Doların tahtına kim geçer?

Murat YÜLEK
Murat YÜLEK KÜRESEL BAKIŞ myulek@aya.yale.edu

Geçen hafta, önümüzdeki dönemin ABD açısından para bolluğu dönemi olacağını tartışmıştık. Keynes'in yeniden doğmasının ardından "helikopter parası" fikri de canlandı; darphane mesaisi "quantitative easing" adı altında "reenkarne" oldu.

Bu tedbir görüldüğü kadarıyla, ABD'de tüketimin kısa vadede canlandırılmasını amaçlıyor. Ancak mali krizin açığa çıkardığı "bilanço problemleri" ve Irak'ın işgali ABD ekonomisine orta-uzun vadede önemli hasar verdi. Mevcut parametreler altında ABD'nin ortaya çıkan mali hasarı maliye kaynaklarıyla ödemesinin imkan dahilinde olmadığını gösteriyor. Bunun sebebi ekonomideki bütün kesimlerin bilançoların kötü olması. Hanehalkının bilançosu kötü. Zira hanehalkı bir taraftan yüksek borç altındayken diğer taraftan gayrimenkul ve borsa varlıklarının değeri düştü. Dahası, hanehalkı işini kaybetti ya da kaybetme riski yaşıyor ve güveni kaybolmuş durumda. Devletin hem bilançosu hem de Bush idaresinden devraldığı bütçesi zayıf. Şirket bilançoları kötü; banka bilançoları ise berbat durumda.

ABD kötü durumda, ancak ona nispeten Avrupa ve Japonya'nın durumunun çok daha iyi olduğunu söylemek mümkün değil? Avrupa'nın, özellikle Euro zonu ülkelerinin, asıl sorunu mevcut konjonktürdeki kötüleşme değil, uzun dönemli yapısal ve demografik problemler. Avrupa nüfusu yaşlanıyor ve sosyal güvenlik sistemi yapısal açıdan sürdürülemez bir sürece girecek. Yaşlı kıtanın teknolojik gelişme kapasitesi ve kurumları yetersiz. Karar alma süreçleri ve kurumsal yapısı yavaş, hantal ve en kaliteli kararın üretilmesi değil, politik olarak en kabul edilebilir kararın üretilmesine yönlenmiş durumda. Avrupa yeni fikirlere, göçe, genişlemeye açık değil. Ayrıca Avrupa artık güçlü ve kaliteli devlet adamları üretemiyor. Tüm bunlar Avrupa'nın uzun vadedeki görünümünü bozuyor.

Kısa vadede ise anti-enflasyonizmin en inatçı kalesi olan ve Avrupa'nın bugün yaşadığı yavaşlama/resesyonda önemli rol oynayan Avrupa Merkez Bankası artık faiz düşüşlerini bırakın quantitative easing'in Avrupa'casını uygulamaya koymaya çalışıyor. Bunun etkisinin Avrupa'da ABD'den daha güçlü olacağını düşünüyorum. Zira, kısa vadede Avrupa ABD'den daha iyi durumda. Ancak durumun daha belirgin hale gelmesi için mart ve haziran bilançolarının açıklanmasını beklememiz gerekiyor.

Japonya ise bir taraftan tekrar resesyon sürecine giriyor diğer taraftan ise elindeki nakdi nasıl harcayacağını düşünüyor. Öte yandan, yeniden girdiği yavaşlamadan hızla çıkmak için Japonya'da bedava para politikasına devam etmek zorunda. Sonuçta, Japonya dünya açısından hem para hem sermaye kaynağı olacak. Buna karşılık, Almanya gibi Japonya'nın da ihracata önemli ölçüde dayanan bir ekonomi olarak dünya ekonomisindeki yavaşlamadan en çok etkilenen ülkelerden olmasını bekliyorum.

Bunları üst üste koyduğumuzda, önümüzdeki dönemde dünyanın üç önemli ekonomisinin "üçlü carry trade" kaynağı haline geleceğinin altını çizmemiz gerekiyor. Eğer orta vadede bol paranın kaynağı sadece ABD olsaydı, doların kaybettiği tahta kimin çıkacağını öngörmek daha kolay olacaktı. Ancak görüldüğü gibi, diğer önemli para birimleri de pek iç açıcı durumda değiller. Dolayısıyla doların tahtına Euro ya da yen'in çıkacağını söylemek pek kolay değil.

Böyle bir resimden "küresel para birimi" çıkar mı?

Çok zor! Küreselleşme ve ekonomik/finansal bütünleşme ne kadar hızlanırsa hızlansın, 200'e yakın ekonomi birbirinden çok farklı reel karakteristikler gösteriyor. Para zonu literatürünü temel alırsak tüm dünyaya ortak bir para uygulanması zor görünüyor. Dahası dünya böyle bir para birimine siyasi olarak da hazır değil. Bunun yerine, doların tahtına bir başka para biriminin tek hakim olarak geçmediği ancak Euro ve yen dışında diğer yerel paraların güçlendiği ve konvertibilite'nin geliştiği bir düzenin oluşabileceği beklenebilir. Bu merkez bankaları güçlü ülkeler için söz konusu olabilir. Tarihte buna benzer tecrübelerin önemli ekonomilerin gerçek altın muhtevası olan paraları kullandığı dönemlerde yaşandığı söylenebilir. Örneğin 10-11. yüzyıllarda Ortadoğu'da basılan altın paraların İsveç'te dahi kullanıldığı; tersinin de başka yüzyıllarda geçerli olduğu biliyoruz.

Konuya ilerideki yazılarda devam edeceğim.

Not: Fikir peşinde koşanların ideolojilere teslim olmakla suçlandığı bir zaman diliminde yaşıyoruz. Geçen hafta kaybettiğimiz Muhsin Yazıcıoğlu hayatını fikir peşinde geçirmiş, siyasete girdiği halde kirlenmemeyi başarmış sayılı devlet adamlarındandı. Allah rahmet eylesin.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Chief Sustainability Officer 06 Ağustos 2018