Döviz rezervlerindeki istenmeyen erime çok şeyler söylüyor!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Bu hafta başında Eylül ayı Ödemeler Dengesi verileri açıklandı ve bu yılın üçüncü çeyrek dönemine ilişkin durum netleşti. Rakamlar, makroekonomik görünüm ve dış finansman ihtiyacının karşılanması konusunda iyi şeyler söylemiyor. Beklentilerin olumsuzlaşmakta olduğu ve kırılganlık algısının yeni rekorlara yelken açtığı gözleniyor. Ete kemiğe bürünen rakamlar, oldukça ciddi bir kriz yaşamakta olduğumuza işaret ediyor.

Bu yılın üçüncü çeyrek dönemi, ekonomik ve finansal eğilimler açısından oldukça sert kırılmalara sahne olmuş. Ekonomi oldukça sert bir şekilde önce durgunlaşma ve hemen ardından güçlü sayılabilecek bir daralma sürecine girmiş. Temmuz ayı durgunlaşma, Ağustos ve Eylül ise daralma eğilimleri açısından belirginleşmiş. 2017 yılı üçüncü çeyreği genelinde cari denge 1,33 milyar dolar fazla üretirken, döviz rezervlerimiz 9,13 milyar dolar erimek zorunda kalmış. Ekonomik ve finansal beklentiler, sürpriz denebilecek bir hızla olumsuzlaşmış.

Döviz rezervlerindeki erime finansal eğilimler üzerinde belirleyici

Temmuz ayı nispeten iyi imiş; cari denge 2,64 milyar dolar açık verir iken, sistem dışından 3,43 milyar dolarlık giriş sayesinde döviz rezervlerinde 2,42 milyar dolarlık artış yaşanmış. Ağustos ayı ise, üçüncü çeyrek dönemin en sancılı dönemi olmuş; cari denge 1,86 milyar dolar fazla vermiş, net hata ve noksan hesabından 4,31 milyar dolarlık girişe rağmen döviz rezervlerimizde 8,07 milyar dolarlık azalış yaşanmış. Eylül ayının cari fazlası ise 1,83 milyar dolar olurken, döviz rezervleri 3,48 milyar dolar azalmış; sistem dışına 0,41 milyar dolarlık çıkış rezerv varlıkların erimesine katkı yapmış.

Yukarıdaki veriler, döviz rezervlerindeki erimenin ekonomik ve finansal eğilimler üzerinde belirleyici olduğunu düşündürüyor. Önce finansal piyasalar sertçe dalgalanmaya başlıyor ve hemen ardından ekonomik tercihlerde kasılmalar yaşanıyor ve davranış biçimleri farklılaşıyor. Cari fazla da, bu nedenle sonuç olarak karşımıza çıkıyor ve memnun olunabilecek bir unsur içermiyor. Başka bir ifade ile öncelikle dış açığı küçültme şeklinde bir öncelik olmamasına rağmen, bu sonuç ile karşılaşıyoruz; eğer döviz rezervlerimiz azalmıyor veya artıyor olsa idi, cari dengemiz yüksek oranlı açıklar vermeye devam ederdi ve bu durum nedeniyle finansal dalgalanmalar yaşanması söz konusu olmazdı.

Tasarruf-yatırım dengesiaçığının büyümesi kredi mekanizmasını çalışamaz hale getirdi

Ağırlaşmış sorunlar, bozulmakta olan beklentiler veya başka bir sebeple cari fazla vermeye başlamış olmamız ekonominin makro dengesi açısından iyi şeyler söylemiyor. Tasarruf-yatırım dengesi açığının hızla büyümesinin, döviz kurları ile faizleri yukarı iten ve bilançoları yıpratarak kredi mekanizmasını çalışamaz hale getiren ana faktör olmaya başladığı hesaba katılmalı! Konsolide bütçe açığının da genişlediği, kısılamayan harcamalar ve azalması önlenemeyen gelirler nedeniyle mali disiplinden hızla uzaklaşmaya devam edildiği dikkate alınmalı!
Eğer durum hemen yukarıda ifade ettiğimiz gibi olmasa idi, ekonomimizin gündemi çok daha farklı olabilirdi! İflas ertelemelerin sayısal boyutuna ilişkin tartışmalar, farklı işkollarındaki türdeş sorunların yarattığı çaresizlik bu ölçüde ön plana çıkamazdı. İthalatta sipariş iptalleri veya reeksportlar yaşanmaz, gümrükler çekilmesi gecikmiş mallar ile dolmazdı; tabi ki, cari fazla vermemiz de söz konusu olamazdı! Kriz söylemleri, bugün olduğu kadar gerginlik sebebi olamazdı!

Döviz rezervlerinin erimesi, kaynak sıkıntısının daha da ciddileşiyor ve makroekonomik görünüme ilişkin beklentileri hızla olumsuzlaşması anlamındadır. Enflasyondaki tehlikeli yükseliş, işsiz kalma endişesindeki patlama, fiyatlama ve satış stratejilerinde ciddi farklılaşma, bilançolarda yıpranma, kredi hacimlerinde gerileme ve ekonomide daralma sancıları büyüyen kaynak sıkıntısının türevleri niteliğindedir.

Kaynak sıkıntısının artıyor ve buna bağlı olarak eğilimlerin kabul edilebilir sınırların dışına çıkarak çaresizlik yaratıyor olması, çok dikkatli olmayı gerektiriyor. Günü kurtarmak adına sorunların ağırlaşmasına izin vermiş olmanın yarattığı kırılganlıklar ve küresel koşullardaki olumsuzlaşma, derinlerde yatan ana sebepler olarak karşımıza çıkıyor. Çözümler hem kendi gerçeklerimizle barışmamızı ve ciddi özverilere hazır olmamızı, hem de küresel koşulların mucizevi bir şekilde düzelmesini gerektiriyor. Bu ihtiyaçların eşanlı olarak karşılanması olasılığının çok düşük oluşu, olumlu düşünebilmeyi zorlaştırıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar