Domates savaşı için İspanya’ya koşan dünya, ot için niye Alaçatı’ya gelmesin
İspanya’nın Bunol şehrini duymamış olmasanız bile, bu kentte düzenlenen La Tomatina’yı yani “domates savaşı festivali”ni bilmeyeniniz yoktur. Her yıl dünyanın pek çok köşesinden binlerce insan bir hafta boyunca birbirlerine domates fırlatmak için bu kente gelirler. La Tomatina, doğru atılmış adımlarla bir organizasyonun nasıl dünyaya mal edilebileceğine güzel bir örnektir.
Bize bunları düşündüren önceki hafta sonu İzmir’in Çeşme ilçesinde gerçekleştirilen Alaçatı Ot Festivali. Gördüğü ilgi her yıl biraz daha artan bu organizasyon artık uluslararası olma hedefini önüne koydu.
4 gün boyunca 200 binden fazla konuğu ağırlayan festival, Çeşme Belediyesi’nin hesaplarına göre ilçeye 100 milyon TL’lik katkı sağladı. Festival için bütün Alaçatı, hatta Çeşme seferber oldu. Onlarca tur şirketi başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin pek çok yerinden turistleri Alaçatı’ya taşıdı.
Alaçatı sokakları yaz sezonunun en yoğun günlerindeki kadar canlıydı. Hatta bu yoğunluk katılımcıların en önemli şikayet konusu oldu. Ziyaretçiler gezebildikleri ölçüde Alaçatı sokaklarında yöresel otlarla yapılmış lezzetleri tattılar. Bulabildikleri ölçüde de kendileri pişirmek için bu otları aldılar. Bulabildikleri diyorum, çünkü insanın gözleri adı ‘ot’ olan bir festivalde daha çok ot görmeyi umuyor. Hızlı büyümenin yarattığı ufak tefek aksaklıklar olsa da, Alaçatı Ot Festivali örnek bir organizasyon.
Kültürel hayata büyük canlılık getiren bu tür organizasyonlar, pekala ekonomiye de ciddi katkı sunabilirler. Bunun en önemli yolu da uluslararası boyuta taşınmaları.
Bu konuda akademik bir çalışmaya imza atan Yaşar Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölüm Başkanı Doç. Dr. Gökçe Özdemir’e göre festival organizasyonlarında en önemli iki unsur süreklilik ve kalite. Festivallerin bölge ekonomisine katkı sağlamak dışında destinasyonun imajını da iyileştirdiğini, farkındalık yaratarak turist çektiğini belirten Özdemir’in söyledikleri yol gösterici: “Festivallerin süreklilik arz etmesi ve insanların keyif almalarının yanı sıra iyi hizmet almalarının da sağlanması gerekir. Süreklilik ise sadece her yıl tekrarlanması değil, orijinalliğinin tekrarlanması anlamına geliyor. Festivallere katılanların memnuniyet düzeyleri onları sadık ziyaretçilere dönüştürür. Festivallerde görev alan herkesin tecrübeli ve işinde ehil kişiler olması da önemli. Ulusal festivallerin uluslararası festivallere dönüşmesi için gerekenlerse temaların ayrıcalıklı, yenilikçi ve yaratıcı olması.”
Türkiye’de Mevlevi Sema Törenleri, Kırkpınar Yağlı Güreş, Manisa Mesir Macunu gibi UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne girmeyi başarmış festivaller olduğu gibi adı bilinmeyen, birkaç denemeden sonra sürdürülemeyen çok sayıda festival de bulunuyor.
İzmir, festivaller açısından zengin şehirlerden biri. Her yıl kentte kültürel, sanatsal, ekonomik ve hatta duygusal içerikli çok sayıda festival düzenleniyor. Duygusal içerikli festival nasıl oluyor diye düşünenlere sonbahar aylarında düzenlenen Çeşme Aşk Festivali’ne gelmelerini öneririz. Son dönemde en çok ön plana çıkan olması nedeniyle Alaçatı Ot Festivali’ni örnek verdik ama, Uluslararası Bayındır Çiçek Festivali, Uluslararası Urla Enginar Festivali, Seferihisar Mandalina Şenliği, Kemalpaşa Altın Kiraz Kültür ve Sanat Festivali, İzmir Kahve Festivali gibi yöresel lezzetlere sırtını dayayanlar, Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali, İKSEV Uluslararası İzmir Festivali, İzmir Avrupa Caz Festivali, İzmir Uluslararası Kukla Günleri gibi kentin sanatsal altyapısını güçlendiren, Buca Belediyesi Uluslararası Balkan Festivali, Selçuk Efes Deve Güreşleri Festivali, Barbaros Korkuluk Festivali gibi kent kültürüne katkı sunan, Alsancak Festivali, Kemeraltı Alışveriş Günleri gibi ekonomik temelli festivaller şehri pek çok açıdan zenginleştiriyor.
Ayrıcalıklı, yenilikçi ve yaratıcı temalar konusunda biraz daha çalışılması halinde neden domates savaşı için dünyanın pek çok yerinden Bunel’e koşan insanlar, ot için Alaçatı’ya, kiraz için Kemalpaşa’ya, çiçek için Bayındır’a, enginar için Urla’ya akın etmesin.