Dövizde ak koyun kara koyun bu hafta belli olabilir

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Ekonomi piyasası dediğimiz bireyler bütünü de komik davranışlar sergiliyor bazen. Dolar 2.62’ye çıkıyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ali Babacan ve Erdem Başçı ile görüşeceğini söyleyince bir iyimserlik, bir iyimserlik, dolar 2.57’lere geriliyor. Ama bu iyimserlik rüzgarı, ABD’den gelen ve faiz artırımının bu yıl kaçınılmaz olacağına işaret eden veriler yüzünden kısa sürüyor, dolar yeniden 2.60’lara atıyor kendini. 

Cumhurbaşkanı’nın Babacan ve Başçı ile görüşecek olmasından çok şey bekleniyor olmalı ki dövizde böylesine keskin bir düşüş yaşanıyor; hem de çok kısa bir süre içinde. Anlamak zor doğrusu, piyasa bu görüşmeden ne bekliyor da döviz böylesine geriliyor. Ne yani Erdoğan bu görüşmede “Siz haklıymışsınız, ben hatalı davranmışım, ikna oldum, faizi indirmekte acele etmeyin, dövizdeki artışı önleyebilmek için ne gerekiyorsa yapın, buna faiz artışı da dahil, yani işinize bakın” mı diyecek? Böyle bir beklentisi olan kimse var mı acaba? 

Yok değil mi, kesinlikle yok. Erdoğan’ın faiz-enflasyon-kur ilişkisine ilişkin görüşü belli ve bu görüş de bugünden yarına değişmeyecek, belki hiçbir zaman değişmeyecek. Dolayısıyla, söz konusu üçlü görüşme gerçekleştiğinde de, bir anlamda değişen hiçbir şey olmayacak. 

Erdoğan, görüşünü Babacan ve Başçı’ya yaklaştırmayacağına göre, ya toplantıda havanda su dövülecek ya da Erdoğan’ın istediği kabul edilecek. İşte o zaman da dövizdeki gidişatın ne olacağını göreceğiz. Yani ak koyun kara koyun durumu...

Aslında temel soru başka. Merkez Bankası’nın bir uygulaması ne diye Cumhurbaşkanı ile görüşülür... Cumhurbaşkanı, neredeyse her gün Merkez Bankası’nı kamuoyu önünde neden hırpalar... Hatta öyle ki Başbakan Yardımcısı Arınç’ın bile doğru bulmadığını açık açık söylemesine yol açacak biçimde. Sorunun temelinde bu yatmaktadır. Bir kurum, kendisine yasayla verilen yetkiyi kullanmakta güçlük çekmektedir. Gerisi teferruattır; ama o teferruat da ülkeye yüklü bir fatura çıkarmaktadır.

Faiz artışı şimdiden başladı 

Merkez Bankası’nın 24 Şubat’ta faizi indirmesini yanlış bulduğumuzu hep söyledik. Bunu söylediğimiz için eleştiri de aldık. Anlayamayacak olanlara tabii ki sözümüz yok, onlar için açıklama yapmak gerekmez, ama anlamak istemeyenlere şunu söyleyelim. Türkiye ekonomisi için öncelikli sorun faiz değildir, döviz kurunun yüksekliğidir. Öncelik faizdedir, diyenler, herhalde 10-15 yıl öncesinin ekonomik göstergelerinde kaldılar. O zamanlar faiz daha önemliydi, ama bugünkü üretim yapısı döviz borcu karşısında önem taşıyan artık kurdur... 

Hem Merkez Bankası 24 Şubat’ta faizi indirdi de ne oldu. Yine hep yazıldı, çizildi; faizi indirmek sorun değil, o düzeyde tutabilmek önemlidir, diye. İşte indirildi faiz, aradan daha iki hafta geçti, Merkez Bankası örtülü biçimde faiz artırmak durumunda kaldı bile. Merkez, fonlama tutarını kısarak, faizi yukarı çekti. Alın size faiz artışı! 

Şimdi yeni bir Para Politikası Kurulu toplantısına gidiyoruz. 17 Mart’ta yapılacak bu toplantı için yine faiz indirimi istekleri duyacağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın. Ne yazık ki, özellikle altını çizerek söyleyelim, ne yazık ki Merkez Bankası’ndan da “ekonomik temeli” olan bir yaklaşım beklemek lüks artık. O yüzden 17 Mart’ta nasıl bir karar alınabileceğini kestirmek çok zor. 

27 Ocak’ta, “Ocak sonundaki yıllık enfl asyon, aralık sonundakine göre bir puan ya da daha fazla düşerse 4 Şubat’ta ara toplantı yapabiliriz” diyen... 

Düşüş bir puan değil de 0.93 puanda kalınca 3 Şubat’ta “4 Şubat için bir toplantı söz konusu değildir” açıklaması yapan... 

Faiz indirmek için yılık yüzde 7.24 enflasyonu, 4 Şubat’ta uygun görmeyen, ama 24 Şubat’ta uygun gören... 

Hiç olmayacak bir zamanda faiz silahını elleriyle teslim ederek kur artışına karşı silahsız kalan, şimdi ise fonlama tutarını kısmak suretiyle adeta utangaç tavırla faizle oynamaya çalışan bir Merkez Bankamız var. 

Dolayısıyla bu hafta yapılması muhtemel bu üçlü görüşmeye fazla bel bağlamayalım. Ekonomide işler yalnızca yapılan açıklamalarla yürütülebiliyor olsaydı, her türlü sorunumuzu bu tür toplantılarla zaten anında çözerdik. Hem unutmayalım, ekonomide emir demiri kesmiyor. 

Müdahale çare olmaz 

Aslında köşeye öyle bir sıkışmış durumdayız ki, ne yapacağımızı biliyor, ama yapamıyoruz. Acı bir durum! 

Kurdaki hızlı artışı durdurmak ve geri dönüş sağlamak için “Merkez Bankası dövize yüklü bir müdahalede bulunsa artış durur” diyenler de var. Teorik olarak öyle, döviz arzı birden artırılırsa kurdaki hareket durabilir. Ama pratikte bu sonuç elde edilemez. Türkiye’den çıkmak isteyen çok sayıda yabancı yatırımcı ve döviz yükümlülüğünü kapatmak için dövize hücum eden reel sektör önemli bir talep yaratıyorken, Merkez Bankası’nın satacağı döviz adeta havada kapışılır. Bir başka ifadeyle daha yüksek fiyattan döviz almaya razı olanlara, ucuz fiyattan satış yapılmış olunur. 

Kaldı ki, bu tür operasyonların sonuç vermediğini yakın zamanda, daha geçen yılın ocak ayında gördük, yaşadık. Merkez Bankası geçen yıl 23 Ocak’ta tam 3 milyar 151 milyon dolar sattı. Ama kurdaki yükselme önlenemedi ve o ay sonunda Para Politikası Kurulu ara toplantıya giderek, faizde yüklü bir artış yapmak durumunda kaldı. Kur artışı da ancak öyle önlenebildi. 

Geçen yılki bu deneyimden ders almışa benziyoruz. Merkez hiç olmazsa şimdilik dövize müdahale etmeye yanaşmıyor. Aylar boyu biriktirdiğimiz dövizi, görece düşük kurdan döviz talep edenlerin hizmetine sunmanın hiç alemi yok çünkü. Aslında bu da bir kazanç. Bir yıl önceki hatamızdan en azından şimdilik ders almışa benziyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar