Dövizli sözleşmelerin uyarlanması ve damga vergisi

Bumin DOĞRUSÖZ
Bumin DOĞRUSÖZ HUKUKA GÖRE [email protected]

Bilindiği gibi 13.9.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 85 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile yerleşik kişiler arasındaki sözleşmelerde edimi döviz veya dövize olarak belirleme yasağı getirilmiş, daha önce yapılmış ve edimi döviz cinsinden olan sözleşmelerdeki edimlerin 13.10.2018 tarihine kadar TL’ye uyarlanması zorunlu kılınmıştır. Bu Kararın kapsamına ve istisnalarına ilişkin ayrıntılı açıklama/düzenleme ise Hazine ve Maliye Bakanlığının 6.10.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Tebliğinde yer almıştır.

Hazine ve Maliye Bakanlığı bu konuda doğan tereddütleri ise “sıkça sorulan sorular” biçiminde web sayfasında yayınladığı 17 soruluk bir metinle gidermeye çalıştı. Bu metin, idare hukuku açısından, düzenleyen/yayımlayan kurum, içeriği ve ilanı itibariyle bir tür adsız genel idari işlem veya sirküler olarak nitelendirilebilir niteliktedir. Bu metinde yanıtlanan sorulardan 20’ncisi “TL’ye dönen sözleşmeler için damga vergisi muafiyeti olacak mıdır” şeklindedir. Yanıt ise, “konu vergi mevzuatı ile ilgili olup kambiyo mevzuatının yetki alnındadır” biçimindedir. Yanıt doğruysa da yine de Hazine ile Maliye artık aynı Bakanlık olduğuna göre görüşülmek suretiyle bu soruya bir yanıt verilebilirdi diye düşünüyorum.

Ben de yazımda bu konuyu değerlendireyim diye düşündüm.

Kişisel kanaatim; damga vergisinin konusuna sözleşmelerin dahil olması, sözleşmelerin ise tarafların özgür iradelerinin kesişmesi ile meydana gelecek olması noktalarından hareketle, burada tarafların yeni bir sözleşme yapma niyetlerinin bulunmaması, yapılanın daha önce özgür irade ile oluşmuş sözleşmelerin kamu otoritesinin emredici düzenlemelerine uygun hale getirilmesi olduğuna, edimi değiştiren iradelerin yaptırım tehdidi ile ortaya çıkması sebepleri ile döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak belirlenmiş edimlerin TL cinsine çevrilmesinde (uyarlanmasında) yeni bir sözleşmenin veya yeni bir edimin ortaya çıkmadığı ve dolayısıyla bu konudaki protokollerin damga vergisinin konusuna girmeyeceği şeklindedir. Bu konuda son sözü, elbetteki yargı söyleyecektir.

Ancak bu görüşümün, bu konuda yapılacak protokollerin, sadece edimi uyarlamaya yönelik olması, “sıkça sorulan sorular” içerisinde belirlenmiş taraflar uzlaşamazlarsa uygulanması gereken kura göre uyarlama yapılması, sözleşmenin diğer hüküm ve koşullarında bir değişiklik yapılmaması koşuluna bağlı olduğunu da belirtmeliyim. Örneğin uyarlama ile birlikte, sözleşmenin süresinde veya teslim şeklinde yahut taksit vadelerinde bir değişiklik meydana getirmesi, farklı bir durumdur.

Bu konudaki uygulamaya hâkim görüşün ise yapılacak uyarlama protokollerinin, “sıkça sorulan sorular” içerisinde taraflar uzlaşamazlarsa uygulanması gereken kura göre düzenlenmesi halinde dahi damga vergisinin doğacağı yönündedir. Ancak bu görüşü savunanlar, yukarıda söz ettiğim duruma ilişkin olarak henüz ikna edici bir gerekçe ortaya koyabilmiş değillerdir.

Protokollerin her durumda damga vergisine tabi olacağı görüşü kabul edilirse bu defa, sözleşmenin yapılması aşamasında ödenmiş damga vergisinin, protokole göre doğan vergisinden mahsup edilip edilmeyeceği sorunu ortaya çıkmaktadır. Kanaatimce hakkaniyete uygun olan, önceden ödenmiş verginin mahsubudur.

Bu konular halen uygulamada sıkça tereddüt yaratan ve ileride de çokça ihtilafa yol açacak konulardır. Hazine ve Maliye Bakanlığının (Maliye kısmının), aktif bir konum alarak, bir Genel Tebliğ ve Sirküler ile bu konudaki tereddütleri gidermesi gerekmektedir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Konaklama Vergisi 29 Ekim 2019
Değerli Konut Vergisi 22 Ekim 2019
Yenileme Fonu… 15 Ekim 2019