Dövizdeki asabiyet
Türkiye ekonomisinde döviz sorunu hep oldu. İstediğimiz ölçekte iktisadi faaliyet hacmini destekleyecek iç ve dış fonları üretmekte hep zorlandık. Bu zafiyet bize dengesizlikler ve fiyat oynaşmaları olarak geri döndük. Görece daha rahat olduğumuz konjonktürlerde bunları yönetebildik. Bazen de fiyatlarda ve miktarlardaki oynaşmalar yönetilemez büyüklüklere ulaştı. Döviz büyüklükleri asabileşti. Sıkıntı oldu.
Bu günlerde de döviz yönetiminde sıkıntılar var. Döviz değişkeninde gittikçe artan bir asabiyet gözleniyor. Kur oynaklığı tepe yapmış durumda. Üstelik tepe hep değişiyor yani tepeye hareket tam anlamıyla sonlanmış da değil. Bu konumu tek bir değişkenle açıklamak çok zor. Aslında illa tek bir değişken arayacaksanız bunu Türk lirasının elde tutulmasını, Türk Lirası varlıklara yatırım yapılmasını riskli hale getiren, yani caydıran eylem ve söylemler olarak tanımlamak mümkün. Bu durumu yaratan bütün gelişmeler dövizdeki asabiyeti açıklamak için kullanılabilir. Bu gün de içerideki ve dışarıdaki kimi eylem ve söylemler Türk Lirasını elde tutmayı caydırıyor, Türk Lirası varlıklardan kaçmayı özendiriyor. Yine tek bir neden ararsak bunu belirsizlik ve riskte yoğunlaşma olarak tanımlayabiliriz.
Siyasi gerilimlerin ve güvenliği tehdit eden terör, silahlı çatışma gibi olayların yoğunlaşmış olması belirsizliği yoğunlaştıran, güvensizlik yaratan olumsuz gelişmelerin başında geliyor. Her gün yeni bir gerilime sürüklendiği izlenimini veren, her gün yeni bir çatışma haberi ile sarsılan, her gün şehit uğurlayan bir ekonomide ufuk çizgisi iyice belirsizleşir, geleceğe dönük hesap- kitap yapmak imkansız hale gelir. Bu perspektifte ulusal para en azından biriktirme ve borçlanma aracı olma vasfını büyük ölçüde kaybeder. Ulusal paradan kaçma, daha güvenli araçlara yönelme içgüdüsü kabarır. Serbestliğin üst noktaya taşındığı günümüz dünyasında döviz böyle bir araçtır. Dövize artan rağbet (talep) fiyatını (kur) yükseltir. Bizde bu günlerde yaşanan oynaklığın temel nedeni budur. Şimdilik ufuk çizgisinin belirsizleşmesinden etkilenenler daha çok yabancı aktörler. Geçtiğimiz yılın sonbahar aylarında özellikle yabancı yatırımcılar arasında yoğunlaşan Türk Lirasından kaçma eğiliminin yılın başına doğru sakinleştiğini biliyoruz. Yılbaşı şenlikleri bittikten sonra bu eğilimin geri döndüğünü söylemek mümkün.
Bu gün itibariyle, artan döviz asabiyetinin ve kurdaki hırslı yükselmenin ağırlıklı olarak yabancı aktörlerin yerli döviz piyasasındaki işlemlerinden kaynaklandığı söylenebilir. Aslında bu durum bir sürecin ilk evresi, bir anlamda iki kötü durumdan iyi olanı olarak tanımlanabilir. Bu günden daha kötüsü yerli halkın da yoğun biçimde döviz piyasasına geldiği, elindeki büyük küçük Türk Lirasını varlıklarını dövize çevirmenin peşine düştüğü durumdur. Bu artık ipin koptuğu, zincirin boşaldığı noktadır. Kur adeta zıplayarak yükselir, ulusal varlıklar dibe çöker, kurdaki hareket yıkıcı bir sürece dönüşür. Bunun hem bizde hem de dünyada örnekleri var.
Dövizdeki asabiyet bu noktaya taşınmadan önce bir çözümün gündeme taşınması gerekir. İlk akla gelen hemen döviz piyasasına müdahale edilmesidir. Müdahale artmış olan döviz talebini caydırmayı hedeflemek durumundadır. Bu müdahale iki biçimde yapılabilir. Doğrudan döviz fiyatına (kur) veya döviz miktarına (mal ve sermaye hesaplarına) müdahale edilebilir. Bu tür müdahalelerin de örneği çoktur. Ama başarılı oranı o kadar yüksek değildir. Örneğin, doğrudan fiyat müdahaleleri kurun serbest piyasada belirlendiği ekonomilerde nafile çabadır. Dahası bu tür fiyat müdahalelerinde “çift piyasa” oluşması da söz konusu olur. Miktar müdahalesini de iki biçimde düşünmek gerekir. Birisi artan döviz talebini göğüsleyecek döviz arzını sağlamayı öngörür. Bu merkez bankasının rezervindeki döviz piyasaya sokularak ya da borçlanma vb yöntemlerle ekonomiye taze döviz girişinin sağlanmasıyla olabilir. İkincisi de döviz talep miktarını azaltmayı hedefleyen müdahaledir. Bu da daha çok döviz harcayan ticaret kalemlerine (ithalat) ya da dövizi götüren sermaye işlemlerine (kambiyo serbestisine) müdahale edilmesi anlamına gelir.
Bu işlemler acilen yapılabilecek olanlar ve icrası zaman alacak girişimler olarak iki parçalı düşünülebilir. Bizdeki gibi artan asabiyet durumunda acilen kullanılabilecek araçlar öne çıkar. Ama bunlarda da hemen devreye sokulabilecek miktar (rezerv) sorunu vardır. İşin bu yanına da sonraki yazıda değineceğim.