Döviz eğilimi ve dış borç
8 Eylül haftasından bu yana 0.5 ABD doları ve 0.5 Euro’dan oluşan sepet kurun ortalama işlem seviyelerinde yükseliş yaşanıyor. Daha kısa ifadesi ile Türk lirası iki önemli ticaret parası karşısında değer kaybediyor. Rakamlarla ifade edecek olursak, 3.74’lü seviyelerden 3.96’lara söz konusu.
Eylül ayında gerek içeride, gerekse de dışarıda risk algısını, özellikle de para piyasalarında bozabilecek birçok önemli olay yaşandı. Almanya seçimleri ile başlayan süreçte ABD dolarının küresel çapta değer kazandığını gördük. Dolar endeksi 91’li seviyelerden bir sonraki desteğini 89’larda bulabilir mi sorusuna yanıt ararken yukarıda direnç için yeni bölgelerin arayışına girdik. Aynı dönem içerisinde kendimize has politika ve coğrafyanın getirdiği negatif haber akışını da karşılamak zorunda kaldık.
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız dönemde yerli yatırımcıların risk algısındaki bozulmaya karşı dövize yönelerek kendilerini hedge etme yaklaşımlarında farklılık gözlemlendi. Burada analizi yapabilmek için TCMB tarafından açıklanan haftalık verileri kullanıyoruz. Buna göre, 22 Eylül haftasında 204 milyar dolar seviyesine dek yükselen bankalardaki toplam YP mevduat rakamı son üç hafta içerisinde 7 milyar dolar kadar azalış gösterdi. Son on iki haftalık dönemde ise artış sadece 149 milyon dolar ile sınırlı kaldı. Öte yandan yurt içi yerleşiklerin hesabı ise aynı dönem içerisinde 5 milyar dolar kadar azaldı. Tekrar etmekte fayda var; yerlinin yılın son çeyreğinde TL’nin ek değer kaybına ikna olmasında lehte hareketlilik var.
Peki, yurt içi yerleşikler döviz bozdurma eğilimine girerken gerçek-tüzel kişi ayrımında da benzerlik gözlendi mi? Yanıt tam olarak evet değil. Esas ayrışma burada başlıyor. Gerçek kişiler son üç haftada 4.2 milyar dolar, on iki haftada ise 3.2 milyar dolar düzeyinde döviz bozdurma tarafında bulundular. Tüzel kişilerde ise vize krizinin yaşandığı hafta dışında bozdurma tarafında olundu. Son üç haftalık dönemde 759 milyon dolar döviz bozdurulurken, 13 Ekim haftasında 887 milyon dolar alım gerçekleşti. Nedir? Ekstra bir durum söz konusu değilse, iki ülke siyasi tarihinde daha önce test edilmemiş bir krizin ertesinde şirketler kesimi yüksek döviz borçlarını da göz önünde bulundurarak oynaklık çok fazla yükselmeden biriktirmekten yana duruş sergilemiş olabilirler.
Bu noktada şirketler kesimine biraz daha parantez açarak sonraki yazılar için kendimize alan yaratmakta fayda var. Şirketlerin geçmiş dönem kur hareketlerinden ders çıkarmaya başladıklarını söylemek mümkün müdür? Tam anlamı ile olmasa da kısmen. İzlemeye devam etmekte fayda var. Şirketleri neden bu kadar önemsiyoruz? Çünkü Türkiye’de yine TCMB verilerine göre kısa vadeli dış borç rakamı Ağustos itibarıyla 111.6 milyar dolar. Söz konusu rakam Aralık 2016’da 98 milyar dolar seviyesinde bulunmaktaydı. O dönem borcun yüzde 59’u bankalar kaleminden gelirken, bugün söz konusu rakam yüzde 56’ya geriledi. Diğer sektörlerin borçluluğunda artış var. Önemli midir? Kesinlikle.
Son olarak bir veri daha; Temmuz itibarıyla finansal kesim dışı firmaların net döviz pozisyonu -211.3 milyar dolar. Bu nedenle her kur hareketi ve hareketin hangi kesimlerce nasıl karşılandığı oldukça önemli.