Döviz kuru ABD-Rusya'ya emanet
Yeni yıla girerken cebinde parası olanların ekonomide en çok merak ettikleri fiyat değişkeni döviz kuru. Döviz kuru ne olacak? Eminim siz de bu soru cümlesini okuyunca, “tamam hoca sihirli yanıtı verecek” diyerek heyecanlandınız. Fakat yanıldınız. Çünkü yanıtı ben de bilmiyorum. Sanırım TCMB’de bilmiyor.
Sihirli yanıtı iki rakip ülkenin ABD ve Rusya’nın alacakları iktisat politikası kararlarına bağlı. Özellikle ABD’nin yılın üçüncü çeyreğinde %5 büyümesi bu ülkenin alacağı kararları ve ne zaman politika (faiz politikası) değişikliğine gideceğini daha da önemli hale getirdi.
ABD’li neoklasik iktisatçıların ideolojik alt yapıları sağlamdır. Kapitalizme yürekten bağlıdırlar, hatta ona iman ederler. (Türkiye’de farklı bir fikir ileri sürenleri ideolojik düşünüyor diye suçlayan az ya da hiç okumamışlar da, keşke bunu bilseler. Aslında suçlamaları yaparken, kendilerinin de ideolojik bir saptama yaptıklarının farkında değiller). Buna rağmen 2008 krizinde neoklasik iktisattan sapmaktan kaçınmadılar. Neoklasik teorinin “istikrarsızlığın nedeni ekonomiye yapılan müdahalelerdir, bir istikrarsızlık var ise de, ekonominin kendiliğinden istikrara geleceği” düşüncesini kabul etmesine rağmen, neoklasik iktisatçılar ekonomiye müdahale edilmesi için Başkan Bush ve Obama’yı teşvik ettiler. Hem de bunu sıkı bir şekilde savundular. M. Friedman’ın meşhur “enflasyon her durumda ve her zaman parasal bir olgudur” dictum’undan vazgeçtiler. Nitekim parasal taban Fed’in bilançosunda kriz öncesine göre yaklaşık üç kat büyüdü. Buna rağmen ABD ekonomisi enflasyonist bir krize girmedi. Dolayısıyla her parasal genişlemenin enflasyon olmadığı da ortaya çıkmış oldu.
Sonuçta ABD kriz sürecinde uyguladığı genişleyici para ve maliye politikaları sayesinde %5’lik büyüme oranına ulaştı. Şimdi korku ABD’nin geçen Eylül’de durdurduğu parasal genişlemeye ek olarak, faiz oranını artırıp, ekonomisine biraz fren yaptırması. Çünkü Fed faiz yükseltirse, sermaye girişi ABD’ye yönelecek, bunu engellemek en azından yavaşlatmak için başta cari açık veren ülkeler olmak üzere diğer ülkeler faiz oranlarını yükseltmek zorunda kalacaklar. Yüksek faiz ise düşük büyüme demek. Eğer faiz oranı yükseltilmez ise, sermaye çıkışı ile karşı karşıya kalacaklar, ulusal paraları değer kaybedecek.
ABD kriz sonrası ekonomisinde yapısal düzenlemelere giderken, tek adam yönetimdeki Rusya doğalgaz ve petrol gelirlerinin üzerine yattı, yeniden SSCB gibi geniş ülke olma hayalleri kurdu. Sonuçta ekonomisi krize girdi, hem de Başbakan Medvedev’in ifadesi ile “2008 krizinden daha kötü durumdayız” dedirten bir kriz. Rusya’nın krizin kısa vadede ilk ateşini düşürmek için aldığı önlem faiz oranlarını yükseltmek oldu. Çünkü Rusya’dan sermaye çıkışı hızlandı, yüklü döviz rezervine rağmen Ruble tepe taklak gitmeye başladı.
Yeni yılda artık küresel ekonomide yükselen ekonomileri yüksek faiz ve kur arışları bekliyor. Bundan dolayı TCMB’nin para politikasını anlamak isteyenlere önerim, yeni yıl gecesi oturup bir makro ekonomi kitabı okumaya başlamaları. O zaman tek bir iktisat dersi almadan iktisat üzerine yazı yazanlarla, televizyonlarda konuşanlardan kendilerini ayırmış olur. İyi yıllar.