Döviz kurları ve tüketici güveni
Türkiye İstatistik Kurumu ve Merkez Bankası işbirliği ile yürütülen Tüketici Eğilim Anketi’nin kasım ayına ilişkin sonuçları, ekonomik beklentilerin seri bir şekilde olumsuzlaştığına işaret ediyor. Söz konusu dönemde Tüketici Güven Endeksi, bir önceki aya göre yüzde 6,9 oranında gerilemiş. 15 Temmuz sonrasındaki siyasi söylemlerin etkisi ile ivmelenen temelsiz yükseliş, ekim ayı ile döviz kurlarında başlayan yukarı yöndeki hareketliliğin etkisi ile geri çekilmeye başlamış; sonuçlar Kasım ayının ilk yarısında yapılan anket çalışmalarına yansımış.
Tüketici Güven Endeksi’ni oluşturan alt kalemlerin tümünde yüksek oranlı düşüşler yaşanmış. Hanenin maddi durum beklentisi yüzde 5,4 oranında azalmış. Genel Ekonomik Durum Beklentisi yüzde 6,5 düzeyinde olumsuzlaşmış. İşsiz sayısına ilişkin beklenti bozulması yüzde 7,6 seviyesine ulaşmış. Hanenin tasarruf edebilme olasılığı ise yüzde 12,7 oranında azalmış.
Hemen yukarıda aktarmaya çalıştığımız veriler, makroekonomik görünüme ilişkin beklentilerin bozulmaya devam ettiğine ve böyle olmaması için sarf edilen çabaların etkisiz kaldığına işaret ediyor. Tüketici Güveni’ndeki çözülme, iç talebin zayıflamaya devam edeceğini düşündürüyor. Durum böyle olunca işsizlik ve enflasyonun artış eğiliminde olması, ekonomideki durgunlaşma yönündeki eğilimin güçlenmesi olasılıkları artıyor. Faizlerdeki gerilemenin iç talep üzerindeki etkisinin hızla buharlaştığı, yan tesir şeklindeki kur artışlarının ise sonuç üzerinde belirleyici olmaya başladığı dikkat çekiyor.
Gerek küresel ve bölgesel koşullar, gerekse yurtiçine yönelik beklentiler ekonomik açıdan hareket yeteneğimizin önemli ölçüde daraldığına işaret ediyor. Türk Lirasının daha fazla değer kaybetmemesi için alınabilecek önlemler ekonomiyi boğuyor ve nefes almasını zorlaştırıyor; bu durumdan kurtulmak adına yapılanlar ise ürettiği yan tesirler nedeniyle etkisiz kalıyor veya sıkıntıları daha farklı boyutlara tırmandırıyor. Tüketim ve yatırım eğiliminin canlandırılması pek mümkün olamıyor; istikrarsızlık tehlikesinin büyümesi önlenemiyor.
Cuma günü toplanan ve dört saat boyunca durum değerlendirmesi yapan Ekonomik Koordinasyon Kurulu, muhtemelen bu tabloyu gördü ve somut kararlar alamadı. Hafta başında alınan salı günü yeniden toplanma kararı ise, Başbakan’ın programı gerekçesi ile daha yirmi dört saat geçmeden iptal edildi. Finansal piyasalar, bu gelişmeleri olumsuz eğilimlerin gücünü kırmak ve kontrol altına almak amacı ile kullanmaya çalıştı; faiz ve kur tartışmaları ile oyalanarak zaman kazanmak peşinde koştu. Perşembe günü yapılacak Merkez Bankası Para Piyasaları Kurulu Toplantısı sonlanıncaya kadar, daha kötüye gidişi geciktirmek adına durumu idare etmeye yoğunlaştı.
Yabancı yatırımcıların artan kırılganlık algılarından kaynaklanan faizlerin yükseltilmesi baskıları ile Siyasi İradenin tam aksi yöndeki talepleri arasında sıkışan Merkez Bankası, muhtemelen faiz oranlarını değiştirmeyecek. Döviz talebini uyarıcı nitelikteki eylemlerini, son haftalarda olduğu gibi kısmaya devam edecek! Eximbank kredi akışkanlığındaki yavaşlama, döviz depo ve döviz karılığında Türk Lirası swap işlemlerindeki daralma sürecek. Döviz kurlarındaki yukarı hareketi önlemeye çalışırken, mevduat ve kredi faizleri yeniden yükselmeye başlayacak.
Talep yetersizliği ve kaynak sıkıntısı konularının aşılmasına çaktırmadan da olsa yardım edilmesi, döviz kurlarını harekete geçiriyor ve beklentilerin iyice olumsuzlaşmasına sebep oluyor. Türk Lirasının daha fazla değer kaybetmesinin önlenmesi için yapılanlar ise, talep ve kaynak konusundaki sıkıntıları artırarak istikrarsızlık yönündeki eğilimleri besliyor. Çok ciddi bir açmaz yaşanıyor; boşa konsa dolmuyor, doluya konsa almıyor! Bu kısır döngünün nasıl aşılacağı ise şimdilik bilinmiyor!