Döviz yasağında kafa karıştıran hususlar
Hikmet GÜMÜŞER - SMMM / CPA
Yükselen dövizin ateşini söndürmek adına ağustos ayından bu yana hem maliye politikası hem de para politikası araçları sıklıkla kullanılıyor. Son zamanlarda alınan önlemlerden belki de en çok konuşulanı, yurt içinde faaliyet gösteren firmaların kendi aralarında yapacakları sözleşmelerin döviz cinsinden olmaması ve dolayısıyla dövizli ödeme yapılmaması ile ilgili karar oldu.
**
Eylül ayının ilk haftasında kamuoyuna ilk kez duyurulduğunda herkesin tepkisini çeken karar ile ilgili 6 Ekim 2018 tarihinde detaylı bir uygulama tebliği yayınlanmış ve kafalardaki soru işaretleri bir nebze olsun giderilmişti. Uygulama tebliği çıktığında döviz cinsinden sözleşme ve ödemenin geniş kapsamlı istisnalara sahip olduğunu görmüş olduk. Uygulama tebliğine göre, dövizli sözleşme ve ödeme yalnızca yurtiçi şirketlerin kendi aralarında yapacakları gayrimenkul satış ve kira sözleşmeleri, fason sözleşmeleri, iş ve hizmet sözleşmeleri, taşıt ve iş makineleri satış ve kira sözleşmeleri ve eser sözleşmeleri için yasaklanmıştır.
***
Her ne kadar dövizli işlem yasağı sınırlı sayıda sözleşme tipleri için getirilmiş olsa da halen iki önemli konu kafaları karıştırmakta ve bu sözleşme hükümlerinin uygulanmasını zorlaştırmaktadır.
***
Döviz yasağına tabii olan sözleşmelerde şirketler TL’ye geçiş yapmak için kur belirlemek konusunda oldukça zorlanıyorlar. Özellikle son geçirdiğimiz iki hafta içinde de şahit olduğumuz üzere, belirlenen kur seviyesi sürekli aşağı yönlü revize olmakta ve sözleşme bedelini ödeyecek kişi açısından dezavantajlı hale gelmektedir. Örneğin 7 Ekim tarihinde böyle bir yasak olmasa yurt içinde bir firmadan 30 gün vadeli 20 bin dolar tutarında bir forklift almak isteyen kişi, mecburen ödemesini TL üzerinden yapacağı için, forklift bedelinin TL karşılığının belirleneceği sözleşmede pariteyi 5.70 olarak anlaşmış olsun. Ödeme vadesi geldiğinde 5.35’e gerileyen parite, müşteri açısından dezavantajlı hale gelmiştir. Sözleşme hükümleri aylık bazda gerçekleşen kira, iş, hizmet sözleşmelerinde bu durum süreklilik arzettiği için daha da çok memnuniyetsizliğe sebep olmaktadır (Ör: AVM’lerdeki dükkân kiraları).
***
Bu konuda çözüm olarak, hali hazırdaki dövizli anlaşmaların TL’ye uyarlanması için verilen süre sınırını uzatmak önerilebilir. Hiçkimse kurlarda yüksek geri çekilmelerin olduğu şu günlerde sözleşmesini TL’ye döndürmek istemez. Dolayısıyla kur seviyesinde dengelenme olana kadar firmalara müddet verilebilir.
***
Bir diğer belirsizlik ise eser sözleşmeleri ile ilgilidir. Gemi onarım ve inşası dışındaki yurt içinden şirketlerin kendi aralarında gerçekleştirecekleri tüm eser sözleşmelerinin TL cinsinden olması şartı, birçok kesimin yaptığı işi eser sözleşmesi şekli konusunda sorgulamaya götürdü. Bunun sebebi eser sözleşmesinin tanımındaki geniş ifadeden kaynaklanıyor: Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.
Tanımdan da anlaşılacağı üzere stoktan, raftan satılmayan her ürün eser sözleşmesi kapsamına girebilir. Bir makine firmasına “şu hızda, şu ağırlıkta, şu ölçüde bir makine yap” şeklinde bir iş yüklediğinizde, bu eser sözleşmesi kapsamına giriyor. Tabii haliyle ülkemizde faaliyet gösteren birçok üretici, üretimde ithal hammaddeye muhtaç olduğu için ve bunları döviz cinsinden ödediği için TL cinsinden sözleşme yapıp, TL satmak istemiyor.
Ne tür eser sözleşmelerinin dövizli olamayacağı ile ilgili açıklama yapılması elzemdir. Döviz engeli getirilmek istenen eser sözleşmelerinin, resim, heykel, özel araç-gereçler gibi eserler olduğunu düşünüyorum ama yine de ilgili bakanlık tarafından kamuoyu bu konuda aydınlatılmalıdır. Herkese hayırlı kazançlar dilerim.