Döviz kurları ve yarattığı maliyet kökenli enflasyon baskısı!
Türkiye İstatistik Kurumu bu haftanın son iş gününde ocak ayı enflasyon rakamlarını açıklayacak. Tüketici ve üretici fiyatlarında aralık ayına ilişkin olumsuz gerçekleşmeler ile son üç ayda Türk Lirasındaki değer kayıpları nedeniyle, tahminler oldukça endişeli bir görünüm sergilemiyor. Enflasyon raporunu sunan para otoritesi yetkililerinin, 2017 yılsonu tahminini yüzde 6’dan yüzde 8‘e yükseltmesi de beklentilerdeki seri olumsuzlaşmayı teyit ediyor. Kredi notumuzdaki gerilemeye rağmen dolar kurunun, haftanın ilk gününde yüzde 2’ye yakın oranda değerlenmiş olması kimseyi rahatlatmıyor.
Aralık ayı fiyat eğilimleri, döviz kurları ile üretici fiyatları arasında oldukça yüksek bir ilişki olduğuna ve bunun da tüketici fiyatlarını etkilemeye devam edebileceğine işaret ediyor. Başka bir deyişle maliyet kökenli enflasyon baskılarının oldukça ciddi olduğu ve makroekonomik görünüme ilişkin beklentileri seri bir şekilde olumsuzlaştırdığı dikkat çekiyor. Asıl önemlisi döviz kuru kaynaklı maliyet artışları fiyatlara yansıdıkça, Türk Lirasının kayıplarını geri alma şansı da giderek azalıyor. Hal böyle olunca, fiyat ve finansal istikrar hedeflerinden uzaklaşmak kaçınılmaz hale geliyor; belirsizlik ve kırılganlık yönündeki algılar güçleniyor.
Yurtiçi üretici fiyat endeksi, Aralık ayında yüzde 2,98 oranında artmış; yıllık rakam ise, geride bıraktığımız yılın son çeyrek döneminde yüzde 1,78’den yüzde 9,94 düzeyine sıçramış. Bu sonuç iç talepteki durgunlaşmaya ve krediye erişim sıkıntılarına rağmen gerçekleşmiş. Yatırım finansmanı için üstlenilen kur riskleri ise bilançoları hatırı sayılır oranda yıpratmış.
Yurtdışı üretici endeksi ise, Aralık ayında yüzde 5,21 gibi anormal sayılabilecek bir artış sergilemiş; yıllık oranlar ise 2016’nın son üç ayında eksi yüzde 2,1’den yüzde 17,73 yükselmiş. Kur kaynaklı maliyet artışlarının bu endekse yansıması çok daha yüksek oranlı ve seri olmuş; başka bir deyişle, kurdaki artışlar rekabet gücünü artırmamış ve katma değer artışına dönüşememiş.
Bu aşamada sormak gerekiyor! Üretici fiyatlarına yansımamış ve önümüzdeki aylarda devreye girebilecek maliyet faktörlerinin oranı nedir? Aralık ayı üretici fiyatlarına yansıyan artışlar, 2016 yılı son çeyreğinde ortaya çıkan baskılardan mı yoksa daha öncekiler ile mi ilişkilidir? Bu yılın Ocak ayındaki kur artışları geri döndürülemez ise, önümüzdeki altı ayın fiyat gelişmeleri nerelere ulaşabilir? İstihdamı ve üretimi koruyabilmek adına devreye sokulan kredi garantileri, olumsuz fiyat eğilimlerini besler ve dalga boylarını büyüterek sorunların iyice ağırlaşmasına sebep olabilir mi? Mevcut yaklaşımlar ile bilançolardaki tahribatın büyümesi önlenebilir mi? Güçlenmeye başlayan korumacı eğilimler ek sıkıntılar yaratabilir mi?
Hemen yukarıda kısaca bazılarını hatırlattığımız türden sorular, olumlu düşünmeyi zorlaştırıyor. Dikkatler zorunlu olarak kısa vadeye odaklanıyor, döviz kurunu geriletebilmek adına hesapsız girişimler gündeme gelebiliyor; umulan sonuçlar ortaya çıkmayınca ortaya çıkan panik eğilimler, sorunların katlanarak ağırlaşmasına sebep olabiliyor.
Türk Lirası değer kaybettikçe üzülmek ve kayıpları kısmen de olsa fiyat oynaklıklarındaki artışı görmezden gelerek sevinmek, gerçekçi olunabilmesini engelleyen tepkisel tavırlardır. Yaşanan dalgalanmaların ardından gelişmeyi açıklamaya yönelik hikaye yazımı ise fiyat oynaklıklarının daha da büyümesine sebep olabilir. İçine düştüğümüz açmazın yarattığı derinlik sarhoşluğunu hiç istemediğimiz seviyelere sıçratabilir ve güçlenmekte olan istikrarsızlaşmayı besleyebilir.
Tercih ve önceliklerimizi belirlerken hiç aklımızdan çıkarmamamız gereken durumlar var. Oldukça ciddi yapısal sorunlarımız var ve olumsuzlaşmaya devam eden küresel koşullar az maliyetli çözüm şansını olanaksızlaştırıyor. Piyasalar etkin çalışamıyor, giderek kıtlaşan kaynakların israfını hızlandırıyor ve aşılamayan kısa vadeli bakış açıları bedeni ile gerçekçi olunabilmesini iyice zorlaştırıyor. Olası müdahaleler, sorunların kökenine inilemediği için kalıcı sonuçlar üretemiyor. Geçmiş dönemlere ilişkin aşırılıkların ödenmemiş maliyetleri yakamızı bırakmıyor!