Dostlar alışverişte görsün!
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun tüketici kredilerindeki karşılıklara ilişkin yeni uygulaması konusunda her kafadan bir ses çıkıyor. Fakat işin gerçeği etkili ve yetkili kesimlerin itirazları dikkate alındıkça alınan kararların da etkinliği azalıyor. Kimse ince ayar döneminin geride kaldığını, artık pek işe yaramayacağını görmek ve kabul etmek istemiyor... Konut ve motorlu araç kredilerine ilişkin karşılıkların neden artırılmadığı pek sorgulanmıyor... Sorun cari açığın tırmanışını kontrol etmek ve bu amaca yönelik olarak kredi artış hızını düşürmek ise alınan kararların yeterli olmayacağı kesin! Gerek küresel, gerekse ulusal koşullar uzunca bir süredir kredi kalitesini olumsuz yönde etkiliyor; sorun büyüyüp krize sebep olacak boyuta gelinceye kadar alınması gerekli kararlar yürürlüğe giremiyor.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, bankacılık sisteminin sağlığından sorumludur, sektörü tehdit edebilecek her gelişmeye karşı yeni tedbirleri çok geç olmadan uygulamaya koymak durumundadır. Konuya bu açıdan baktığımızda küresel düzeyde sermaye hareketlerinde yaşanacak istikrarsızlık ülkemizin kontrolsüz şekilde büyüyen cari açık ve geniş kesimlerin satın alma gücünde yaşanan gerileme mali sektör için çok ciddi bir tehdittir. Sadece görece aşırıya kaçan bazı bankalarda tüketici kredilerine ilişkin karşılık oranını artırmak yeterli değildir, sadece sopa göstermektir, kararsızlıktır. Tüketici kredileri içindeki dağılımı gerekçe göstererek algılamaları farklılaştırmak çözüm değildir.
Toplam tüketici kredileri içinde araç kredilerinin payı düşük olabilir, ancak binek oto ithalatının toplam cari açık içindeki payı çok büyüktür. Konut sektöründeki faaliyete bağımlı ithalat içinde durum farklı değildir. Ayrıca ön plana çıkarılan ihtiyaç kredilerindeki artış konut ve oto talebinden bağımsız değildir. Borçlanarak ev veya araba alınmamış olsa ihtiyaç kredilerinin hacmi daha düşük olabilirdi. Bu değişkenleri dikkate aldığımızda tuhaf çelişkiler açığa çıkıyor. Bir yandan konut ve oto kredileri desteklenmiş ve cari açığın büyümesine katkı yapılmış oluyor, fakat diğer taraftan ihtiyaç kredilerindeki talep artışı da alınan son önleme rağmen teşvik edilmiş, sorunlardaki ağırlaşmaya yeşil ışık yakılmış oluyor. Konut ve oto kredileri ile ihtiyaç kredileri arasındaki ilişki farklıdır. Konut ve oto talebindeki artış ihtiyaç kredilerini XXXXXXX, ihtiyaç kredilerindeki olası daralmanın diğerleri üzerindeki etkisi yok denecek kadar azalır. Bu durumu dikkate alan bankacılar son uygulamadan rahatsız olmaz ve stratejilerini değiştirmezler, inşaat sektörü ve otomotiv sektörü de rahatsız olmaz, kendilerine dokunulmadığı için alkışlarını eksik etmezler. Siyasi irade için de durum farklı değildir. İç talep pek daralmayacak, bütçe gelirleri azalmayacak fakat bir şeyler yapıyormuş gibi görünecekler...
2002 yılını hatırlıyorum; iç talep durgundu ve üretim rekabet gücündeki düzelme sayesinde ihracata yönelmişti; ekonomi büyüyordu fakat cari açık kriz dönemindeki düşük düzeyini korumuştu. Fakat kamu ve mali sektörün durumu kötüydü. Daha sonra bankaların ve kamunun durumunu düzeltmek için yapılanlar sürdürülebilir olmayan rotada aşırılıkları zorlamamıza sebep oldu; denetleyici ve düzenleyici kurumlar anormali normal olarak algılamak zorunda kaldıkça olumsuz yönde değiştik, algılama körlüklerini çeşitlendirik. Bugün iç talep artışı sayesinde büyüyor ve cari açığı dış kaynağa bağımlılığı yeni rekorlara taşıyoruz; mali sektör ve kamu yanı sıra inşaat ve otomotiv gibi sektörleri bu anormallik besliyor; bu süreçte gün kurtarılıyor, gelecek kararıyor. Geniş kesimlerin durumundaki olumsuzlaşma görmezden geliniyor, görüntüyü bozmasına izin verilmiyor, gerçeklerle barışmak imkânsızlaşmaya başlıyor. İşe yaramayacağını bile bile ince ayarlarla idare etmeye kararlı imiş gibi görüntü vermeye çalışıyoruz. Yapısal değişim acil ve gerekli, ancak ciddi bir kriz yaşanmadan gündeme gelebilecek gibi görünmüyor. Bu durum etkili ve yetkili kurumları yıpratıyor...