Döviz kurları ve ekonomik görünüm
Son iki ay içinde Türk Lirasının Amerikan Doları karşısında yüzde 14 düzeyini aşan oranda değer kaybetmiş olması, belirsizliği artırıyor ve geleceğe yönelik beklentileri olumsuzlaştırıyor. Son on yılda bu sonucun ortaya çıkmasına kayıtsız kalarak durumdan yararlanmaya çalışan, farklı çıkar grupları arasındaki gerginliklerin büyümesi önlenemiyor. Orta vadede sorunların ağırlaşması pahasına kısa vadede günü kurtarmaya çalışmanın birikmiş maliyetleri ödenmek üzere kapıyı çalıyor. Daha önce finanse edilebildiği sürece cari açığın büyümesi sorun yaratmaz diyenler, değişik şekillerde böyle gitmez demeye çabalıyorlar!
Bu hafta açıklanan Eylül ayı cari açık rakamı 4,5 milyar dolar seviyesini aşmış ve son on iki aylık rakam 39 milyar dolar seviyesini bulmuş. Yıllık rakamın yeniden artmaya başladığı ve küresel koşullardaki değişim dikkate alındığında böyle devam etmesinin olanaksızlaşmaya başladığı gözleniyor. Yıllar itibarı ile birikerek önemli büyüklüklere ulaşan bu rakamları finanse etmenin zorlaştığı iyice belirginleşiyor; hem ekonomik beklentileri ve hem de finansal eğilimleri olumsuz yönde etkiliyor.
Gerek yerleşiklerin ve gerek ise yabancıların taşıdığı yabancı paralara karşı Türk Lirası riski, birikimli cari açık rakamına paralel olarak yükseliyor ve küresel belirsizliğin arttığı dönemlerde en önemli kırılganlık sebebi haline geliyor. Geçmişte ağırlaşmasına izin verilen sorun, ülkemiz adına birlikteliğin en önemli hale geldiği koşullarda bu ihtiyacı karşılamayı zorlaştıran en önemli olumsuzluk haline dönüşüyor.
Küresel düzeyde risk alma isteğinin çok yüksek olduğu ve kolayca finanse edildiği yıllarda, her şey iyi gidiyormuş gibi görünüyor veya gösteriliyordu. Büyüyen cari açığa rağmen Türk Lirası değerleniyor, enflasyon ve faizler süratle geriliyor, kredi hacimleri ve iç talep seri bir şekilde artıyordu. Sanayi ve Tarım cephesindeki süratle ağırlaşan sorunlara rağmen, hizmet sektörü alanındaki yatırımların kontrolsüz bir şekilde artıyor olması ağırlaşan sorunların gizli kalmasını kolaylaştırıyordu. Makroekonomik görünüm iyileşiyordu, fakat bu durum kesinlikle sürdürülebilir değildi.
Ancak 2013 yılından bu yana koşullar tam aksi yönde değişmeye başladı. Türk Lirası dalgalı bir şekilde değer kaybediyor, enflasyon ve faizler yükseliyor. Kredi hacimlerini ve iç talebi eskiden olduğu gibi canlı tutmak giderek zorlaşıyor ve maliyeti kabul edilebilir sınırları aşmaya başlıyor. Hizmet sektörü cephesindeki durgunlaşma eğilimi güçlenirken, üretim cephesindeki zorlu sorunların aşılması öncelikli hale geliyor. Makroekonomik görünümdeki bozulma, sinsice büyümüş çıkar çatışmalarını açığa çıkardığı için eski dostlar arasındaki husumetin büyümesi önlenemiyor. Sistemik kırılganlık algısı, döviz kurlarındaki dalgalı yükselişe paralel olarak artıyor. Gelişmesi önlenemeyen bu sürecin yavaşlatılabilmesi ve olası paniklerin önlenmesi başarı sayılabiliyor!
Cari açığın büyüdüğü ve kolayca finanse edilebildiği koşullarda kamu ve kurumsal yapıdan özele transfer edilen risklerin, ortalama yaşam standardını geriletecek şekilde kamuya geri dönmesi yaşamakta olduğumuz sürecin belirgin unsuru olmaya başlıyor. Merkez Bankasının aktif kalitesi yıpranır ve itibarı azalırken, bütçe aşığı ve finansman ihtiyacı büyüyor; bu sürece aracılık eden mali yapıda olumsuzluklardan payını alıyor.
Merkez Bankası tarafından son iki hafta içinde alınan önlemleri de bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Sorunlar çözülmez ve temel eğilimlerin yönü değişmez, fakat eğilimlerin şiddeti ve beklentilerin bozulma hızı geçici bir süre için kontrol altına alınabilir! Siyasi İrade ile finansal yapı arasında faizlerin yönü konusundaki uzlaşmazlık ve ekonomik öncelikler konusundaki farklılığın etkisi kısa bir zaman dilimi için dondurulabilir!
Para otoritelerinin sorun çözme yetenekleri yoktur; fakat ağrı kesici etkisi yaratan önlemler ile ve yıpranma pahasına, geçici bir süre için çıkar çatışmalarının uzlaşmaz taraflarını sakinleştirebilir ve olumsuz eğilimleri duraklatabilirler. Ortaya çıkabilecek sakinlik, sorunların ağırlaşmaya devam etmediği ve en kötünün geride kaldığı anlamına gelmez.