığımızda ise bir kez daha merkez bankaları öne çıkıyor. BOJ yeni başkanı ile neler yapabilecek ve FED varlık alımında indirime gidecek mi? İkinci sorunun cevabı hayır, ilk soru ise pek çok ihtimaller içeriyor ancak kısa vadede çok radikal bir adım atılmaz ise (olağanüstü toplantı veya varlık alımlarında çeşitlendirme vs) piyasalar hayal kırıklığına uğrayabilir.
 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dijital Paraya Geçiş 27 Eylül 2019
ECB’nin alternatifleri 26 Temmuz 2019