Döviz kurunu durdurmanın başka yolunu bulamadınız mı?
Geride bıraktığımız haftanın son iş gününde açıklanan ABD işsizlik ve tarım dışı istihdam verileri, hem doların diğer tüm paralara karşı değerlenmesine ve hem de gelişen ekonomiler üzerindeki olumsuz baskıların iyice artmasına sebep oldu. Dolar faizlerinin haziran ayında yükseltilebileceği beklentisi güçlendi ve riskten kaçınma eğilimini tetikledi. Kur savaşlarında yeni bir dönemin kapısı açıldı: Brezilya para birimi, cuma ve pazartesi günlerinde yaşadığı yüzde 10’a yakın kayıpla liderlik konusunda rakiplerine fark attı! Türk Lirası ise aşırı oynak ve yatay bir eğilim sergiledi!
Durum böyle olunca sormak gerekiyor: Sene başından beri olumsuz ayrışan ve değer kaybında Brezilya parası ile yarışan Türk Lirası neden son günlerde olumlu ayrıştı? Paramıza karşı döviz talebi mi azaldı, yoksa arzı mı bir şekilde arttı? Bu ve benzeri soruların yanıtını dış koşullar veya yabancı yatırımcıların tercih değişikliklerinde aramak pek mantıklı görünmüyor. Başka bir deyişle içeride döviz talebindeki eğilimler konusunda herhangi bir değişiklik yaşanmadı; arzdaki istikrarsız artışlar hem yüksek düzeyli fiyat oynaklığının hem de yatay eğilimin sebebi oldu. Dış koşullar değişmediği sürece, içeride yaşanan bu son durumun kalıcı olabilmesi pek mümkün görünmüyor.
Merkez Bankası, günlük ihaleler ve enerji ithal eden kamu kurumlarının ihtiyacını karşılamak üzere yaklaşık iki milyar dolarlık bir döviz arzı sağlıyordu. Ellerindeki dövizi daha düşük kurlardan bozduran ve kapanamayan yerli yatırımcıların arzı ise önemli ölçüde azalmıştı. Özel ve yabancı bankalar ise gelişmeleri endişe ile izleyen bir konuma düşmüştü ve ek risk almak konusunda isteksiz bir görüntü sergiliyordu. Fakat kamu bankaları, beklentilerin daha fazla bozulmasını önlemek ve bilançolarını korumak adına ek risk almak konusunda oldukça istekli imiş gibi bir görüntü sergiliyordu; para otoritesinin haftalık döviz depo faizlerini bu hafta başında düşürmesi, onları harekete geçirmiş ve döviz arzının artmasına katkı yapmış olabilir!
Merkez Bankası, küresel kredi krizi sürecinde de benzer bir uygulamaya gitmişti; bankalara kabaca 13 milyar dolarlık bir dolarlık bir döviz depo desteği vererek, döviz cinsi likidite sıkıntısı yaşanmasını ve buna bağlı olarak kurların yıkıcı olabilecek şekilde yükselmesini önlemeye çalışmıştı. Fakat bugün için durumun çok daha farklı olduğunu dikkate almak zorundayız! Arap Baharı sonrasında döviz rezervlerindeki erimeyi telafi etmek, fiyat istikrarını korumak ve faizleri tehlikeli şekilde yükselmesini önlemek adına devreye sokulan Rezerv Opsiyon Mekanizması sıkıntı yaratacak gibi görünüyor. Mali sektörün serbest kullanımındaki döviz likiditesinin sınırlı oluşu ve taze dış finansmana erişim konusundaki sıkıntılar, depo yolu ile sağlanan kolaylığın zorlanmasına ve kullanılabilir rezervlerin sinsice erimesine sebep olabilir!
Para otoritesi, mali sektöre döviz cinsinden borç vererek kısa vade döviz arzının artmasını sağlayabilir ve Türk Lirasındaki değer kaybını kısmen ve geçici olarak sınırlayabilir. Fakat bu durum yedekleri kullanmak, günü kurtarır iken geleceğe ilişkin riskleri artırmak anlamındadır. Risklerini azaltmaya yoğunlaşan yabancılar da bu durumu biliyor ve fırsat olarak değerlendirmeye çalışıyor! Bu girişim kur hareketlerine hassas olan yerlileri sakinleştirerek aldatmak, tepkisiz kalmalarını sağlamak kapsamına giriyor. Rezervler erimiyor ve kur hareketleri azalıyormuş gibi bir izlenim olacak, fakat yerlilerin önemli bir kısmı bu görünümün gerçeği yansıtmadığını bilmeyecek!
Bu hesap şeffaf değil! Siyasi irade ve gerçeği bilenler lehine ve diğerleri aleyhine ayrımcılık yapıyor! Dış koşullar mucizevi bir şekilde düzelir ise hiç problem çıkmayacak, aksi takdirde ve muhtemelen Genel Seçimlerden sonra ortalık çok kötü karışacak! Kusura bakmayın, ben bu hesabı beğenmedim ve destekleyenlere kesinlikle güvenmiyorum!