Döviz tevdiata ilgiyi bu şekilde durdurulabilir miyiz?
Döviz tevdiat hesabındaki (DTH) haftalık artış 1 milyar 36 milyon dolar. 10-17 Mayıs 2019 dönemindeki değişim %0.57 (binde 5.7 ya da 57 bps). 10 Mayıs 2019’daki 181 milyar 221 milyon dolar toplam DTH,17 Mayıs 2019’ta 182 milyar 257 milyon dolara yükselirken elde ettiği ivmeyi, 52 hafta süreyle, diğer bir değişle yıl boyunca devam ettirse ne olur? Yanıt, yıllık bileşik artış olarak %35’e karşılık gelecektir. Bu, hükümetin 2019 enflasyon öngörüsünün 2 katından fazladır. Bizim gibi finans işçilerinin de ortalama ücret artışlarının 3.5 katıdır. Sorumuzu şu şekilde soralım: DTH’ların artış ivmesi durdurulabilir mi? Soruyu basite indirgediğimizde yanıt istisnasız evettir. Gerçek hayatta ya da doğada mutlak siyah ve beyazla karşılaşmayız. Oysa gri ve opak renkler her yanımızı sarmıştır adeta. Parayı havaya attığımızda, tura veya yazı gelme olasılıklarının %50, %50 olmadıkları gibi. Oysa değişmeyen güdüler de vardır; kârlılık gibi.
Kârlılık konusunda gerçekten kararlı mıyız?
Yabancı Türkiye’deki pozisyonlarını adım adım azaltmaktadır. Haftalık, aylık hatta yıllık çıkışlar hız kesmeden sürdürülmektedir. 1-17 Mayıs döneminde 166 milyon dolar hisseden 639 milyon dolar da bonodan olmak üzere toplam 805 milyon dolar çıkış gerçekleşmiştir. Reel kesimin güveni 100’ün bir altında bir üstündedir. Algı, tıpkı karabatağın suya bir batıp çıkması gibi, bata çıka sürdürmektedir yaşamını. Şu günlerde hükümetin ekonomiye dönmesini beklemek; bizim için, Nasrettin Hoca’nın “ölme eşeğim ölme, yaz gelecek” öyküsünden öte bir gerçeklik değildir. Taraflar açısından olaya baktığımızda konu daha açık ortaya çıkacak gibidir. Bir ekonomideki tarafları sıralarsak: Hükümet, kurumlar, tüketici, dış dünya. Kurumları bağımsız kalabilmiş ekonomiler, tarih boyunca farklı olduklarını ortaya koymuşlardır. Belki diğer kurumlar bu kadar olmasa da, merkez bankasının bağımsızlığı bütünü etkisi altına alabilen güçte ve önemdedir.
Yine merkez bankası geç mi kaldı yoksa?
Haftanın ilk gününde, Merkez Bankası döviz mevduatlardaki zorunlu karşılıklarını tüm vadelerde 200 baz puan artırmaya karar verdi. Ben bu hareketi geçen hafta Perşembe sabahı ya da cuma sabahı beklerdim. Yani, benim için, iki gün gecikmiş bir hareket oldu. Etkileri açısından Merkez Bankası’nın bu adımını tek tek inceleyelim.
1. Merkez Bankası’nın toplam bilanço büyüklüğü 4.2 milyar dolar artırılmış oldu.
2. Analitik Bilanço’ya Olan Etkileri:
Bilanço’nun sol tarafında dış varlıklar 4.2 milyar dolar artarken, sağ tarafında da toplam döviz yükümlülükler aynı oranda artacağına göre; muhasebe kaydı sol tarafta dış varlıklara, sağ tarafta da toplam döviz yükümlülükler altında iç yükümlülüklere ve onun da altında bankalar döviz rezervine işlendi.
3. Merkez bankası bu 4.2 milyar doları satabilir mi? Olağan koşullarda böyle bir satışı doğrudan yapmaz. Kriz koşullarında gördüğümüz uygulamalar var. En son “hair cut” şeklinde 2010 AB borç krizi sırasında gündemimize girmişti.
4. Merkez Bankası bu parayı başka bir şekilde kullanabilir mi?
Evet, bunu istediği gibi yapar. Bu konuda araç bağımsızlığına diyecek hiçbir şey yok. Türev piyasa ürünlerini kullanarak vadesine kadar bekleyen bu zorunlu karşılıklara yönelik, her türlü değişik çözüm üretebilir.
Şunu unutmayalım ki: Günün sonunda para politikasının yapabilecekleri de olabildiğine sınırlıdır. Para politikası; yapısal reformlar, maliye politikaları, dış siyaset, küresel ekonomik döngü, Türkiye’nin coğrafi konumunun getirdiği dönemsel avantaj ve dezavantajlar arasında bir yerde durur. Ülkenin en sağlam sektörü tarımın bile dış finansmana gereksinim duyduğu, kesif bir ekonomik çarpıklık altında, merkez bankasının da eli kolu bağlıdır. Zaten böylesine bir yetenek, olsa olsa pirenin sıçrama yeteneği olabilir. Böyle bir şey beklenemez, bir tek şey hariç; bağımsızlık.