Döviz rezervine yerliden 35 milyar dolarlık katkı
Yüksek enflasyonist ortamda düşük faiz politikası döneminde dövize artan taleple döviz rezervleri tarihin en düşük seviyelerine gerilemişti. Genel seçimlerin ardından göreve gelen yeni ekonomi yönetimi, peş peşe faiz artışına gitti ve enflasyonla mücadelede döviz rezervini ‘elini güçlendirecek’ seviyeye çıkarttı.
Merkez Bankası’nın döviz rezervinde yaşanan artışta tahvil piyasasına gelen yabancıların etkisi var. Ancak rezerv artışında aslan payını yurtiçinde yerleşiklerin aldığı görülüyor. Ekonomik birimler, faiz-döviz-enflasyon üçgeninde trend hangi yöne kayıyorsa ona göre pozisyon alıyor.
TL ihtiyacı dövizle karşılıyorlar
Zamanı biraz geri saralım… Düşük faiz politikası uygulandığında, Türk Lirası kredi çeken bireysel ve kurumsal yatırımcılar döviz ve hisse senedi piyasalarında alıcı konumunda oldular. Politika faizinde yaşanan artışla birlikte pahalılaşan kredi maliyetleri ve ‘kontrol altında’ tutulan döviz kurları, yatırımcıları farklı bir oyun planının içine itti.
Türk Lirası cinsi kredi maliyetlerinin artması şirketlerin döviz kredilerine olan talebini artırdı. Bu krediler içerisinde ithalat bedeli için alınanların oranının oldukça düşük olduğu tahmin ediliyor. Döviz kredisi alıp bunu Türk Lirası’na dönen şirketler; sermaye ihtiyacını ve TL cinsi ödemelerini bu kaynakla karşılıyor. Aylık yüzde 4-5 civarı gibi risksiz bir getiriden faydalanmak isteyenler mevduat ve para piyasası fonlarına da ilgi gösteriyor.
Mart sonrası katkı arttı
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDD) verilerine göre, bankaların kullandırdığı yabancı para cinsi kredilerin büyüklüğü yılbaşında 128.7 milyar dolar civarındaydı. Bu rakam 29 Ağustos itibarıyla 160.5 milyar dolara ulaştı. Yani şirketler yılbaşından bu yana bankalardan 31.8 milyar dolarlık yabancı para cinsi kredi kullandı. Şirketler bu tutarın büyük bölümünü Türk Lirası’na dönünce arz edilen dövizi Merkez Bankası aldı ve rezervine ekledi.
Mart ayında yerel seçimler sonrasına yönelik kamuoyunda yaratılan ‘döviz artacak’ spekülasyonunda Merkez Bankası’nın gelen talebi karşılamış ve yılbaşında 140.8 milyar dolar olan döviz rezervi mart ayında 123.1 milyar dolara kadar inmişti. Bu tarihten sonra döviz rezervinde 26.2 milyar dolarlık artış olurken yabancı para kredilerde 25.8 milyar dolarlık büyüme yaşandı.
Algı değişirse risk yükselir
Döviz kredilerinin yanında şirketler, yurtdışında yapmış oldukları tahvil (eurobond) ihraçlarıyla da kendilerine kaynak yarattılar. Geçen yıl sonunda 11.3 milyar dolar olan finans kesimi dışındaki firmaların eurobond ihraçlarının büyüklüğü, 23 Ağustos itibarıyla 14.9 milyar dolara ulaştı. Yani şirketler yılbaşından bu yana 3.1 milyar dolarlık daha yabancı para cinsi kaynağa erişti. Bu kaynağın da yurtiçinde Türk Lirası’na dönmesi yine Merkez Bankası’nın döviz rezervine katkı sağladı.
Kısacası şirketlerin bu yıl bankalardan aldıkları yabancı para cinsi krediler ve yurtdışında yaptıkları tahvil ihraçları, döviz rezervlerine 35 milyar dolara yakın katkı sağladı. Yerel seçimler sonrası bu iki kanaldan rezervlere sağlanan katkı ise 29 milyar dolar oldu. Şirketlerin döviz kredileri ve eurobond ihraçlarının döviz rezervine olumlu katkısının yanında yaratılan döviz açık pozisyonunun riskleri de göz ardı etmemek gerekir. Çünkü yaratılan bu açık açık pozisyon, algıda yaşanacak bir bozulma ile hızlıca terse dönebilir ve kur baskısı nedeniyle enflasyonla mücadeleyi sekteye uğratabilir.