Dövizli sözleşmelerin uyarlanması ve olası sorunlar

Bumin DOĞRUSÖZ
Bumin DOĞRUSÖZ HUKUKA GÖRE [email protected]

Bilindiği gibi 13 Eylül tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile 32 sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma (TPKK) Hakkında Karara bir düzenleme eklenerek; Türkiye’de yerleşik kişilerin, kendi aralarında yapacakları her türlü sözleşmede, tarafların yükümlülüklerini para cinsinden oluşturan edimleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak belirlemeleri yasaklandı. Bu düzenlemeye göre kullanılamayacak veya ölçü olarak alınmayacak ödeme aracı, dövizdir. Bunun dışında, örneğin altın veya diğer kıymetli madenlerin ödeme aracı veya ölçüsü olarak kullanılması serbesttir. Ancak bu yasağın istisnalarını belirleme yetkisi de Hazine ve Maliye Bakanlığı'na bırakıldı.

Öte yandan söz konusu karara eklenen bir geçici madde ile daha önce döviz üzerinden yapılmış, bir başka deyişle sözleşme edimi döviz olarak kararlaştırılmış sözleşmelerdeki döviz bedellerinin taraflarca 13 Ekim tarihine kadar Türk Parası cinsinden yeniden belirlenmesi yükümlülüğü getirilmiştir. Yine Hazine ve Maliye Bakanlığı'na bu yükümlülük için de istisna belirleme yetkisi tanınmıştır.

Bu yazımızda söz konusu geçici madde üzerinde durmak istiyoruz.

Söz konusu geçici madde, edimi döviz olarak kararlaştırılmış sözleşmelerdeki döviz bedellerinin taraflarına edimi TL’ye çevirmeleri yükümlülüğü getirmektedir. Dikkat edilirse bu yükümlülük, sadece edimin döviz olduğu sözleşmeleri ilgilendirmektedir. Kapsama, dövize endeksli edim ihtiva eden sözleşmeler girmemektedir. Örneğin bir kira sözleşmesinde, kira bedeli 100 dolar yazıyorsa bu sözleşmenin uyarlanması gerekmekte, “100 dolar karşılığı TL” yazıyorsa uyarlama gerekmemektedir. Çünkü asli maddede artık bedelin “döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılama”yacağı yazarken, önceden yapılmış sözleşmelere ilişkin geçici madde sadece “döviz cinsinden kararlaştırılmış bulunan bedeller”den söz etmektedir.

Bedelin döviz olarak kararlaştırıldığı sözleşmelerin uyarlanmasında TL cinsinden kabul edilmek durumunda olan yeni tür bedelin ne olacağı, tarafların iradesine bırakılmıştır. Taraflar bu konuda 13 Ekim tarihine kadar uzlaşmak durumundadırlar. Cumhurbaşkanlığı Kararı, tarafların anlaşamaması halinde uygulama konusunda doğal bir ölçüt içermemektedir. Eğer bir ölçüt içerse idi, bu ölçüt lehine olan taraf uyuşmazlık içerisine girerdi.

Taraflar uyarlama değeri üzerinde anlaşamazlar ise tek yol “sözleşmenin değişen durumlar karşısında uyarlanması” için mahkemeye müracaat olarak görünmektedir. Bu da binlerce ve uzun sürecek ve neticede bilirkişilerin takdirine kalmış davalar demektir. Bu dava süresince ne olacağı da ayrı bir belirsizliktir. Örneğin bedeli döviz olarak yapılmış bir kira sözleşmesinde tarafların TL bedelde anlaşamaması halinde ve kiracının 12 Ekim günü mahkemeye müracaat ettiği bir olayda kiracı Kasım kirasını ödemezse ve kiraya veren icra dairesine müracaat ederse, icra dairesi nasıl davranacaktır. Çeşitli ihtimaller söz konusudur. İcra dairesi nezdinde (itiraz ve icra mahkemeleri aşamasına göre) uyarlama yapılmadığı için sözleşmeye itibar olunmayacağı gibi, dövizle kira bedelinin tahsili reddedilip dövizin karşılığı TL tutarını o günkü kurdan hesaplayıp harekete de geçilebilir. Daha sonra yargı kararı ile daha düşük bir bedele hükmedilmesi halinde mahsuplaşmanın yapılması da bazen ayrı bir sorun olarak karşımıza çıkacaktır. Bu nedenle kanaatimce uyarlama için mahkemelere müracaat edildiğinde belli bir bedelin başlangıçta tedbir olarak belirlenmesini talep etmekte yarar vardır.

Bu gibi durumlarda, yani tarafların uyarlama konusunda 13 Ekim tarihine kadar uzlaşamamaları ve yargıya da müracaat etmemiş olmaları halinde, bu tarihten sonra yapılacak başvuruları mahkemelerin veya icra dairelerinin cumhuriyet savcılıklarına da ihbar etmesi gerekmektedir.

Ayrıca aynı yükümlülük bu konuda inceleme yapacak vergi müfettişlerine de düşmektedir. Çünkü bu durumda sözleşme tarafları TPKK kararına muhalefet etmiş olacaklardır. TPKK kararlarına muhalefet etmenin yaptırımı 1567 sayılı Kanun'un 3. maddesi ile idari para cezası şeklinde belirlenmiştir.

İrdelenmesi gereken daha pek çok konu var. Bu karar kimleri ilgilendirmektedir? Kapsamı taraflar yönünden nedir? Sözleşme uyarlandığında damga vergisi doğacak mıdır? Kanunda öngörülen ceza Anayasa’ya uygun mudur? Bu soruların cevapları da gelecek yazımda.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Konaklama Vergisi 29 Ekim 2019
Değerli Konut Vergisi 22 Ekim 2019
Yenileme Fonu… 15 Ekim 2019