Döviz, kur ve kırılganlık
Döviz kurunun ne olacağına dair merakımızın kökenlerini önceki yazıda irdeledim. Yakın tarihimizde ağır dozlu para ikamesi yapılmış olması ve yine yakın tarihte döviz kaynaklı çok sayıda kriz yaşamış olmamız en güçlü faktörler gibi görünüyor
Para ikamesi 1980’lerin sonuna doğru gelişmekte olan ülkelerin sermaye giriş çıkışını serbestleştirmesi sonucunda mümkün hale geldi. Biz de dünyadaki bu eğilimle uyumlu davrandık, 1980’lerin sonunda sermaye hareketlerini bütünüyle serbestleştirdik ve bu süreci Türk Lirasını konvertibl bir para olarak ilan ederek tamamladık. Total serbestleşme ulusal para yerine serbestçe döviz kullanılmasını mümkün hale getirdi. Kamu da dahil ulusal aktörlerin yabancı para cinsinden borçlanmasına olanak sağladı.
Bu gelişmeler dövizin adeta günlük yaşama girmesinin ve yerleşiklerin döviz ile içli dışlı olmasının yolunu açtı. Bu birlikteliğin hep sakin ve fırtınasız geçtiğini söylemek mümkün değil. Seksenli ve doksanlı yıllarda biz de dahil gelişmekte olan ülkeler coğrafyasında sıklıkla yaşanan türbülans ya da krizlerin arka planında bu gelişmelerin yattığını söylemek yanlış olmaz.
Türkiye’de, özellikle 1990’lı yıllarda, yaşanan krizler hem sıklık hem de ölçek açısından dünyada yaşanan döviz kökenli krizlerin önemli örnekleridir. Bu nedenle bizde kriz korkusunun başkalarına kıyasla daha güçlü ve derin olduğu da söylenebilir. Bu korku hala yaşıyor ve oldukça güçlü. Son zamanlarda eski krizlere benzer bir krizin tekrar geleceği beklentisinin sıklıkla ifade edilmeye başlanmasının nedeni bu korku.
Bu korkuyu doğrulayabilecek bazı noktalar da var. Başta ABD, gelişmiş ekonomiler uzunca bir süredir kendi sorunlarının üstesinden gelebilmek için düşük faiz-bol para rejimi yürütüyor. Bu süreç özellikle gelişmekte olan ülkelerde döviz (dolar) cinsinden borçlanmayı özendirdi. Son yıllarda bu tür borçlanma ciddi büyüklüklere ulaştı. Döviz pozisyonları açıldı, kaynak kullanım dengesinde ciddi açıklar oluştu.Biz de dahil bir çok ülkede döviz borçları döviz varlıklarının çok üstüne çıktı.
Döviz kuru değişmediği müddetçe bu açılımın ulusal ekonomilere getireceği fazla bir olumsuzluk yok. Bol para varken döviz fiyatını değiştirecek bir baskı da olmaz zaten. Ancak şu veya bu nedenle döviz (dolar) miktarı azalmaya başlarsa, fiyatının (kur) yükselmesi kaçınılmaz hale gelir. Kurun yükselmesi döviz borçlarının yerli para cinsinden büyüklüklerini, yani geri ödeme için gereken ulusal para miktarını arttırır. Bu süreç, bir noktadan sonra, borçların geri ödenmesini güçleştirir. Borç ödemede bir tıkanma ekonomide önemli bir kırılma yaratır. Kriz olarak algılanan bu süreç çoğu kez ulusal iflasla sonlanır.
Son günlerde dolar miktarını azaltan, kuru yükselten bazı gelişmelerin devreye girmesi böyle bir sürecin yeniden yaşanabileceği korkusuna maddi temel hazırlıyor. Bu yılın başından itibaren dünya ekonomisi dolardaki bolluğun sonlandırılacağı, dolayısıyla doların fiyatının (kur) yükseleceği yeni bir devreye girdi. Dolar kurunun yükseliyor olmasının bir nedeni bu. İkinci bir neden de bizim siyasi kavga çıkartarak bu yangının üzerine benzinle gitme aymazlığımız. Ülke ekonomisine dönük risk algısının bozulmasına neden olan bu gerilim kuru daha da yukarıya itiyor.
Bizde de döviz borçları döviz varlıklarımızın epeyce üstünde. Süreci döviz borçlarını çevirerek sürdürüyoruz. Döviz kurunun yükselmesi ve artan risk algısı borçların çevrilemesini imkansız hale getirirse, kendi imkanlarımızla geri ödeme yapamayacağımız için, bir kez daha ciddi bir kırılma olur diye düşünmek mümkün.
Kendi adıma ekonominin bu günkü koşullarının eskisinden farklı olduğunu, eski tür bir kırılmanın ancak çok uç gelişmelerde söz konusu olabileceğini, dolayısıyla eski tip bir korkuya yer olmadığını düşünüyorum.
Bu düşüncemi destekleyen üç unsur sayabilirim. Bunların birincisi eskiye kıyasla para ikamesinin daralmış olması. İkincisi döviz cinsinden borçlanmanın büyük çaplı kırılma yaratan bankacılık ve kamu alanından sınırlı sayıda mikro kırılmaların yaşanabileceği finans dışı reel kesime kaymış olası. Üçüncü unsur da döviz kuru politikasının bütünüyle serbest kur rejimine dönüşmüş olması. Bunların bu günkü sistemin supap noktaları olduğunu ve döviz kaynaklı bir krize imkan vermeyeceğini düşünüyorum. Tartışmaya devam.