Döviz varsa büyüme var! Gerisi hikaye...
Geçtiğimiz hafta perşembe günü Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplanarak politika faizlerini 325 baz puan düşürdü. Önceki toplantıda da 425 baz puan düşürmüştü.
Dolayısıyla iki toplantıda toplam 750 baz puan faiz indirimi yapılmış oldu. Böylece yüzde 24 olan politika faizi yüzde 16.50’ye çekildi. Yıl sonuna kadar ekim ve aralık aylarında da faiz indirimi beklentisi devam edecek ve 31 Aralık tarihi itibariyle politika faizi yüzde 15 bandına oturacak.
Yüzde 12-13 bandında beklenen yıl sonu enflasyonuna göre de yüzde 2-3 aralığında reel faiz oluşmuş olacak.
Genel senaryo bu yönde, eğer çok önemli bir iç ve dış jeopolitik gelişme olmazsa…
Ancak; böyle bir iki faiz hamlesiyle hemen sevindirik olmamak lazım. Çok ilginç, faizlerin indirildiği perşembe günü akşamı televizyonlar ve ertesi günü de gazeteler bayram havası estirdi. Faizlerin inmesiyle piyasaların coştuğu vurgusu özellikle yandaş medya tarafından dile getirildi, böyle bir algı yaratılmak istendi.
Hemen soralım: Faizlerin inmesiyle Türk Lirasının değerleneceği ve döviz kurlarının düşeceği beklenmiyor muydu?... Doğrusu, faiz indirimini izleyen birkaç günde dolar kuru 5.75 liradan 5.65 liraya kadar gerilemişti. Bu arada öncelikle ve alelacele kamu bankaları tüketici, konut, ihtiyaç kredileriyle ticari kredilerde faiz indirimi yapmıştı.
Ancak dikkat edilecek olursa, dolar yeniden yukarı doğru baskılamaya devam ediyor, yani döviz kurları düşmüyor. Bir yandan da yerli yerleşiklerin ve yabancıların döviz tevdiat hesaplarında artış devam ediyor.
Yani piyasalar dolarize olduğu ve Türk Lirasına güvenmediği için özellikle hane halkının dolar tutma refleksi devam ediyor.
Aslında yanlış anlaşılmasın, dövizi kötülüyor değiliz.
Döviz olmazsa hiçbir şey olmuyor.
Türkiye’nin döviz arzı ile büyümesi arasındaki ilişkiye bakınca bir şeyler çok net ortaya çıkıyor.
Yani döviz arzı oldukça ya da döviz bollaştıkça Türkiye’de büyüme de yükseliyor. Bu ilişkiyi yadırgamamak lazım. Aşağıdaki grafiğe bakmamız yeterli.
Zira iki açıdan dövize çok ihtiyaç var. Birincisi, ithalat için döviz lazım. Zira ithalatımızın önemli bir kısmını yatırım malları ile hammaddeler oluşturuyor. Bunları alabilmek için döviz lazım. Diğer yandan da firmalarımızın uzun vadeli finansman ve yatırım kredileri için de döviz lazım.
Gelelim işin bir başka boyutuna…
Sadece para politikası enstrümanıyla piyasaların düzeleceği beklentisine girilmesin. Reel ekonominin çok büyük sorunları var. Kamu kesimi dengesi de çok sıkıntılı bir durumda.
Reel kesimin durumu için; icra dairelerindeki dosya sayılarına ve en işlek caddelerde bile sayıları giderek artan satılık ve kiralık işyeri ilanlarına bakmak yeterli.
Bu arada devletin, merkezi yönetim bütçesindeki deliğin kapatılamayacak büyüklüğe ulaşması nedeniyle büyük küçük hemen tüm ödemeleri durdurduğu malum.
Dolayısıyla kemer sıkmaya yönelik gerçekçi ve yapısal düzenlemeleri içeren bir ekonomi programı uygulanmadıkça erken sevinmenin bir anlamı yok. Sorunların kar topu gibi ötelendiği bilinmeli.
Bakalım yönetim bu konuya ne zaman bakacak.